Karalar’ı izlerken düşünüyorum da…

ABONE OL
30 Ağustos 2019 19:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Zeydan Karalar’la yan yana gelmişliğim, iki söz etmişliğim, selamlaşmışlığım, tokalaşmışlığım bile olmadı hiç; bu durum bana sıkıntı da vermiyor!

Hep uzağındayım, izleyeniyim…

Dokuz yıllık Adana yaşam sürecinin, son beş yılında izleme fırsatım oldu; özellikle de “günlük köşe” yazmaya başladığım günden bu yana…

Seyhan Belediye Başkanlığı döneminde, birkaç kez “randevu” istememe karşın görüşemeyişimi, anakent belediye başkanı olmasının ardından da basın danışmanının “görüşmenizi sağlayacağım” demesinin ardından iki ay geçmesine karşın “ses” çıkmamasını da “o denli” önemsemiyorum!

İşleri yoğun, yapacakları var, kaygıları var, yaşananları soracakları var…

Belediye meclis toplantılarında geri sıralardaki “basın” bölümünden, elime ulaşan bültenlerden, sokaktaki gördüklerimden, dolmuştaki karşılaştıklarımdan, pazardaki tanıdıklarımdan; belirli zamanlarda eleştirmiş olsam da “oyumu” verdiğim, tanıdıklarıma salık verdiğim Zeydan Karalar’ı izliyorum…

***

Okuduğumuz, bir başka yerlerde arayış içerisinde gezinmemize neden olan kitaplar “doğru bildiklerinizin, doğru işler yapmak istemiş olması kadar, yanlış da yaptırılmış olasılığı vardır” der.

Olmaz mı ki?

Birine güvenirken “yanlış”, birini eleştirirken “doğru” olma olasılığı yok mu ki?

Geçtiğimiz yıllarda, Çukurova Belediye Başkanı ile delege “sağlama” konusunda yaşadıkları “anlaşmazlık” şu an bile kızgınlıklarım arasında!

Adana’da, omuz-omuza vermiş iki kentin belediye başkanlarının;

Salt “bir fazla” delege sahibi (!) olabilmek için kıran-kırana çaba harcamasını,

“Senin-benim adamım” bölünmüşlüğüne neden olmalarını,

Özellikle Seyhan belediye başkan adayı belirlenmesi sürecinde yaşananları düşündüğümde, eleştiri oklarım Zeydan Karalar’ın üzerindeydi!

Böyle bir “belirleme” sistemini benimsememiş olsam da, ülkedeki “tüm” siyasi partilerin ellerinde “böyle” bir yaptırım gücü olması nedeniyle, belirlenen “adayları” benimseme zorunluluğumuz olduğunca, destek olmak durumundaydık; öyle de oldu!

Seçim öncesinde anakentte Zeydan Karalar’ın, Çukurova’da Soner Çetin’in, Seyhan’da Akif Kemal Akay’ın kazanması gerekliliği üzerinde konuştuk…

Seçim öncesi yaşananlardı bunlar…

***

Adana’da, yıllar sonra CHP adayının seçimi kazanmış olması, özellikle de “iktidar” desteğine karşın Hüseyin Sözlü’nün yitirmesi, Kozan’da Zeydan Karalar’a destek olanların Musa Öztürk yerine Kazım Özgan’a yönelmesi “çorbada tuz” katkımızdı diye düşünüyorum.

Zeydan Karalar’ın, mazbata sonrasında, “taş bina” balkonundan yaptığı konuşma sırasında, Atatürk Caddesi’ni dolduran kalabalığın “susmayan” çığlığı altında duran bir “umut” vardı.

O gün konuşmasından, “yazı içine şu notu almıştım:

Birkaç gün önce, mazbatayı almasının ardından, Büyükşehir Belediyesi’nde balkon konuşması yapan Başkan Zeydan Karalar’ın şu saptamasını anımsayalım:

“Bir Adana’ya inandık, Adanalılar bize inandı. Yola çıktığımızda, desteğinizi esermeyeceğinizi adım gibi biliyordum. Çünkü içinizden biriyim. (…) Otuz yıl sonra, birlikte elde ettiğimiz başarıdan dolayı guruluyum. Bugün toplanan kalabalın daha önce toplandığını hatırlamıyorum. Alın teri döken hiçbir kardeşimize dokunmayız, işlerini yapmaya devam ederler. Ama belediyenin sırtında yük olan, çalışmadan para alan kardeşlerimiz kusura bakmasın…

***

İki gün önce Başkan Karalar’ın 75. Yıl sanat Galerisi’nde düzenlenen “Gazetecilerle Buluşma” toplantısında yer almadım; ancak oradaki açıklamalar, gelişmeler sonrasında, geçen beş aylık sürecin ardından “gün yüzüne” çıkanlar anlamlıydı, düşündürücüydü, kimlerin burada baş tacı yapıldıkları bilinmeliydi!

İlk aklıma gelen “su kuyusu” olayı… Düşünsenize, “çalışma” yapıldı gösterilme karışıklığında olunca insan, iki metrekarelik beton alanları geride bırakarak “kendini” ele verebiliyor demek ki! Bir de “bu”, çok sözü edilen, çok sevildiği belirtilen Adanalı olunca “işler” böyle karışıyor demek ki!

***

Zeydan Karalar’ın açıklamasının ardından “bundan sonra ne olacak” sorusu ne denli yaygınsa, Güney Doğu’da yaşanan “kayyum” benzerinin Adana’da konuşulduğu da biliniyor!

Başta söyledim ya; bir kez bile yan-yana gelmişliğim, selamlaşmışlığım, söyleşmişliğim olmamasına karşın;

Eksik-yersiz bulduklarımı “eleştireceğim”, ancak Karalar’ın hem açıklamalarından, hem de bugüne değin uygulamalarından dolayı “yalnız” bırakılmasının doğru olmadığını düşünenlerdenim!

“Kayyum” konusu yalnız Adana’da değil, ulusal tevilerin tartışma izlencelerinin konuşmacıları da dile getiriyor!

Bu ülkede “olmaz” bildiğimiz “nelerin” olduğunu, “nelere” alıştırıldığını, “nelere” sindirildiğini unutmamak gerekiyor!

Burada… Bir yandan CHP’li, bir yandan da İYİP’li vekilleri görmek, Başkan Karalar’ın açıklamaları-sıkıntıları konusunda diyeceklerini duyup-görmemiz gerekmiyor mu? Karalar’ın elindeki “ağır taşların” yükü üleşilmesi gerekmiyor mu?

Karalar’ı izlerken düşünüyorum da…

290819

 

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP