Adayların, ‘yaşanılır’ kentler oluşturmak için yola çıkmaları gerekirken; sokakta bile görüldüğünde kınanacak ölçüde, ‘hırsa’ bürünmüş tutumları karşısında yurttaşın durumunu düşünen var mı?
Suçlamalar, ağza alınırken süzülmeden söylenen sözler…
Martlamalar…
Benden öğrendilemeler…
Bir şey bilmezler…
Sevgi bilmezler…
Hayınlıklar, ayırıcılıklar…
En ilginç olanı da, duyulanın hangi değerleri yıktığı bilinmeden yükselen alkışlar…
Bu yaşananların ucu nerelere gidiyor böyle?
Toplumda, bir arada yaşayan yurttaşların temel taşı olarak algılanması gereken ne varsa yıkılıyor, güzellikleri yok ediliyor!
‘Yaşanılır’ kentler beklentisi içerisinde olanlar yarınsız, umutsuz, ışıksız…
***
İnsanlar neler bekliyor?
“İktidarın” sıkça vurguladığı gibi, ‘sorunsuz’ değil halk!
Daha dün açıklanan veriler işsizliğin, geçen yılın aynı ayına göre akıl almaz biçimde büyüdüğünü, bir milyon arttığını, genç nüfusun umudunun kırıldığını ortaya korken; hiçbir anlam taşımıyor sanki!
Konuşmalar, açıklamalar ‘beklentilerin’ gerçekleştiği yönünde!
Kimin ‘beklentisi’ bu?
İşsizlik, açlık, doyumsuzluk, erinçsizlik, kopuş, ayrılış yaşayanlar neresinde bu ‘beklentinin’?
“İş-aş” sorununu çözeceklerini söyleyenlerin ‘bu’ birbirini anlamak istememe çabası ya…
***
“İktidarı” adayı, kimi zaman milletvekili, kimi zaman bir sözcüsü…
Gelecekleri, yarınları üşütürcesine yaptıkları konuşmalar, duyanları hangi duygulara sürüklüyordur acaba?
“İşi biz veririz” diyor birisi…
Bir diğeri “biz istemeden hiç kimse iş sahibi olmaz” diyor.
Bir diğeri, daha da ileri giderek “ekmeklerinizi biz veriyoruz, bilmeyeni kapıya koruz, bize oy vermeyeni işten uzaklaştırırız” diyor!
Bu ‘hırsın’ adı yönetmek olmamalı,
Bu ‘hırsın’ adı insan olmamalı,
Bu ‘hırsın’ adı yerel yönetim olmamalı,
Bu ‘hırsın’ adı hiçbir şey olmamalı!
Çıldırmışlık olmalı, insandan uzaklaşmak olmalı, doymamak olmamalı, başkasına yaşama hakkı tanımamak olmalı, bir kendileri yaşasın olmalı, bir kendileri yesin-doysun olmalı…
***
Akıllara durgunluk getiren sözler, uygulamalar, davranışlar…
Onyedi yıldır ‘iktidar’ ergilerini kullandınız!
Onyedi yıl daha kullanın!
Bir onyedi yıl daha arapsaçına döndürün yurtiçini, yurtdışı ilişkileri…
Satmadık, elden çıkarmadık bir şey bırakmadınız; alın sürdürün daha neler yapacaksanız!
Ancak bu ülkenin yurttaşlarının değerlerini, anlayışlarını, hoş görmesini, ilişkisini bozmayın!
Daha neler yapın biliyor musunuz?
Bir ‘iktidar’ sözcüsü, Suriyeli sığınmacılara yapılan harcamanın kırk milyar doları bulduğunu, söyledi!
Ülkenin yarısından çoğunun açlık sınırının altında maaşla geçinmeye zorlayıp, sığınmacılara yapılan harcamayı ‘övünerek’ anlatmanın kıvancını yaşayın siz!
Bu yurdun insanları ‘tüm bunları’ yaşamayı hak etmek için ne yaptı acaba?
***
Onbeş gün sonra 1 Nisan olacak!
Yerel seçimler yapılmış, sonuçların da birçoğu açıklanmış olacak!
Yine bir karmaşa yaşanacak! Oy kullanımından tutun, sayımına değin birçok ‘söylenen’ söz olacak!
Yapılan yanlışlar, eksiklikler, demeseydim olurdular, demem gerekliydiler…
Bu yurdun insanı yine yaşadığı kentte yaşamını sürdürecek.
Yine aynı sokakta, mahalle komşusu ile birlikte aynı markette, aynı fırında, aynı mahalle bakkalında yan yana gelecek, hal-hatır soracak, bir odak noktası için gülebilecek, bayramda şeker bile yiyebilecekler…
Bırakın özgür istencine göre, güle-oynaya geçsin bundan sonraki onbeş gün…
Adana’nın, İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in, sözün özü tüm yurdun insanlarının karınlarının doyacağı, birlikte gülebileceği, iş-aş sorunu olmayan kentler oluşturabilme yarışında olun; projelerinizi, düşüncelerinizi, üretim için, işsizlik için, sosyal etkinlikler için, insan için yapacaklarınızı anlatın yeter!
Bunca kırılmaya, hırsa, ayrışmaya, boğuşmaya, suçlamaya, sıkıntıya…
Bunca yaşanana dayanılmaz!
170319
EĞİTİM
Az önceYAZARLAR
3 dakika önceYAZARLAR
19 dakika öncePOLİTİKA
1 saat önceYAZARLAR
1 saat önceYEREL HABER
1 gün önceDÜNYA
2 gün önce