Neleri yitirdiğimizi biliyor muyuz?

ABONE OL
20 Haziran 2019 18:31
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Neleri yitiriyoruz, ‘kirli’ konulara zaman ayırdığımızdan dolayı?

Neleri kaçınıyoruz, ‘ivedi gereklilik’ göstermeyen konulara bu denli zaman ayırdığımızdan?

Neleri, biliyor muyuz?

Yanımızda soluyan canı,

Yanımızda yürüyen insanı,

Yanımızda büyüyen ağacı,

Yanımızda dalgalan denizi biliyor muyuz?

***

Yürünülen yol üzerindedir kazanımlar…

Başka yol üzerindeki kazanımlar, o yolda yürüyenlerindir!

Bizler, ne için sabahın ilk saatinden, akşamın geç saatine dek koşuşturmaktayız ki?

Birbirimizi yiyip-bitirmek için mi?

Yaşam alanlarını daraltmak, ‘o’ dar alanda yaşam bulmak için mi?

Olası mı bu?

Bir bizim için olsun her şey, bir bize kulluk-kölelik yapsın herkes, bir bizim dediklerimiz dinlensin, bir bizim doğrumuz doğru sayılsın, bir ben olayım!

Var mı böyle bir şey, var mı böyle bir anlayış?

Bu yazıyı okurken çevrenize bakının, ya da son bir saatte duyduğunuzu, gördüğünüzü, yaşadığınızı anımsayın!

***

Bu ülkede yaşayan insanların derdi ne?

İki ağızdan çıkan sözlerin kıyısında öbeklenmek mi?

Bırakın insan aşkına, bırakın bu ülke aşkına…

Biliyor musunuz, ben öyle uzun boylu düşünmüyorum örneğin…

Kısa boylulardan başlanarak ‘ilke içi’, insan odaklı sorunların ‘öncül’ çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Öyle dedi-kodularla değil,

Öyle bir oy uğruna yapılan demogojilerle değil,

Öyle yurttaşı akıl almaz biçimde yoran yalanlarla değil,

Öyle ülkede sorunlar kaynarken sınırlar ötesine tören düzenleyerek değil,

Öyle sınırlar ötesinin çarpıklığını ‘muhalefete’ yıkarak değil,

Öyle ayrışmadan kazanç sağlamak isteyerek değil…

Bu ülkede yaşayan yurttaşların derdi dinlenmelidir diyorum!

***

Böyle bir seçim gerekli miydi, gereksiz miydi; aylardır konuşulmasına karşın, söz birliğine varılamadı, ancak ‘iktidarın’ dediği oldu!

İki gün önce, yıllardır ‘tabulaştırılan’ bir uygulama yıkılarak, güçlü iki İstanbul Anakent Belediye Başkan adayı, ikinci kez yaptırılan seçim öncesi ekran karşısına çıktı.

Tüm tartışmalara, eksiklere karşın yıllar sonra ‘ilk’ olarak iyi de oldu!

Şimdi, dünden beri akıl almaz biçimde adaylardan Ekrem İmamoğlu ile oturum yöneticisinin, bir otelde buluşması sözde ‘tüm kirlilikleriyle’ yandaş tevilerin ekranları ile birlikte abone tirajlı gazetelerinin baş sayfalarında…

Oturum yöneticisi konuyu başından-sonuna dek anlatırken, ilk görüşmeyi Binali Yıldırım’ın danışmanıyla yaptığını, Yıldırım’la telefonda görüştüklerini, İmamoğlu’nun o gün bir toplantısının olduğu otelde buluştuklarını, üç-beş dakka görüşme olanaklarının olduğunu söylemesine karşın…

Oturum yöneticisi İsmail Küçükkaya’nın, İmamoğlu ile görüşmesinde soruları verdiği öne sürüldü! Canlı yayını izleyenler bilir! Soruları bir kez anımsayın. Sorulardan hangisi ‘özel’ olabilir? Ya da hangisi Binali Yıldırım’ı köşeye sıkıştırmak amaçlı olabilir? Kendiniz aşkına düşünün…

Yıldırım’ı, o canlı yayında sıkıştırmak isteyen bir yönetici İDO’da dönen dolaplarla birlikte açılan davaları sorardı! Hızlı trende yitirilen canları sorardı! Boğaza yapılan köprünün, Marmaray’ın hangi koşullarda yapıldığını, insanların geleceklerini nasıl tutu altına alındığını sorardı! Sorulacak o denli soru vardı ki? Ne şiş yandı, ne de kebap!

Şunu da eklemem doğru olur: bu görüşme etik olmadığı gibi, yapılmışsa öncesinde herkesle paylaşılmalıydı! Yayın sonrası bu tür demogojinin olmasını önlemeliydi!

***

Neleri yitiriyoruz, dedim ya…

Bu ülkenin insanları ekonomik zorluklar içerisinde kıvranırken, işsizlik sayısı hergün artarken, üretim kaynakları azalırken, icra dosyaları aileleri bozarken;

Sistem çıkış yolu diye ‘yeni’ kredi biçimleri ortaya atıyor,

‘İktidar’ kafaları karıştırmak için ataklar yapıyor!

Bu nereye dek sürecek?

Nereye dek kamunun ‘lüks’ harcamalarına katlanılacak?

Nereye dek ‘yoksulluğa’ karşı koyulabilecek?

Nereye dek ‘ivedi olmayan’ makyajlara hoş bakılabilecek?

Nereye dek ‘katma değersiz’ yatırımlara öncelik tanınacak?

Bu tutumla neleri yitirdiğimizi biliyor muyuz?

196019

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP