Geçtiğimiz yıl birçok yabancı ülke ekonomisini şaşırtan biçimde ‘büyümüştü’ ekonomimiz…
Her ne denli sokaklar gergin, işyerleri tedirgin, gençliğin beşte biri işsiz de olsa; büyümüştük!
İcra dosyaları her gün artmış, komşularla ilişkiler sorunlu, üretici hoşnutsuz, tüketici vitrinlerin gerisinde kalmış olsa da; büyümüştük!
Bankalardan alınan krediler sürekli artmış, çevreye bir gökdelen daha dikilmesi için tüm olanaklar kullanılmış, zeytin ağaçları kesilmiş inşaat yerleri açılmış olsa da; büyümüştük!
Kentimizdeki yollar, kaldırımlar, sökülmüş; üç gün sonra sökenler kendileri değilmiş gibi yeni yol, kaldırım, yapım çalışması başlatılmış, yağmurlu havalarda karşıdan karşıya geçme sorunu bekleyen, altyapı hep beklemede olmuş olsa da; büyümüştük!
***
Büyümüştük!
Büyüyen ekonomi ne yaparsa, ülkemizin ekonomisine yön verenlerde ‘aynı’ şeyi yapacaklardı mutlaka…
Büyüyünce ne yapılır ki?
Bir aile şirketi ne yapar örneğin?
Varsa borçlarının bir bölümünden kurtulur.
Sıkıntılı yaşamını düzene kor…
Yaşam çıtasını yükseltir; giyimini-kuşamını, uğraşını, hobisini gözden geçirir.
Çocuklarının daha iyi eğitim almasını sağlar, sağlık kurumlarından daha iyi yararlanır.
Kendi ‘büyürken’ çevresine de ışık olur, onların da yaşama tutunmalarına destek olur.
Budur…
***
Ya biz, ya ülkemiz, ya insanımız nasıl büyüdük böyle; anlayan var mı güzellikler aşkına…
Üçmilyon sığınmacıya, yarısından çoğu çakı gibi dimdik ayakta durabilecek durumda olmalarına karşın otuz milyar harcamaksa eğer ‘büyümenin’ kanıtı…
Bu ülkenin yazgısını üleşen; gecesi, karanlığı, kışı, saldırganı, çökertmek isteyeni ile dişdişe kavgayı göze alan bu ülkenin yurttaşı nasıl bir yarar gördü bu ‘büyümeden’ öyleyse?
Yeni yılın ilk saatlerinden başlayarak, gümbürdeyen sesle kulak çınlaması gibi sinir bozan haberler geldi ard arda…
Büyümüştük nasıl olsa ya…
Bir taşeron işçi konusunu bile, bir asgari ücret konusunu bile günlerce öncesinden bugünlere dek sarkması, bir ‘umut’ sanılarak bu günler beklenmesi…
Ne hoş değil mi?
Hergün alışveriş yaptığınız markete vardığınızda, yeni yılın ilk günü karşılaştığınız fiyatları bir düşünün isterseniz. Asgari ücrete yüzde onun biraz üzerinde verilen zamla bir karşılaştırın. Sonra emekli maaşlarını bir düşünün. Verilen beşbuçuk dolayındaki zammın daha almadan nasıl yok olduğunu da…
Büyüdük değil mi?
Elektriğe, emlak vergisine, cezalara, harçlara, köprü-yol ücretlerine, akaryakıta gelen zamlar…
Büyüyen ekonominin getirdikleri mi?
***
Bir akademisyen, yeni yılla gelen zamların, yurttaşı kredi kartı kullanımına itebileceğini belirterek ‘cebinizde olmayan parayı harcamayın’ uyarısında bulunuyor!
Diyor ki:
‘Öncelikle kredi kartı sayısını azaltın, taksitten kaçının, limiti kısıtlamak ya da hesap kesim tarihlerini birbirlerine paralel olarak düzenlemek gibi davranışlar otomatik olarak harcamaları azaltır… ‘
Salondan salona koşturanların, biraz da ‘teorik’ değil de ‘pratikte’ olanla ilgilenmiş olmaları durumunda aslında çok şey değişecek ama; işlerine, sistemin kendilerine verdiği ödevi yerine getirme koşulu gereği bunlar konuşuluyor gibi…
Geçmişte Altan Kardeşlerden Mehmet Altan’ın bir salon konuşmasına katılmıştım.
Altan, ‘dünyalılık’ üzerine zamanımızı almıştı o gün! Kürselleşen dünyada, artık herkesin ‘dünyalı’ olduğu üzerine yaptığı konuşmadan çıkışta, katılımcılara ‘nasıl’ diye sormuştum. Aldığım yanıt ‘hiçbir şey’ olmuştu!
Sokağı bilmeyenlerin yaklaşımı olarak adlandırmıştık o zaman da…
Yeni yılla birlikte gelen zamlar için uyaran akademisyene bakalım yeniden:
‘Mutfak alışverişine çıkarken karnınız tok olsun, gereksiz harcamalar yapmayın. Haftalık bir yemek listesi oluşturarak, eksiklerinizi tespit ederek gıda alışverişinizi yapabilirsiniz. Böylece ihtiyaçlarınız doğrultusunda hareket ederek ekstra ödeme yapmazsınız. Peynir, et, balık gibi çabuk bozulan ürünleri ihtiyacınız kadar alın ve tüketin. Sebze ve meyve ihtiyaçlarınızı haftalık olarak semt pazarından daha taze ve hesaplı şekilde temin edebilirsiniz.’
***
Bu işsizlikle, bu asgari ücretle, bu emekli maaşıyla, en önemlisi ‘ekonomisi büyük’ ülkemizin yeni yıl zamlarına karşı pazarda, markette nasıl ulaşılabililirse artık gereksinmelere…
Sistemin konuşmacıları ‘yorgana göre uzanan ayaktan’ söz edecek ya yine;
O yorganın ‘ne zaman’ verildiğini bilen var mı insan aşkına?
Öyle bir ‘yorgan’ var mıydı ki?
Bu da bizim şarkımız olmalı öyleyse:
‘Büyürüz biz; ekmeğimiz aşımız küçülse de, çocuklarımız aç kalsa da, icralara düşsek de, işsiz kalsak da, çevrede katliamlar olsa da…’
Yat, yat, uyu; uyu da büyü…
080118
EĞİTİM
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYEREL HABER
4 gün önceDÜNYA
5 gün önce