‘İstikrar’ sözcüğü, her konuda olumlu esintilerin varlığını anlatmak için kullanılır. İçerisinde toplumsal olarak rahatlama vardır, gönenç vardır, karalılık vardır, düzenlilik vardır.
Örneğin ‘ekonomik’ istikrardan söz edildiğinde; büyüyen ekonomiden, ülke insanının erincinden, değerlerin yerinde harcanmasından tutun üretim-tüketim ilişkisine değin tüm evrelerde görülen gelişmeler akla gelir.
Örneğin ‘siyasi’ istikrardan söz edildiğinde; farklı düşüncelerin birbirini anlamasından, yaşananlara yapılan eleştirilerden, duygudaşlıktan (empatiden), işsizlikten tutun ulusal bölüşümdeki adaletsizliğe değin yaşananlar bilinir.
Örneğin ‘dış ilişkilerdeki’ istikrardan söz edildiğinde; komşu ülkelerden başlayarak, dış dünya ile olan sorunların çözümünde neler yapıldığından tutun, dış dünyanın yaklaşımına nasıl yanıtlar verildiğine değin izlenen duruşlar anımsanır.
İstikrar konusundaki örnekleri çoğaltmak, ‘istikrar’ gerektiren konulara yenilerini eklemek olası…
***
Geçtiğimiz günlerde Osmaniye’de, AKP Ekonomi İşleri Başkanlığı’nca yürütülen ‘Şehirlerin Ekonomik Beklentileri’ formu düzenlendi. Formda Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın yaptığı konuşmayı yerel medyamızdan okudum. Bunca karartmalara, bunca bölünmüşlüğe, bunca birbirini anlamayışa kulak kabartmak yerine, okuduklarım için ‘onbeş yıllık iktidar partisinin söylemi’ demekten kendimi alamadım.
Sokağın, muhalefetin, bu ülkenin yurttaşının yaşadığı ‘istikrar’ ile örtüşmeyen, bir dizi söz dizisi…
Diyor ki:
‘Beş yıl önce Türkiye bütçesi 230 milyar dolar civarındayken geçen yıl bu rakam 860 milyar doları aştı. İhracatımız 36 milyar dolar seviyelerinden 158 milyar dolar mertebesine geldi. 3 bin 500 dolar olan kişi başına düşen gelir, 11 bin dolar mertebelerine yükseldi. Enflasyonu yüzde 30’lardan aldık tek haneli rakamlara indirdik. Türkiye’de 15 yıl önce 19 milyon aktif çalışan nüfus vardı. Bugün geldiğimiz noktada 29 milyon aktif çalışanımız var…
Bu yılın ilk yarısında yüzde 5,4’lük büyüme sağladık. 3. çeyrekte ise dünya rekoru kırdık. G 20 ülkeleri arasında bir numara olduk. Avrupa ülkeleri yüzde 2-2,5 büyüme kaydettiğinde düğün bayram ediyorlar. Biz, onların 5 katı fazla bir büyümeyi hamdolsun sağladık. Geçen yılın eylül ayı ile bu yılın eylül ayı arasındaki 1 senede 1 milyon 233 bin yeni iş imkanı oluşturmuşuz.’
Bu ‘istikrarın’ nedenini de ‘ekonomik istikranın temeli siyasi istikrardır, siyasi istikrar olmasa, ekonomik istikrar sağlayamıyorsunuz’ biçiminde yorumluyor…
***
Konuyu sayılarla, bir de sayıların sonuna ‘hamdolsunu’ da ekleyince her şey anlaşılmış, anlatılana inanılmış oluyor sanki!
Örneğin bir çizelge oluştursak, desek ki;
2002 yılı sonunda yurttaşın bankaya borcu 6.6 milyarken, 2015’de 384 milyar oldu!
Bankaya borcu olan yurttaş sayısı yirmibeşmilyon, borçluların ikibuçukmilyonu aşkın sayısı ödemelerini zamanında yapamadıklarından dolayı ‘icra takibi’ ile karşı karşıya!
Son onaltı yılda yüzbini aşkın kişi ‘taahhüdü ihlal’ suçundan cezaevine girmiş!
Ülkemize doğrudan giren yabancı yatırım 2016 yılında 17.2 milyardan 11.9 milyara inmiş!
Gümrük- Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi yaptığı açıklamada ‘2016 yılının ilk dokuz ayında 32.670, 2017’nin ilk dokuz ayında ise 21.239 şirket kapanıştır, kapanan şirket sayısı azaldı’ diyor!
Resmi açıklamaya göre altıbuçuk milyon, ancak bazı ekonomistlere göre on milyona yakın asgari ücret çalışanı olduğu söyleniyor; açlık sınırı altında maaşla yaşamını sürdüren aile…
Kentlerde inşaat alanlarının büyümesi, binaların yükselmesi ‘istikrar’ olarak değerlendiriliyorsa,
Doğanın katledilmesi, ekim alanlarının, zeytin bahçelerinin talanı ‘istikrar’ olarak değerlendiriliyorsa,
Ülke değerlerinin birbir elden çıkarılması, elde edilen gelirin lüx yaşama ayrılması, yoksul katmana iş değil dilencilik öğretilmesi, sığınmacılara otuzmilyar dolar harcanması ‘istikrar’ olarak değerlendiriliyorsa,
Ülkenin çok küçük bir katmanı, bankaları, rantçıları büyürken; toplumun büyük çoğunluğu açlık sınırı altında yarı aç, yarı tok yaşamını sürdürürken; kapalı salonlarda toplanan üç-beş paradar bu yaşananları ‘istikrar’ olarak değerlendirip, konuşmacıyı alkışa boğuyorsa….
Bunun adı başka bir şeydir…
***
Bizim başka bir yerde ‘istikrar’ ya da büyüme aramamıza gerek yok!
Adana’nın sokaklarını gezdiğimizde, ünlü caddelerde kepenklerini indirmiş işyerlerini bildiğimizde, kaldırımda birbirini iteleyerek yürüyen insanlarımızı gördüğümüzde ‘istikrarın’ olup-olmadığını görüyoruz!
Nasıl mı?
‘İstikrar’ yurttaşın yaşamıyla bir bütündür çünkü…
241217
EĞİTİM
16 saat önceYAZARLAR
17 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceEĞİTİM
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce