Üretmeden tüketmek borçtur…

ABONE OL
19 Mayıs 2018 20:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ulasal paranın değer yitimine uğramasından dolayı, günlük gereksinmelerin birçoğunda oluşan fiyat atıştı karşısında ‘sınır dışında’ suçlular aramak herkes için doğal karşılansa da, onaltı yıldan beri iktidarda bulunan AKP için bunu söylemek doğru olmaz!

Geride bırakılan onaltı yıl boyunca kamunun her noktasını bırakın, beş-altı yaşındaki çocukların eğitim gördüğü yuvaları bile ‘kendindenleştirmiş’ bir iktidardan söz ediyoruz!

Ülkenin politikasını, dış işlerini, eğitimini, ekonomisini, tarım-hayvancılık anlayışını, çevreye bakışını, enerjisini, adliyesini, güvenliğini ‘istediği’ biçimde düzenlemesinden söz ediyoruz…

İktidarın ‘yapmak istediği’ her şeyi gerçekleştirdiğini, kendi gibi düşünmeyeni ‘suçlama’ gücü bile edindiğini, bu edinimi savunacak ‘yandaşlar’ bile oluşturduğunu düşünecek olursak;

Bu gün ekonomide ‘damın akmasının’ tek sorumlusu olarak hükümeti görmek olasıdır!

Ülkede ‘istikrar’ adı verilen verimsizlik,

Ülkede ‘birliktelik’ adı verilen ayrışma,

Ülkede ‘büyüme’ adı verilen yoksulluk…

Tutar siz, bu ülkenin topraklarında can bulacak ürünlerin girdilerini düşünmeden, dışalımla ülkeye girdirip üstelik karşılığında döviz ödeyerek fiyatını kırarsanız; bu ülkenin üreticisi o ürünleri ekmeden önce biraz düşünür, kimi zaman ekmekten vaz geçer…

Tutar siz, zeytinlik alanların bozularak inşaat yapılmasına izin verirseniz, zeytin ekim alanını daraltırsanız; gün olur zeytin gereksinmesini karşılamak için döviz ödeyerek dışalım yapmak zorunda kalırsınız…

Tutar siz, tarımda yaşanan zorlukların benzerini hayvancılıkla uğraşanlara da getirirseniz, yayılım alanlarını yok ederseniz, hayvanın yetişmesinde gereken besin ürünlerinin ulaşılmazlığının önünü açarsanız; gün olur hayvan yetiştiriciliği ekonomik olarak zorlaşır,  döviz ödeyerek dışalımla sağlamak zorunda kalırsınız…

Dünyaya adını yaptığı ‘katliamlarla’ duyuran İsrail, ‘avuç içi’ kadar toprak üzerinde dünyanın ‘tarım sektörlerini’ istediği biçimde düzenliyor.

Belirtildiğine göre, Konya büyüklüğünde toprağı olan Hollanda ‘tarımda’ ülkemizin kazancını gerilerde bırakıyor.

İğneden ipliğe her şeyin fiyatını etkileyen ulusal paramızdaki düşüşün ‘çözümünü’, Merkez Bankası Başkanı Murat Çelik’i AKP Genel Merkezi’ne çağırmakta görmekse bambaşka…

Üretim odaklı yatırımların dışında kalan ‘yatırımlar’, toplum yaşamını rahatlatmak bakımından önemli olsa da; ulusal paranın değerinin düşmesine, faizlerin yükselmesine de nedendir!

Nedeni; üretmeden tüketmek borçtur…

BİZ ÇOK ÖZGÜRÜZ YA…

Kent yaşamını köy yaşamından ayıran özelliklerin başında ‘kuralları’ oluşudur.

Köyün özgürlükleri yoktur kentte.

Her ne denli ‘daha’ iyi koşullarda yaşamak uğruna köyler terk edilip kentlere ‘göç’ edilmiş olsa da;

Neon ışıklı aldatıcı yanı daha ağırdır.

Makinelerin, kalabalığın, beton binaların, sürekli daralan yaşam alanlarının, egzoz dumanın, birbirini tanımamazlığın, ufalanmış kimi geleneklerin arsında gidiş-gelişlerdir kette yaşamak.

Köydeki gibi evinin topraktan bahçesi olmaz, balkonda bulunan saksılarda görürsün bitkiyi.

Köydeki gibi komşunla pencereden söyleşemezsin örneğin.

Köydeki gibi komşuna çat-kapı geçemezsin…

Kentte yaşamanın, kentli olmanın ‘kuralları’ vardır…

Aracını kırmızı ışıkta durduracaksın,

Belediye otobüsüne ön kapıdan binip, arka kapıdan ineceksin,

Fırından ekmek almak istediğinde metrelerce uzamış kuyruğa gireceksin,

Dolmuşa durakta bineceksin,

Apartmanda balkonda halı yıkamayacaksın, mangal yakmayacaksın, yüksek sesle konuşmayacaksın…

Cebinizde ‘paranız’ olsa bile, ‘kent kartınız’ olmadığı sürece ne dolmuşa ne de metroya binemeyeceksin…

Kentli olmak böyle bir şey olmalı…

Öyle mi?

Apartmanda komşularımız var, balkonda mangal yapıyoruz, metroya-dolmuşa parayla biniyoruz, kuyrukta beklemeden alış-verişimizi yapıyoruz, Atatürk Caddesi’nde sesli gülüşüyoruz,  kırmızı ışıkta geçiyoruz…

Üstelik istediğimiz yere de tükürüyoruz…

Biz çok özgürüz ya (Yavuz Bingöl’den)…

Köylü gibi üretmeyeni kentli gibi davranmayan bir kitleyiz biz.

Ülkemizin ekonomisini pamuk ipliğine bağlayan da bu!

ADAYLAR FOX’DA…

Fox’un ilk konuğu Muharrem İnce’ydi. Bugüne değin birçok gerek meclis, gerekse alanları coşturan konuşmasını izlemiştim. Televizyon karşısına geçerken de aynı ‘umutla’ bekledim. Yine birbirinden çarpıcı soruya, birbirinden çarpıcı verdiği yanıtla ‘gülüşlerimize’ katkı yapacağını bekledim… Zamanı geldi, Fox’un ekibinin karşısındaydı. Sorular geldi, yanıtlar sıralandı! Biliyor musunuz, karşınızda size soru soracak olanlar ‘önceden’ hazırlığını yapmamış olunca, sizde apışıp kalıyorsunuz! Dolanıyorsunuz açıkça! Sorulara bakınız; ‘Duyduğunuz gün evinizde ne yaptınız? Ekonomiden anlar mısınız? Çok kısa OHAL kalkacak mı? Çok kısa… Çok kısa…’

Televizyon karşısında üç saat…

Fox Tv ‘tadı, tuzu’ birbirine karıştırdı!

Halk Tv’nin ‘arena’sı daha doyurucuydu…

170518

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP