“Konuyu biraz eskittiğimi bile düşünüyorum! O zaman, o gün, sözümona yayla dönemi başladığı günlerde anlatmalıydım aslında.
Söz bu güneymiş!
İki ay önce Şeker Bayramı nedeniyle Horzum Yaylası’na vardığımızda, her zamanki gibi, yine yağıştan dolayı dereye dek oluşan ‘yatağı’ doldurmuştum! Kalan zamanda da, yine o gün, yayla evinin önüne sebzeler ekmiştim! Adana’ya dönüp on gün kadar sonra yeniden gelene dek büyüyeceklerdi, toprağa atılan tohum toprağı yararak minik yapraklarını koy verecekti. Öyle bekliyorduk…
O gün, gün sonu yaklaşırken, Menteşe Köyü’nün üzeri kararlama başlamıştı. Toparlanıp, araca bindiğimizde de yağmur bastırmıştı. Suluhan Yaylası, Dağılcak, Kozan Barajı arası yağmurun da etkisiyle yavaş yol almıştık. Yirmi dakkalık Kozan’a, kırk dakkada varmıştık…
Mini bahçeye ektiğimiz sebzeler, tohumlar adına sevindik. En azından yeniden Horzum’a varana dek, sulama gereksinmesi olmayacaktı en azından.
Adana’ya geldiğimizde çoktan hava kararmıştı!
***
Aradan iki hafta kadar bir zaman geçmişti.
Artık yayla zamanı. Hazırlıkları yaptık. Horzum’un yoluna koyulduk. Adana’da biraz sıcaktan, biraz ekonomik zorluklardan, biraz da kendini dinlence bölgelerine atanlardan dolayı sokaklar sessiz! Bu ‘sarı sıcakta’ dışarı çıkanın aklına yananlar öyle çok ki!
Adana, Kozan, Horzum…
Daha girişte, fırından ekmek alanlar vardı. Evlerin perdeleri takılmıştı. Elmalı yolu, Karayolları, Jandarma… Derken evin yanındaydık. Araçtan eşyaları çıkarırken, bir yandan da eşime ‘bahçe nasıl acaba’ demeden duramadım. Roka, dereotu çıkmıştır, diye düşündüm. Maydanoz biraz geç çıkar nasılsa. Domates, patlıcan süs biberleri de çiçeğe durmuş olmalı en azından…
Eşyalarla eve vardığımızda yüzüm asıldı ister-istemez. Yağıştan dolayı dereye dek oluşan ‘yatağı’ doldurmuştum oysa! Yerinde havalar esiyordu! Ektiklerimizden de öyle gözü okşayacak hiçbir şey yok! Biberde, domateste, patlıcanda iki dal yaprak ya var, ya da küs gibi belirsiz! Yağmur etkili yağmıştı belli ki. Tohumların yeri bıraktığımın düzlenmişi… Oluşan ‘yatağın’ dereye doğru uzantısına baktım. Sonra da Orman İşletmesi Lojmanlarının bulunduğu geniş alandan ‘bize’ doğru uzanan ‘yatağa’ da baktım! Eskiden burada taş duvar vardı. Yağmur suları bu denli ‘toprak yitimine’ neden olmazdı. Zaman geçtikçe lojmanlar arasından yapılan yönlendirmeler, yağmur sularını ‘bizden’ yana döndürmesi sonucu taş duvar yok oldu! Duvarın yok oluşu, yağmur sularının evimizin bulunduğu arsada kendine ‘yatak’ yapmasına, arsadan her yağmurda toprak ‘kaymasına’ neden oldu!
Kaç yıl geçti aradan bilmiyorum…
Bildiğim şey… Onca geçen yıllarda, kimi yerden elli santim, kimi yerden yetmiş santim toprak kaydı-gitti! Ne zaman kullanıldığını bilmediğim paslanmış demir su borusu ortaya çıktı. Ayrıca avlunun çeşitli yerlerinde, toprağının kayması nedeniyle çınar ağacının bilek kalınlığında kökleri ortaya çıktı! Bu gidişle avluda toprak kalmayacağı belli, çözüm yolunu düşünüyorum!
Bir gün sonraydı. Orman İşletmesi Lojmanı’nın bekçisini buldum. Müdürün burada olduğunu söyledi. Birlikte çıktık! Durumu anlattım. Her bürokrat gibi, dinledi. En can sıkıcı tümcesi de ‘Allah’tan gelen bir şey ne yapılabilir ki’ deyince, ‘yağmurda şemsiyeyi neden kullanıyorsak, öyle’ dedim. Göstereceğim yer hemen yirmi metre ileride, birlikte oraya varabilsek ‘konuyu’ anlaması daha yerinde olurdu ama ‘bir dilekçe verin müdürlüğe’ demekle yetindi. Israra gerek yok; dilekçe vereceğim, ayrıldım…
Bir hafta sonraydı. Adana dönüşümde, hemen Kozan girişindeki Orman İşletme Müdürlüğü’nde, Horzum şefiyle görüşüp ‘dilekçeyi’ verdim.
Dilekçede şöyle diyordum:
Müdürlüğünüze bağlı Horzum İşletme Şefliği tesisinizin batısında yaylalık evim bulunmaktadır. Yıllardır ormandan gelerek Orman İşletme Şefliğinizin bulunduğu tesisinizin içinden geçen dere yatağının akıntısı arsamızdan geçmektedir. Uzun yıllardır dere yatağının akması nedeniyle de 70-80 santimlik toprak kaybı olmuştur. Önlem alınmazsa toprak kayması nedeniyle yayla deresinin genişlemesi mümkündür.
Horzum Yaylasında yaşanan bu sorunu çevrecilik bilinciyle çözmenizi rica ederim…
***
Aradan ne kadar zaman geçti, demeden önce; yayla sezonunun son günleri olduğu için ‘konuyu biraz eskittim’ dedim.
Dilekçenin ardından gazetede haber olarak bile yer almasına karşın, bu güne değin ne bir inceleme ekibine, ne aranmaya, ne de bilgilendirilmeye tanık olmadım! Acaba, diyorum… Kozan Orman İşletme Müdürlüğü yerine, Adana Orman Bölge Müdürlüğü’ne mi dilekçe vermem gerekiyordu?
Durumu bana bir anlatsalar…”
260818
EĞİTİM
Az önceYAZARLAR
Az önceYAZARLAR
16 dakika öncePOLİTİKA
1 saat önceYAZARLAR
1 saat önceYEREL HABER
1 gün önceDÜNYA
2 gün önce