Açılan köprü, verilen destek, salıverilen gülücükler, komşu bağırmalar, üretimsiz çalışanı artırmalar, iş alanlarına yapay soluk aldırmalar ‘hep’ önümüzdeki yıl yapılması düşünülen yerel-genel seçimler için ‘yatırım’ olarak düşünülüyor…
İktidar ülkenin ekonomik gücünü ‘sorgusuz’ propaganda aracı olarak kullanma istenci taşımasına karşın, muhalefet ‘yasal’ gücünün dışına çıkamamaktan acılanıyor.
İktidarın ‘gücüne’ karşı koyabilmek için, ‘enerji’ yenilemekten başka da bir seçenek kalmıyor muhalefete.
İşte öyle bir ortam…
Bu hafta sonu CHP kendini sorgulayacak, yanlışlarını konuşacak, eleştirileri dinleyecek, bu güne değin yaşananlardan eksik olanları masaya yatıracak, bugünün koşullarını dolu dolu yönlendirebilecek kadrosunu seçecek…
İstene bu değil mi?
Şu ana dek Genel Başkanlık için dört adayın adı geçiyor.
Hepsi de bir yerlerden partisine omuz vermiş, eksiklerinde kaygılanmış, ülke sorunlarını değerlendirebilen, yer yer yanlışları olsa bile verdiği uğraştan ödün vermeyen isimler…
Ne Genel Başkan’ın bu adayların karşısına çıkmasından dolayı tedirgin olmasına, ne de adayların Genel Başkan’a aday olmasından dolayı suçlayıcı, kırıcı olmasına gerek yok!
Adaylar özgürce düşüncelerini söylemeli, kazananla ‘tek yürek’ olup yollarında bulunan dikenli engelleri temizlemede destek olmalı…
Muhalefetin başka da kendini ‘güçlendirme’ seçeneği yok!
***
Adaylar, diyorum…
Yetmişli yıllarda Genel Başkanlık yapan Bülent Ecevit’ten bu yana, sosyal demokrat seçmene seslenen hiç biri onun verdiği ‘heyecanı’ vermedi!
Aklınıza kim geliyorsa sayın…
Ecevit’li yılları yaşayanlar bilir; çocukluk yıllarımızın kahramanı gibiydi. Büyüklerimiz, onun konuşmalarının ses kayıtlarını getirirdi. Şiirsel dili, vurgulardaki uyumu yalnız sosyal demokrat seçmeni değil, diğer partilileri de heyecanlandırıyordu.
Şairlerden alma dizelerle değil, doğaçlama konuşurken bile akıcılığı-dinletebilirliği gözden kaçmıyordu. Konunun ekonomik, genel, savaş, gündem, yoksulluk olması bile engel değildi Ecevit’in bu özelliğine; söylemi buydu!
Kıbrıs savaşın konuşulduğu günler ‘biz Kıbrıs’a savaş için değil barış için gidiyoruz, yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek için gidiyoruz’ diyebilecek denli kıvrak…
Ülkedeki haksızlıkları, paylaşımdaki adaletsizliği, yoksulluğu, sistemi eleştirirken de ‘ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça bir düzen’ diyebilecek denli de vurgulu…
Şu an için adaylıkları belli olan Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem ince, Ümit Kocasakal, Ömer Faruk Eminağaoğlu için ‘denecekler’ var elbette.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na sekiz yıllık başkanlığı sürecindeki enerjisi, Muharrem İnce’ye her kongrede karşı duruşu, Ümit Kocasakal’a partinin adalet yürüyüşüne bakışı, Ömer Faruk Eminağaoğlu’na YARSAV’lı yılları sorulacak, anlatması istenecek; hepsi de mutlaka kendilerince bir ‘haklı’ pencere açacaklar…
Bu kadar!
Muhalefetin kendini güçlendirmesi için en önemli ‘sacayaklarından biri’ de ‘söylem’ olduğu unutulmamalı…
‘Söylem’ neden önemli…
Bugüne değin iktidarın her seçimde biraz daha yükselmesi, üstelik onlarca aldanması-kandırılması olmasına karşın büyümesi salt iktidarın ‘özelliğinden’ dolayı değil, muhalefetin de kendine düşen ödevi yerine getirememesinden dolayıdır. Yaşananları halka anlatamaması, anlattığını sansa bile ‘anlatamadığından, inandıramadığından’ dolayıdır.
Bir gezi olayı, bir 17-25 Aralık olayı, bir fetoş olayı, bir Suriye olayı, bir güney bölgemiz olayı, bir haziran seçimleri… Evet, bunlarda birileri çıkıp bu ya da benzeri olayları yerden yere vurabiliyorsa, bunlardan ‘haklıklar’ çıkarabiliyorsa; kimsenin iktidara kızmasına gerek yok! Bu konuları ‘hangi dil, hangi söylemle’ anlattığınla da ilgilidir! ‘Haklı’ uyarıda bulunulduğu üç-beş yıl ortaya çıkmış olsa da, bunu bile anlatma biçimi halkı heyecanlandırmıyor!
Neden acaba?
Ecevit’i örnek vermem, Ecevit’in söyleminden söz etmem bunun için…
***
Burada Adana İl örgütünün basına yansıyan sözleri de ilginç ama…
Daha önce yine yazmıştım… Bu ‘adamı olmak’ böyle bir şey demek ki!
İl Başkanı Ayhan Barut ’otuziki delegenin otuzbiri Kılıçdaroğlu için oy verecek’ demiş.
Yalnız burada mı, yurdun dört yanındaki örgütlerden benzeri sözler basına yansıyor; bu haksızlık, bu demokrasiye inanmamazlık, bu özgür istence tutu, bu demokratlıkla karşıt bir düşünce…
Daha adayları dinlemeden, daha seçmene vereceği enerjiyi görmeden bu ‘ivedilik’ neden?
Otuzikinin otuzbirinin başkanın yanında olması da bir ‘övünç’ kaynağı gibi sanki Adana için…
Üç aday daha var; eleştirileri ne olacak, getirecekleri çözüm yolları nasıl bir kez buna bakmak gerekmiyor mu?
Bu dönüm noktasında; bir kez ama…
300118
YAZARLAR
6 saat önceYAZARLAR
7 saat önceYAZARLAR
12 saat önceYAZARLAR
12 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önce