19 Mayıs kutlanırken…

ABONE OL
17 Mayıs 2019 20:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Bir ulusun “varoluş” uğraşı ile birlikte, o günün koşullularında bu çabanın içerisinde yer alan isimlerin anılması, bugün yaşananlar adına kaçınılmazdır.

Bundan tam yüz yıl önce, Mustafa Kemal Atatürk’ün, 19 Mayıs 1919’da başlattığı Kurtuluş Savaşı’ndan söz ediyorum…

Bugünlerde yurdun dört bir yanında, çeşitli etkinliklerle kutlamalar yapılırken, üzücü olaylara da tanık oluyoruz…

“19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik-Spor Bayramı” olarak anılıyor.

Bazı bölgelerden gelen haberlerde, bayramın içerisine ‘Atatürk’ konulmuyor!

Yine bazı yerlerde ‘İzmir Marşı’ okutulmuyor!

19 Mayıs ‘Gençlik Bayramı’ olarak anılıyor, o günün önemi ile o güne önem kazandıran isimler üzerinde durulmuyor!

Şu ana dek Adana’da bu ya da benzerine tanık olmadık; bu bizim için sevindirici olabilir, ancak Adana gibi olmayıp, Kurtuluş Savaşı’nın özüne dokunmayan etkinliklerin yaşandığı kentler için sevindirici olmayacağı gibi, ‘bilgi’ yönünden de eksik olacaktır!

Bu yurdun insanının atası, bu topraklarda, sömürücü devletlerin bu ülkeyi paylaştıklarına tanık oldu!

Şimdi rahatça gezdiğimiz kara parçası, soluduğumuz Akdeniz havası, Çukurova sıcağı böyle olmayacaktı!

Bu topraklara silah zoruyla gelip yerleşenlerin estirdiği bir sistemin içerisinde ne denli var olabilirsek, ne denli kendimizi yaşamak istersek isteyelim; böyle olmayacaktı!

Gülüşlerimiz, sevmelerimiz bile…

Bunlara karşın…

Geçtiğimiz günlerde ölen, yaşamı boyunca da ‘bu ülkenin tutsaklığını’ benimseyen fesli, bir konuşmasında ‘Kurtuluş savaşını keşke Yunanlılar kazansaydı’ diyebiliyor, onun böyle konuşması ‘iktidarca’ hoş bulunabiliyor, ‘Mustafa Kemal’e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin’ demesine karşın ‘iktidarın’ sözcüleri ön sıralarda yer bulabiliyor…

Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı uğraş; elbet dışarıda olduğunca, içeride de ‘hazımsızlıklar’ oluşturmuş, aralarındaki işbirliğinden oluşacak kazanımların önü kesmişti!

Baltalamak, ‘kurtuluş çabasını’ zora sokmak, sömürücü güçlerin yanında olmak, tüm bunlara karşın Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında yer alanların ‘katli vacip’ fetvalarını yurdun dört-bir yanına yaymak ‘yerli işbirlikçiler’ için o günün koşullarında nasıl önem sayılabiliyorsa artık…

  1. yılında yaşananlar hoş değil!

“19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik-Spor Bayramı” kutlarken Atatürk’ü, arkadaşlarını, bu savaşın içinde yer alanları anmamak hoş değil!

Bir ulusun “varoluş” uğraşının 100.yılında bu sığlıkların arasında kalmak hoş değil!

 

İCRA DOSYALARI…

 

Sabah, bir tevi kanalına, bir yandaş gazetenin ekonomi yazarı, doların 6.20’den 6.00 liraya inmesinin olumlu bir gelişme olduğunu, önümüzdeki günler daha da düşeceğini, bunda yaz mevsimi ürünlerindeki fiyatların düşmesinin etkili olduğunu anlatıyordu…

Gözlerimizin içine baka baka, gelişmelerin hiç de böyle olmadığını bile bile, dolardaki düşüşün İstanbul seçimlerine endeksli olduğunu göre göre bu tozpembe tabloyu çizmekten kaçınmıyorlar!

Anlamıyorum, anlayamıyorum…

Bir ekonomistin, üretim noktaların her gün biraz daha dibe vurduğunu görmesine karşın, böylesine ‘iyimser’ tablo nasıl çiziyor; yine anlamıyorum.

Haydi, sokağı görmeyelim, pazarı umursamayalım, asgari ücreti bir yana atalım, açlık sınırı altında ezilen yurttaşı yok sayalım, vitrinlerin gerisindeki alımgücü ezikliğini düşünmeyelim, mutfaktaki acı boşluğun sesini dinlemeyelim…

Başka ne kaldıysa…

Sistemin, savunucusu ‘iktidarın’ tutunağı ‘piyasa’ için ne diyeceksiniz?

Piyasanın ana damarı olan ticaret yapılan yerler, o ticaret yerlerinin sahipleri bir bir ya kepenk kapatıyor, ya konkordatosunu istiyor, ya çalışanlarının işine son veriyor…

Bu olanlar neyin nesi; hangi iyi giden ekonominin kıpırtısı?

En son veriler icra dosyalarının katlandığı, nüfusun üç kişisinden birinin ‘takipte’ olduğu, söyleniyor!

Ekonomide ‘olumlu gelişme olduğunu’ söyleyebilmenin tek koşulu sokaktaki, pazardaki, piyasadaki görülen yüzlerin rengidir!

Sokaktaki, pazardaki, piyasadaki umuttur…

Yetmiş milyonun, üçte birinin ‘icralık’ olduğu bir süreçte, ülkenin yarısından çoğunun mutsuzluğu, umutsuzluğu söz konusudur!

‘İktidar’ iyimserliği ile yurttaşlara eksik bilgi veren ekonomistler;

Yurttaşın ‘ aldatıldık’ demesi hoşunuza mı gidecek?

Bu arada ‘yaz mevsimi ürünlerindeki fiyatların düşmesi’ konusuna değineceğim…

160519

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP