Yanmayan yerimiz var mı?
Kentlerimiz bir sağanak yağışın ardından karabasanlara tanık oluyor! Ormanlarımız anlaşılmaz-düşünülmez biçimde yakılırken, önlemsizlikler kabarıyor! Yabancının kendi ülkesinde yapamayacağı, yapacak olsa cezalandırılacağı eylemleri “yerli işbirlikçilerin” gücüyle çevreye akıl almaz zarar veriliyor! Siyasete bulaşmaması gereken yargının-hukukun, “iktidar” doğrultusuna sürüklenmesine gösterilen “tepkiler” cezalandırılmaya çalışılıyor! Emekçilerin, kapalı kapılar arkasında anlaşılarak ekonomik yetersizlikler içerisinde yaşamasını eleştirenler “terörist” olmakla suçlanabiliyor! Tarım-hayvancılık yönünden birçok üstün özellikleri olan bir coğrafyaya sahip olmamıza karşın, “dış alım” ürünlerin tüketildiği bir ülke olmanın önü açılıyor! Sığınmacı olarak geldikleri ülkemizde, bayramları ülkelerinde geçirmek için giden Suriyelilerin “mülteci” sayılabilme koşullarını yerine getirip-getiremedikleri bile düşünülmeden “harcama” yapılmasının ucu açılıyor!
Tüm bunlar, onsekiz yıllık “iktidardan” sorulması gerekirken…
Vurun Ekrem İmamoğlu’na…
Vurun Zeydan Karalar’a…
***
Dün İstanbul’da yaşamı etkilen “sağanak yağmur”, birkaç gündür gündemdeydi!
Her an için “sağanağın” gelebileceği, “takdir-i ilahi” diyenlerin bile sıkça yinelediği, İstanbul’u zor anların beklediği anlatıldı-durdu!
Ancak yaşam da sürüyordu!
AKP içerinde “yeni” kurulacak partinin sancıları vardı! CHP İl Başkanları düzenlemişti! TBB saraydaki törene katılacağını açıkladı! İŞKUR’un belirttiği kayıtlı işsiz sayısı ile TÜİK’in açıkladığı işsiz sayısının birbirini tutmadığı ortaya çıktı! Hükümet memurlar için zam önerdi! Hükümetin santraller ile hazine arazilerini satışa çıkardığı öğrenildi! Türk-İş toplu sözleşmeyi imzaladı! Yedi ayda din illerine harcanan bütçe belirlendi!
Bunlar, İstanbul “sağanağından” bir gün önce yaşananlardan bir kaçı…
Kimi dinlencesinde, kimi doğduğu kentte, kimi…
Akademisyenler, İstanbul için “deprem” uyarısında da bulunuyorlar! Öyle yenilir-içilir de değil! 99 depreminin “fay hattını tetiklediğini, kabuğun çatırdamaya başladığını, günün birinde kırılacağını” söylüyorlar!
Şimdi “iktidarın” basınına, tevilerine sorarsan “başında” beklemek gerek! Bu saflığı, bu duruşsuzluğu nasıl-neden yapabiliyorlar? Salt “iktidar” yaranmak, İmamoğlu’na vurmak için mi?
Bu ülkede Soma’da maden faciasını yaşadık! Bu ülkede Çorlu tren kazasını yaşadık! Bu ülkede Ankara hızlı tren kazasını yaşadık! Adana Aladağ’da öğrenci yurdu yangını yaşadık! Bunları yaşamakla kalmadık; burada yaşananların nedeni sayılacak olanların soruşturulması-araştırılması için çaba harcanması yerine, “aklanması” için uğraş verildiği süreçte nerelerdeydiniz? İnsanlar göçük altında kaldılar, parçalandılar, yandılar… Tüm bunların sorumluları olmalıydı, bu düzeneğin kurgulayıcıları olmalıydı; şimdi de aynı!
Sevip-sevmemek önemli değil! Akşam “iktidara” yakın bir kanalı izlerken şaşırmamam elde değildi! Neden “dinlencesini” bırakıp gelmemiş! Neden “bir gün” sonra İstanbul’daymışé Tamam, bırakıp gelinebilirdi! Peki, onsekiz yıldır, İstanbul’un bu duruma gelmesinde, her yerin inşaata açılmasına izin verilmesinde, alt yapı yapılmamasında, yağmura gidecek yer bırakılmamasında, solunacak ağaç dalı bırakılmamasında “suçlu” kim? İmamoğlu mu?
Bugün cayır cayır bir yandan ormanlar yakılıyor, bir yandan da ağaçlar kesiliyor; gelecekte doğanın azgınlaşmasının nedeni de İmamoğlu olacak; şimdiden belli!
***
Adana büyük bir kent… Adana büyük olduğunca, sorunları da büyük!
Yeni yerleşim bölgesi Çukurova’da bile bazı sorunlar konuşuluyor! Kentsel dönüşüm, bazı yerlerde temizlik, dikey büyüyen çarpık yapılaşma…
Seyhan, Yüreğir daha da karmaşık! Kaldırımlar esnaflarca kullanılıyor, yayalara geçiş alanı bırakılmamış, trafikte park alanlarının oluşturulmaması nedeniyle karmaşıklık sürüyor, altyapı yetersizliği aşılamıyor, yarım saatlik bir sağanak yağışta yaşam alt-üst oluyor, kaldırımların yüksekliği çoğu yerde orantısız, kentsel dönüşüm-bölüşüm olarak düşünülmüş, sığınmacıların yoğun olduğu sokaklarda yaşanan sıkıntılar, içme suyunun içilebilirliği, toplu taşımada bitirilmek istenmeyen metro…
Saymakla bitmiyor ki! Bulunduğum sokağın temizliği geldi şu an örneğin…
Bunlar yerel yönetimlerin aşacağı, üstesinden geleceği, çözeceği, kentliye vereceği “hizmetlerden” bir kaçı. Dün sosyal medyada yer alan bir habere yapılan yorumlardan bazıları da “Zeydan nerede” diye soruyordu! Zeydan Karalar’ın nerede olduğu bilinmediğinden değil, bu sayılan sorunların “sorumluluk” yeri işaret ediliyordu! Burası doğrudur! Ancak bir de “suçlayanlar” vardı ki; İstanbul’da İmamoğlu’nu anımsattı birden!
Geçenlerde, Ankara’da yapılan belediye meclis toplantısında Mansur Yavaş, “iktidar” destekli meclisin önergelerini değerlendirirken sordu. “Bu güne değin en çok soru önergesi verilen konu nedir?” yanıt geldi: “Alt yapı…” Yavaş, konuşmasını sürdürdü: “Demek ki, bizden önceki belediyeler altyapı işini bize bırakmışlar, kendileri yapmamışlar!” önergeyi verenler de sustu!
Adana’da yaşanan sorunlar “sorumlusu” değil, “çözüm” yeri bilinmeli Zeydan Karalar!
***
Oramız, buramız, kentimiz, bölgemiz yanıyor!
Bütçemiz, pazar masrafımız, cebimiz yanıyor!
İşsizimiz, emekçimiz, işçimiz, memurumuz yanıyor!
Esnaf yanıyor, akademisyen yanıyor…
Yangını üfleyerek büyütmek çok acı!
190819
EĞİTİM
15 saat önceYAZARLAR
16 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceEĞİTİM
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce