Çözebilene aşk olsun da…

ABONE OL
25 Şubat 2019 19:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Hızına yetişmek olanaksız gelişmelerin…

Acılanmamız, ağrılanmamız karşısında öyle ‘tutunmasız’ kaldık ki…

Nereden okuduğumu bilmediğim iki dize:

‘Hiçe açılan kapılar önündeyim/ çaresiz, mutsuz, yapayalnız…’

‘Nereye’ gittiğimizi biliyor muyuz?

Aralanan kapıdan içeri dalacak olanın ‘kim’ ya da ‘neden’ bizimle bir olup yaşamın acılanmalarına ‘dur’ diyebileceğini bilemiyoruz!

Aynı gemide oluşumuz, aynı yazgıyı üleşiyor olmamız, aynı yaralanmalara gebe oluşumuz hangi ‘bir oy’ için söylenmeyecek yalanları söyleyebileceklerin olduğunu da bilemiyoruz

Uyur durumdayız!

 

* * *

Adı her neyse…

Kimi kapitalist sistemin ‘vazgeçilmez hastalığı’ diye yorumladı.

Kimi ‘küresel kriz’ dedi.

Kimi ‘sorgulanmasının’ zorunluluğunu dile getirerek, tüm dünyanın ‘ayağını denk almasını’ istedi.

Marksizm’ e göre bu gidişin sonu büyük toplumsal patlamalardı, dünyanın yeniden ‘yapılanabilmesinin’ ön adımıydı, ya da üçüncü dünya savaşının ‘nedenleri’ oluşmaktaydı…

Bunları düşünürken ağrı-acı kaplanmayanımız var mı?

 

* * *

Yerel seçim fırsatçılarına ya ne demeli…

İktidar-muhalefet…

Şimdi o da unuturulmaya çalışılıyor; iktidarın da, muhalefetin de ‘taşıyıcısı’ olduğu hep savunulan ‘ideoloji’, kapıldığı rüzgarın önünde nasıl iğdişleneceği izleme alanından kayıp gidiyor!

Al vur ikisini de birbirine…

Çıkaracağı tozu-toprağı düşünmüyorum bile.

Toz-toprak…

İktidar; ‘sosyal devlet’ olmanın bilincini hep poşetlerde, çeklerde, hayır çarşılarında, kömür torbalarında, yeşil karnede, beleş yaşatmakta, dilenen gençlikte, üretenin cebinde, tanzim satışları tuzağında, üretimin kıyımında, toplumu germekte, yükü dargelirli olana yüklemekte görüyor ya…

Muhalefet ayrı durmuyor…

Nerede, nasıl davranacağını bilmek yerine; İP’in ipine tutunarak yürümesiyle birlikte, bu ülkenin yurttaşı adına ‘yapılmayacak’ ne varsa yapmayı, var olması gereken isimlere öncelik vermek yerine koltuklarını korutacak isimleri taşımayı, yurttaşın sızılarından kopuk eylem içerisinde olmaları görülmez gibi değil!

* * *

Bölgemizde narenciye üreticileri meyvesini ağaçtan koparamadı.

Mısır üreticisi, açgöz-fırsatçı dışalımcıların piyasayı doldurduğundan dolayı ürünlerini satamadı.

İşalanları kapatılmamak için direniyor.

İşsizlik hergün biraz daha artıyor.

Piyasalardaki ‘daralma’ birçok yol denenmesine karşın canlandırılamadı.

En son ayçiçeği üreticilerine dışalım tuzağı…

Aile içi geçim sıkıntısı ‘teröre’ dönüşüyor.

‘Terör’ dedik de; hiçbir zaman bu denli Türk-Kürt ayrımı yaşandığını anımsayan var mı?

Alanları dolduran kalabalığa bu denli gözdağı verilerek ayrıştırıldığına tanık olan…

Ülkenin hukuku, anayasası ‘yok’ sayılarak; salt oy verdikleri, ya da oy verildikleri, ya da onyedi yıldır yaşananları beğenmediler diye suçlandıklarına tanık olan var mı?

Her şey oy için ya!

Oh be…

‘Hamdolsun’ tüm yalan-yanlış anlatılanlara ‘alkış’ tutanlar, medya köşelerini ele geçirmiş ‘yandaşlar’ var!

* * *

Bu gelişmelerin hangisini birer-birer yaşıyoruz ki?

Hepsi birden geliyor!

Daha anlamadan, daha yaşananın ağrılarının ‘nerelere’ acı verdiği bilinmeden, hangi yaralar açacağı kanıksanamadan…

Gelsin-gelsin de gelirken bizi bizden etmese, olanlardan koparmasa, yaşamdan öteletmese…

Doğru düzgün konuşturmuyor, tartıştırmıyor, biliştirmiyor…

Her şey karma karışık.

Yerel seçime giderken; bir yerel yönetici mi seçilecek, yoksa genel merkezleri koruyacak bekçiler mi anlamak zor!

Belediye meclis üyelerinin bile bu denli karmaşık biçim aldığı bir süreç anımsayan var mı?

Bu denli iç içe geçmiş sorunları bir arada yaşanan süreç, çözümün bu denli ağırlaştığı bir yaşam dilimi…

Çözebilene aşk olsun da…

Çözülmesini isteyen var mı ki?

230219

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP