Emek vermeden “emekçi” olunmaz!

ABONE OL
25 Temmuz 2019 20:37
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

“Emekçi” kavramı üzerinde sıkça duruluyor, son zamanlarda…

Özellikle de “siyasi” görüşlerinden dolayı işe girip, yine “siyasi görüşlerinden” dolayı işten çıkarılanlar için de “emekçi” sözcüğü yaygın biçimde kullanılıyor!

Salt bir “siyasi görüşte” kalmayıp, her dönemin durumuna göre “yan” bulanlar için de “emekçi” sözü söylenmekten kaçınılmıyor!

Peki, “emekçi” neydi, kimdi; yanıtını arayalım…

***

“Emekçi”, emeğiyle geçimini sağlayanlara deniyor kısaca…

Anamalcı egemen toplumlarda “üretim” araçlarını işleyen-çalıştıran, emeğini ücret karşılığı patrona satan, olarak da tanımlanıyor…

Ayrıca sistemin üretim sürecine özgür istenciyle, tek üretim dayanağı emeğiyle katılarak yalnız ücret alan işçi…

Basın emekçisinin “kalemi” vardır,

İşçi emekçisinin “gücü” vardır,

Bilim emekçisinin “bilgisi” vardır,

Sağlık emekçisinin “insan sevgisi” vardır,

Toprak emekçisinin kullandığı “tarım aletleri” vardır…

Ancak ne “bankamatik emekçisi” diye bir şey vardır, ne de içini doldurabilecek bir şey…

***

“Bankamatik emekçisi”…

Anamalcı egemen toplumların, yurttaşları üretim araçlarını “emekle” kullanmak, katma değerli üretim oluşturmak yerine, “oyalama” yollarından birisidir “bankamatikçilik”!

Her yerel yönetimin; uygun birimlerde “bir iş görmeden”, yerel yönetime katkı sağlamadan, “bankamatik” adıyla ücret ödediği birileri vardır!

Kimi “o” kentte bile oturmaz,

Kimi “o” yerel yönetimin yolunu bile bilmez,

Kimi “o” emekten bile anlamaz…

Nerde olursa-olsun, kendilerine verilmiş olan “bankamatik” aracılığıyla aylık maaşlarını “rahatça” alıp, bir güzel gereksinmeleri için harcamalarını yaparlar!

Bu çalışanlar, “o” yerel yönetimle gelirler, “o” yerel yönetimle de giderler!

Hepsi “o kurgunun” parçasıdır!

“Bankamatik” kullanıcılarını bu biçimiyle isteyen de sistemin “oyalama” istemidir!

Ne yeni gelen yerel yönetim, ne de yeni işe başlayan başkan değil!

***

Anamalcı egemen toplumların “özünün” gereğidir bu!

Lenin büyük bir çoğunluğunu “açlık sınırı” altında geçinmeye zorlamak, yetmedi, ülkenin altı kişisinden birini işsiz bırakmak, yine dört gencinden birini ekonomik yaşamda yok saymak…

Ama bunlara karşın, ülkenin büyük çoğunluğunun “alım gücü” sorunuyla baş başa olduğunu görerek;

Elinde tuttuğu medyasında üç kişinin gülüşünü,

Beş kişinin uçuk harcamasını,

Yedi kişinin özel yatında magazinin objektifine takılışını,

On kişinin dudak uçuklatan rakamla bir takıma transferini,

Güzel mankenin cüzdanı kabarık koca buluşunu,

Sanatçılığı bilmeden şarkı söyleyip milyonlar kazanışını,

Yetmişlik yaşlının yirmibeşlik sarışın sevgilisini…

Anamalcı egemen toplumun “özü” ; kirlilik, pislik, paslık, yabancılaşma dolu!

***

Emekle işi olmayıp, “emek” işiyle uğraşanla ücret eşitsizliği içerisinde olduğunu anlamadan, yaşam biçimleri bile baştan-başa “kurgularla” düzenlenen katmanın “emekçi” kavramıyla örtüşen yanı olamaz, olmamalı da…

Yaşam her kategorisinde bu aynıdır!

Toplumun genç-okumuş üyeleri bile “işsizliğin” karşısında yaşama tutunmaya çalışırken, ellerinde bulunan becerileri görmezden gelinerek, salt anamalcı egemen topluma yarar sağlasın diye “oyalamacı çalışan” olmayı yeğleyenler…

Suçlu kendileri olmasalar da, zorunluluk nedeniyle oradaysalar da; “emekçi” değillerdir, kurgunun bir parçasıdırlar!

***

CHP Adana Milletvekili’nin dün yaptığı bir açıklaması vardı.

Açıklamasında “Adana’da son on yılda, elli büyük fabrika kapandı” diyordu.

Avrupa İstatistik Ofisi’nin yaptığı açıklamada da “gelir dağılımı eşitsizliğinde”, Avrupa’da ikinci sırada olduğumuz belirtiliyordu!

Fabrikaları kapatılacak, toprak girdi artışından dolayı ekilemeyecek, ürün olmayınca katma değer unutulacak, akademisyenler baskıdan dolayı proje oluşturamayacak, gazeteci istediğini yazamayacak, toprak kullanılamayacak-su işletilemeyecek…

Alım gücünün törpülenişi gibi, gelir dağılımı nasıl bozulmasın ki?

“İktidar” tarımıyla, hayvancılığıyla, üretimiyle dışa bağımlılık istiyor; Atatürk “çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar” için “önce saygınlıklarını, sonra özgürlüklerini, ardından da bağımsızlığını, geleceğini yitirmeye tutsaktır” demişti…

Emek vermeden “emekçi” de olunmaz!

240719

 

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP