İşte öyle bir kuşak dinlencede şimdi…  

ABONE OL
22 Ocak 2018 14:48
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Okulların yarıyıl dinlencesi başladı…

İktidarın, ayrı ağızlardan seslendirdikleri ‘eğitim sisteminin’ yarınlara hazırladığı ‘okuyan kuşak’ okul öncesinden ana sınıfına, ilköğretimden orta öğretime değin karnelerini aldı…

Yüzleri gülenler vardı, başlarını öne eğenler vardı, sonuç ne olursa olsun umursamayan vurdumduymaz olanları vardı…

Büyüyen elleri, kabaran yürekleri, boşluktaki umutlarıyla bizim çocuklarımız…

Ne verildi, diye baktım okul çıkışı yüzlerine…

Yaşam nasıl anlatıldı, bilgi nasıl anlamlandırıldı, bilim nasıl tanıtıldı diye yüzlerine…

‘Güneşli günler göreceğiz çocuklar,  güneşli güzel günler’ demişti ya ozan; öyle demeyi-diyebilmeyi umdum eğitimden, eğitim sisteminden, eğitim görevlilerinden, görevlileri görevlendirenlerden…

Dura-kaldım…

***

Daha ekim-kasım aylarında, yeni ‘müfredat’ üzerine bilgiler veriliyordu, deniyordu ki:

-Öğrencilerimizde gerekli yeterlilikleri pratik yaşamla iç içe, değerlerimizle bir bütünlük, bir uyum sağlayacak şekilde görmek gerektiğinden hareket ettik…

Eğitim yılı başladığında bunları söylemişlerdi. Bu geçen yarıyılda öyle yerinde yaşamımızı, değerlerimizi, bütünlüğümüzü öyle çok gördük ki; sormayın!

Hangi değerlerimizi, hangi yaşamımızla ilgili konuları, hangi bütünlüğümüzü sağlamışlardı acaba?

Elleri kalem tutmakta zorlanan, ilk kez ‘alışık’ oldukları ortamdan uzaklaştırılarak bir arada toplanan çocuklara neler verilmişti ki?

Daha bugün,’olmazımız’ olarak niteleyebileceğimiz ‘Atatürk ilkelerini’ sordum ilk, orta, lise çağı öğrencilere. Ya birini söyleyebildiler, ya da ikisini… Liseli olanı ‘biliyordum ama unuttum’ demekle yetindi! Bir diğeri ‘biz bunu geçen yıl görmüştük’ demekle, bir diğeri ‘biz de öyle’ dedi…

Bu ülkenin kurucusu, savaşçısı Atatürk’ün bile ’pek’ anlatılmadığından söz ettiler! Cumhuriyetin de…

Hani değerlerimiz korunacaktı, korunması için çaba harcanacaktı! Bu daha ‘bilinen’ son yüzyılımız! Oysa ‘bilinmeyenlerimizi’ ne denli sevdirmeye çalışıyorlar çocuklarımıza? Hilafeti ne denli…

‘Müfredatın’ bilgi sandığı bu!

***

Yarıyıl dinlencesi başladı…

Daha birkaç gün önce, Sinop İl Müftüsünün, kentte bir Fen Lisesi’nde öğrencilere ‘fizik, matematik bir yerde biter, iman ile ahlak bizi ebediyete taşır’ sözlerini okuduk basında!

Fen Lisesi’nde, bilim derslerini bu denli ‘gereksizlik’ olarak gösterince, bunun adı ‘eğitim’ mi oluyordu?

Kimseye ‘inancınızı, ahlakınızı’ bir yana atın, bunlar olmadan yaşamınızı sürdürün, diyen mi olmuştu? Hem bilimin sosyal yaşamda olmasının ‘insanlığa’ ne zararı vardı da, böyle bir söylev verilmesine gerek duyulmuştu?

Bilim olmadan, günümüzde onlarca insan yaşamını kolaylaştıran teknolojiden nasıl yararlanılacaktı?

Taşıdıkları cep telefonu, bilgisayar, altlarındaki son model araba, evlerindeki teknolojiden uzakta, ortaçağ karanlığına imrenir gibi; deneyebilirler mi?

Özellikle bunun Fen Lisesi’nde söylenmesini düşünmek ya!

***

Yine bir Fen Lisesi’nde, bir TÜBİTAK projesinde öğrencilere sorulmuş:

‘Evleneceğiniz kişi sizinle aynı dinden olmalı mıdır? Dini cemaatler olmalı mıdır? Giyim kuşam biçimi dinde esas alınmalı mıdır? Kız ya da erkek kardeşiniz başka din ya da mezhepten biriyle evlenmek istese onaylar mısınız?’

Bunlar lise öğrencisine yöneltilen sorular…

Fen Lisesi’ndeki öğrenciye, TÜBİTAK’ın sorması gereken sorular mı bunlar?

Okullarda müdüründen tutun, yardımcılarına varana dek ‘din ağırlıklı’ okullardan seçilmesi yetmiyormuş gibi, bu ülkenin bilimsel projeler üretilmesi için öğrencilerin önünü açması gereken bilim odaklı kurum TÜBİTAK’da aynı eksende çalışmalar yapması hoş mu?

Öğrencilerin bilim derslerinden, üstelik kendi dilini kullanmakta bile yetersiz olduğu çarşaf çarşaf basında yer aldı! TÜBİTAK, bunda kendinin de payının olduğunu anlaması gerekmiyor mu?

Teknolojiyi dışarıdan getir, tarım ürünlerini dışalımla sağla, ülkenin önemli kurumlarını dışarıya sat; ya sonra?

Bu ülkenin insanı gelecek kuşağa bunun hesabını nasıl verecek?

***

Yarıyıl dinlencesi başladı…

Bir yarıyılda yaşanan olaylardan bir kaçı bunlar. Daha niceleri var! Eğitim kurumunun işlevini ayaklar altına alınan niceleri!

Unutmayalım…

Öğrenciler, öğretmenlerinin ‘öğretme’ becerisinin sonucunu ellerinde taşıyorlar.

Bu eğitim sistemiyle sakının çocuklarınıza gözdağı vermeyin! Yaşamdan, değerlerden ‘habersiz’ oluşlarının ‘nedeni’ olarak onları cezalandırmayın!

Atalar ‘ne ekersen onu biçersin’ demişler! Bu ‘müfredatla’ sonucun böyle olacağını, ezbere dayalı eğitim sisteminin unutulacağını, sürekliliği olmayan hiçbir şeyin kalıcı olmayacağını, bilimden uzaklaştırılan öğrencinin dogmatik düşüncelere yöneleceğini baştan biliyorlardı!

İşte öyle bir kuşak dinlencede şimdi…

200118

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP