“İktidar”, anakentlerdeki seçim yenilgisi nedeniyle “fatura kesecek” isim arayışında çalışmalar sürdürürken; “muhalefet” de kazandığı kentlerde bir yandan başarılı olmak, bir yandan da partililerinin “temiz belediyecilik” adına önünü açmak için vereceği çabalar bekleniyor.
Her gelen yönetin, “geçmişte” yaşanan yanlışlar üzerine söylem geliştirmeyi bir “çıkar yol” olarak görmüş olsa da, “yakınmaların” uzaması da yurttaşın hoşuna gitmediği biliniyor!
Yerel yönetimlerde başarının; hem ülke demokrasisinin, hem de kent anlayışının belirlenmesi ölçeğinde etken olduğunu yineleye de gerek yok!
***
“İktidar”; ne yapmışta bunca yıl kazanmayı sürdürmüştü, yurttaşa neler vermişte seçmenin vaz geçmediği olmuştu, “on yıl, onbeş yıl, yirmi yıl” aradan sonra “muhalefetin” kazanımından söz edilmişti?
Kazanmanın yöntemi değişmiyor!
Seçim öncesinde birlikte “yol alınanların” unutulmaması gerekiyor!
Verilen “sözlerin” çoğunun yerine getirilmesi gerekiyor!
Hırsızlık, yolsuzluk gibi olguların üzerine gidilmesi gerekiyor!
Yurttaşın “sorun çözümcüye” ulaşması gerekiyor!
Görevlendirilenlerin “ego” yapmamaları gerekiyor!
Savurgan harcamaların sona ermesi gerekiyor!
Tüm bunların “tek başına” değil, “çalışanlarla birlikte- ekiple” yapıldığı bilincinin yurttaşa duyurulması gerekiyor!
***
“İktidar” bunlardan değil de, daha çok “neler isterseniz vereceğim- neler istersem alacağım” mantığının örtüştüğü alanda yürüttü işlerini…
“Ne istediniz de vermedik” aslında “işin” bilinen yanı…
Yerel yönetimlerde, işbaşına geldikleri günlerde “evlilik yüzüklerini” gösterenlerin, beş yıllık süre boyunca yeni var ettikleri yüklenicilerle birlikte büyümeleri, işbirliği yolunu seçmeleri “kent anlayışı-kent demokrasisi” yönünden de başkalaşım yaşattı!
Seksen sonrasında geliştirilen “küreselcilik, liberalizm, serbest piyasa” anlayışıyla yaşamımıza şırıngalanan sistem, milenyumla birlikte “vereceğim-alacağım” ekseninde buluşması bambaşka biçime sürükledi toplumu…
Nasıl mı? “İktidara” yakın ol ki doyasın…
Demokrasinin, “demokratik” anlayışın törpülenişi bir başka bakışla…
***
Salt “büyüyen” nüfusu anlatarak yatıp-kalkanlar, denese “büyüyen” işsizliği dile getirmekten kaçınırlar!
Ulu-orta alanlarda “üç çocuk- dört çocuk” sözleriyle kulakları çınlatanların; dört gençten birinin işsizliğini, çalışan gençlerin dörtte üçünün açlık sınırı altındaki “asgari ücretle” yaşamlarını sürdürdüklerini, evlilik çağına gelmiş gençlerin “işsizliklerinden” dolayı yuva kuramadıklarını, doyumsuzluklarının sürdüğünü dile getirmezler nedense.
Evlenenler “üç-dört” çocuk” yapmaya koşsun; o kadar!
“İktidarlar”, ne denli buna benzer “sözler” söylemiş olsalar da; yerel yönetimlerin bakışı, duruşu, uygulamaları “ asıl” belirleyicidir…
Yerel yönetimin demokrasi, insan, sosyal yaşam, edebiyat, sanat anlayışı…
***
“Farklı” düşüncede insan gruplarından oluşan toplum, “seçme özgürlüğü” kapsamında siyasi partilere yönelirler!
Her siyasi parti seçmeninin “yapısı gereği” olmazsa olmazları vardır!
Yurt, insan, milliyetçilik, laiklik, din, adalet, hukuk, demokrasi bunlardan bir kaçı.
Birkaç gün önce Bursa Anakent Belediyesi başkanı Alinur Aktaş “30 Ağustos halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir” derken, nasıl “yurtseverlikle, laiklikle, milliyetçilikle, insanla” bir arada düşüneceğiz ki?
“İktidarın” sözcüleri, çok kolay biçimde “okumayan, eğitimsiz seçmenin” oyunu aldıklarını söylemeleri, üstelik “okumuş-eğitimli” seçmenden oy alamadıklarını da önemsememeleri de bir başka yaşlım…
***
Ülkemizde, işin içerisinde CHP olunca, durum bunlar gibi değil!
Çok partili seçim süreçleri incelendiğinde, CHP’nin en büyük “muhalefetinin”, yine CHP seçmeni olduğu görülür!
“İktidarın” onlarca yanlışına, onlarca eksiğine, onlarca topluma verdiği “zararlarına” karşın; her keresinde “tutacak” bir dal oluşturma becerisi unutulmamalı!
Ancak en son seçim; yaşananların “tutacak dalla” süremeyeceğinin anlaşılmasıyla birlikte, “muhalefetin” sorunlara daha yakın oluşu seçmenin tutumunu değiştirdi!
Yaşanan ekonomik dar-boğaz, işsizlik, doyumsuzluk, eğitimsizlik, ayrışıklık… Tümünü yan yana koyduğunuzda “muhalefetin” neden kazandığı ortaya çıkar!
Ancak şu unutulmamalı:
“Muhalefete” destek veren seçmenin, “iktidara” onyedi yıl oy veren seçmen gibi olmadığı, “yanlışta” kısa sürede “omuzdan” düşüreceği bilinmelidir!
Adana’yı yaşıyorum, Adana’da olanları görüyorum, Adana’da başkanın seçmenine bakışını izliyorum, seçim öncesini anımsıyorum, göreve gelenlerin bazılarında beliren “egoları” da…
Yerel basının “varlığını” yok sayanlar için;
Yaşadıklarımı “not” düşüyorum…
220719
EĞİTİM
Az önceYAZARLAR
Az önceYAZARLAR
Az öncePOLİTİKA
22 dakika önceYAZARLAR
39 dakika önceYEREL HABER
1 gün önceDÜNYA
2 gün önce