O koltuğu boşaltırsınız; o kadar!

ABONE OL
5 Temmuz 2018 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Öncelikle ‘ne’ yapılmak isteniyor, bilinmesi gerek.

Ardından da ‘istenen’ amaca ulaşmak için verilebilecek ‘uğraşlar’ belirlemek…

Tıp kazanmak isteyen bir öğrencinin salt roman, öykü, deneme, tarih okuması, okuduklarını tartışması yetmez; fizik, kimya, matematik, biyoloji gibi ‘bilim derslerini’ de en iyi biçimde öğrenmesi, öğrendiğini kullanması gerekir.

Siyasi partiler, başta ‘iktidar olmak istiyorlar mı’ bunun yanıtını vermemeliler.

Bunun ardından da temel sorunlar, korunması gereken değerler nelerdir; ‘onların’ üzerinde çalışmalar yaparak, bilgiler toplayarak, geniş kitlelerle konuşarak-tartışarak yurttaşın ‘ilgi’ odağı olma yolunu ortaya kor.

Yaşamıyla ‘ilgilendiğini’ gören yurttaş, yapılan bu çalışmaları, çalışmaların arasında beliren öyküleri unutmayacaktır.

En son, birkaç aylık bir sürede olsa, Muharrem İnce kampanyasında olduğu gibi…

***

Şimdi ne yapılıyor biliyor musunuz?

CHP Genel Başkan Yardımcısı, Parti sözcüsü Bülent Tezcan açıklıyor, şöyle diyor:

‘Genel Başkanımızın yıllardır dile getirdiği örgüt reformunu hayata geçireceğiz. Çünkü örgütlerimiz, seçimlerde örgütlenme ve çalışma yöntemleri konusunda arzu edilen noktada değil. Örgütlerimizin tek tek her yere ulaşabilmesi noktasında eksiklerimiz var. Örgüt çalışmalarında nokta hedefli çalışma yöntemine geçeceğiz. Oy aldığımız ‘bizim mahalleyi’ hedef alan, ‘bizim mahalleye’ hitap eden dili terk edeceğiz. Sadece kendi mahallemize seslenerek, onlardan oy isteyerek, birbirimizi gaza getiren bir çalışama üslubu yerine, ‘karşı mahalleden’ oy isteyen, onlara hitap eden, partimize oy vermeyen seçmene hitap edecek bir dil, çalışma yöntemini benimseyeceğiz…’

Parti sözcüsü Tezcan’ın konuşma paragrafının tamamını kesmeden aldım. Cımbızlanmış, yanlış anlaşılmış, aslında şöyle biçiminde algı oluşmasını istemedim.

Her seçim öncesinde, ardından seçim günün akşamında, ardından da ‘iki gün’ sonra konuşmalarına benzer, ‘koltuk sevdası’ tutumu ağır basan, yaklaşık yüzyıllık bir siyasi duruşun partisiyle çelişen bir yığın ‘söylem’…

***

Dile gelen örgüt reformu,

Örgütlerin istenilen noktaya yetişememesi,

‘Bizim mahalle’ hitap dilinin terk edilmesi,

‘Karşı mahalleden’ oy istenmesi

Oy vermeyen seçmene karşı bir dil geliştirilmesi…

Yeni kurulan bir siyasi partide görülebilen eksiklikleri, bu ülkenin var oluşunda bulunmuş bir partide göstermeniz kadar anlamsız, bilgisiz, donanımsız, ‘an’ kurtarmacı biçimde tanımlanır!

Örgütte istenen verimi alamamak, örgüt yapısı içerisinde yapılacak bir çalışmayla belirlenir. O kadro gözden geçirilir. Yapılan çalışmaların ‘amaca yönelik’ olup-olmadığı saptanır. Ancak partinin duruşundan, programından, ilkelerinden ‘oy için bile olsa’ ödün verilemez!

‘Bizim mahallenin hitap dilinden vaz geçmek’ ne demek?

‘Karşı mahalleden oy alabilmek için bir hitap dili geliştirmek’ ne demek?

Rol yapmak, onlar gibi düşünüyormuş gibi yapmak, öyle yaşıyormuş gibi göstermek, makyajlanmak, bir yanından törpületmek…

Bu güne değin var olan nsan, emek, adalet, yaşam, hukuk, üretim, çevre, liyakat, bilim, eğitim ne olacak peki?

Anlaşılması, sanal gerekçeler sıralanması anlamsız!

***

24 Haziran’ın sarsıntısı geçmemiş olmalı…

Hiç olmazsa susulsa…

İçten, yaşananlar anımsanarak düşünülse…

‘Yapılmak istenen ne?’

Kıyısından, köşesinden aşındırmadan bu soruya yanıt aransa…

Yanıt bulmakta zorlanma mı var, amaca ulaşmak için belirlenen uğraşlar başarısız mı?

O koltuğu boşaltırsınız; o kadar!

 

DOLMUŞ SÜRÜCÜLERİ ‘VAHLARLA’YAŞIYOR…

Bugüne değin hep dolmuşçuları suçlardım. Kelle koltukta araç kullanmalarını, durak dışında yolcu indirip-bindirmelerini, telaşlarını, kimi zaman kızgınlıklarını, yolcu binmeden dolmuşu hareket ettirmelerini… Daha neleri, neleri! Bugün dolmuşa, bir başka dolmuşçu bindi. İki dolmuşçu aralarında yaşadıklarını anlatıyordu. Zamanında varış noktasında olmayı, zamanını geçmesi ya da zamanından erken varılması durumunda araçlarının bağlanmasını anlatıyorlardı, bir birine. Biri ‘dün iki dakka geç kaldığım için bağlıydım’ dedi biri. Diğeri ‘bana da erken varışımdan dolayı uyarı yaptılar’ dedi. Ellerini yıkayacak zaman kalmadığını, gün boyunca stres içerisinde yolcu taşıdıklarını, kimi zaman istemeyerek yolcuyu kırdıklarını anlatıyorlardı iki meslektaş bir birine… İkisinin ortasındaydım. ‘Kusura bakmayın, çözüm nedir’ dedim. Sürücü olanı ‘başta zamanı beş dakka uzatmalılar, daha verimli çalışmamız için’ dedi. Diğeri de ‘şu yol yapımını görüyorsunuz, iki-üç dakkamızı alıyor buradan çıkışımız, sonra da bazen hız yapıyoruz’ dedi. Sürücü olanı yeniden ‘şurası durak, nerede durup da yolcu indirip bindireceğim’ dedi. ‘Sorun çözücü kim, oralara ulaşmadınız mı’ dedim. ‘Büyükşehir Belediyesi ile İl trafik, yaşadığımız her şeyden bilgileri var’ dedi.

Bir ‘ah’ diyecektim, dolmuş sürücüleri ‘vahlarla’ yaşıyormuş meğer…

030718

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP