Sabah Adana’dan Feke’ye yöneldiğimizde önce Kozan barajının kuruluğunu, ardından Horzum yaylasının üzerini örten pusun çam ağaçlarının tepelerini zapt etme çabasını izleyerek yol alıyoruz.
‘Daha kış uğramamış buralara’ diyor yol arkadaşım!
Kış uğramamış, kar kaplamamış daha yol kıyılarını, tepeleri…
‘Adana yolu gibi kıvrımsız olsa bir de bu yol’ diyor, yine yanımdaki…
‘Olmamalı’ diyorum bende. ‘bu dağ yoları ne denli kıvrımlı olursa, o denli sürücünün dikkatli olmasını sağlıyor’ diyorum.
‘Ama yoruyor’ diyor!
Evet, doğrudur! Çuluuşağı, Akkaya yaylalarının içinden kıvrılarak, kimi zaman tepelere tırmanarak, kimi zaman aşağılara kayarak ulaşıyoruz Feke’ye. Önce iniş, sonra düz, ardından hafif yükselerek yolumuzu tamamlıyoruz.
Çam ağaçlarının kapladığı dağların ortasındaki mini kentin üzerinde, kış mevsiminin güneşi böylesine düşmesi az rastlanır bir durum olmalı; tertemiz, yürek ısıtıyor…
***
Yanında bulunduğum, yaşamının tüm evresini Feke’de sürdürdüğünü bildiğim biri karşılaştığımızda ‘iyi ki geldiniz, anlatacaklarım var’ dedi.
Bu küçük kentte kocaman yürekleriyle, konukseverliklerlikleiriyle, içtenlikleriyle konuşuyorlardı. Küçücük sorunların, önlem alınmadıkça ne denli büyüyeceğini kanıksayarak…
Bir önceki geldiğimde de, buluşmamızın ardından bu ‘küçük kentte’ alışık olamadığımız konulara değinmişti. Sosyal yaşamdan, siyasete, yerel yönetime, sağlığa, eğitime değin bir çok konu anlatmıştı. Bir ara, ‘tüm bunlar burada mı yaşanıyor’ diye şaşkınlığımdan sormuştum. ‘Burada yaşanıyor’ diye de yanıtlamıştı!
Bu kez de, ülkemizde zaman zaman yaşanan, her yaşanışında minik canları, o canların yakınlarını kara kara düşündüren ikiyüz yataklı yüzyetmişiki kişilik öğrenci yurdunda yaşananları anlattı.
Kentin merkezinde bulunan, adı ‘Şehit Koray Özel Anadolu Lisesi Öğrenci Pansiyonu’nda yaşananları anlattı. Hem de yalnız iki gün önce yaşananları değil, geçen hafta da yaşanan, yaklaşık iki ay önce de yaşanan, yurtta bulunan öğrencilere-ailelerine korkulu anlar yaşatan olayları anlattı.
Yeni bir ‘Aladağ Öğrenci Yurdu’ yaşanmışlığı sanki…
Aslında ‘öğrenci pansiyonu’ başından beri bir karmaşa…
Yalnız bir kişi değil, sorduğum onlarca kişi pansiyonun yapılış aşamasında bile ‘sorumsuzluklar’ yaşandığını söylediler! Yedi yaşındaki ilkokul öğrencisi de, yetmiş-seksenleri aşmış dayı-teyze de aynı şeyleri söylüyordu.
Başlarda ‘aynı yere’ Devlet Hastanesi yapılmak istenmiş. Ancak ‘yerin’ uygun olmadığı, tabanın elverişsizliğiliği nedeniyle vaz geçilmiş. Feke’de yaşayanlardan bazıları ‘çürük raporlu yer’ diye de tanımlıyor! Aynı yer, aynı alan üzerine sonra ‘öğrenci pansiyonu’ yapılmaya karar veriliyor…
Hastane yapımına izin verilmeyen alanan öğrenci yurdu yapılması onay buluyordu! Bu yurda yüzyetmişiki öğrenci yerleştirilebiliyordu! Eksikleri var mı, kışa hazırlıklı mı, çocuklar için uygun mu, yeterli-yetenekli çalışanı var mı demeden…
Bu öğretim yılında açılması isteniyor. Yine burada yaşayanların sözlerine göre ‘su, elektrik, kalorifer tesisatları ‘kontrol edilmeden, uzak köylerden gelen çocuklar için açılışı yapılıyor.
Yurtta (pansiyonda, iki ay kadar önce, kalorifer kazanı bölümünden yüksek sesler duyulduğu, buna karşın ‘bilgisiz’ kalorifer kazan sorumlularının bu işi yürüttüğü de söyleniyor. Bir veli babası ‘bu kazanı herkes yakabilir mi, bunun bir ustalığı yok mu, neden bu kadar öğrencinin canıyla oynanıyor’ diye soruyor.
On gün kadar önce bir başka panik yaşanıyor.
Aradan bir hafta daha geçince de üst katlardan birinde yangın…
Öğleden sonraydı. Feke’nin iki ay önce göreve başlayan kaymakamı, karakol komutanı, emniyet görevlisi, iki bürokrat velilerle öğrencileri bir araya getirmişti. Yaşanan ‘acı’ olayın değerlendirmesini yapıyorlar, sorunun en kısa zamanda çözüleceğini anlatıyorlardı.
Anneler babalar tedirgin. Bir anne, bürokratlara dönerek ‘bu kaçıncı. Bu durumda çocuğumu ne yurda, ne de okula göndermeyeceğim’ diye bağırıyordu. Bir başka veli ‘çocuğumu burya göndermem bundan sonra, taşımalı sistem yeniden başlasın’ diye sesleniyordu. Kaymakam ‘sakinolun arkadaşlar, burada sorunu çözmek için toplandık. Başka yurtlarımız var, şimdilik öğrencilerimizin bir bölümünü orada barındıralım’ diyor…
Sözü edilen ‘taşıma sistemi’ ne denli sağlıydı, kış aylarının bazı dönemlerinde karla kaplanan yoları nedeniyle ulaşımın kesildiği düşünülürse ‘taşımanın’ ne anlama geldiğini düşünmeden olmaz!
Ahır durumuna gelen köy okullarını düşünmeden olmaz!
Veliler, öğrenciler söz dinler gibi değil! Salt iki gün yaşananları değil, daha önce de küçük sorunlar yaşanmasına karşın, neden iyileştirilmediğini, sorunların çözülmediğini soruyorlar.
Salondan birkaç görüntü almamın ardından iki kız öğrenci yaklaştı yanıma. Israrla adlarını yazmamı istedi. Yurt görevlisinin duyarsızlığını, uyarmalarına karşın ‘susu’ diye azarlanmalarından söz etti. Önceden, cep telefonlarının fotoğraf çekme kaygısıyla toplandığını da anlattılar. ‘Bir arkadaşımız yangın çıkan odada uyuyordu, anlatana kadar akla karayı seçtik, az daha dumandan boğulacaktı’ dedi.
***
Feke öğrenci Pansiyonu’nda yaşanan, elektrik-su-kalorifer tesisatından sıkça söz edilen, alanın elverişsizliği üzerinde durulan, araştırması süren sorun nedeniyle ortaya çıkan üzücü durum şimdilik ucuz, can yakmadan atlatıldı.
Yenisi olmamalı. Eksikler tamamlanmadan öğrenciler oraya taşınmamalı. Özellikle kalorifer kazan sorumlusu olarak bir ‘belinin’ orada kış ayları boyunca olması sağlanmalı.
Toplantıda öğrenci velilerinin kaygılalarına çözüm üretmek için toplantıya katılanların arasında İlçe Milli Eüğitim Müdürü’nün olmaması dauzun uzun konuşulması zorunlu…
Bu konuda, Feke’ye iki ay kadar gelip göreve göreve başlayan kaymakamın ‘duyarlı’ tutumuna öğrenciler, veliler inanmalı…
241118
EĞİTİM
Az önceYAZARLAR
Az önceYAZARLAR
15 dakika öncePOLİTİKA
1 saat önceYAZARLAR
1 saat önceYEREL HABER
1 gün önceDÜNYA
2 gün önce