Hastane koridorunda/ 4

ABONE OL
18 Aralık 2017 16:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Her yerde olduğu gibi, sağlıkta da yaşananlar aslında yurttaşı sevindirmiyor. Hep eğitim, diyoruz ya; ülkemizin eğitim düzeyinin nerede olduğunu hastanelerde, sağlık ocaklarında da yaşıyoruz. Bunda sağlık görevlilerinin olduğunca, hasta ya da yakınlarının da ne yapacağını, nasıl davranacağını bilgi eksikliğinden dolayı bilmemesi işi zorlaştırıyor gibi. Hastanın doktoruna bağlı kalarak dediğini yapmak istemesi kadar, hastanın da sorunuyla ilgili bilgileri tümden doktoruna verememesi de eksiklik. Eksik bilgi tedavinin de gecikmesine, hastanın daha çıkılmaz rahatsızlığına neden oluyor gibi…

İki gün kalan oda komşumuzun gittiği gün yeni biri geldi, yanında eşiyle. Yeni  oda komşumuz lenf sisteminden, ayrıca diyabet rahatsızlığıdan dolayı burada olduklarını söylüyor. Lenf sistemini inceleyen bilim dalına lenfoloji, deniyor. Hastanın eşi yanında… Ard arda ilaçlar veriliyor hastaya. Deri altındaki bezelerden söz ediliyor. Şeker ölçümü dörtyüzü geçtiği de oluyor, yüz dolayına indiği de. Bir kezinde altmışın altına indiğine tanık oldum. Bu şeker hastaları için korkunç bir durum olduğunu öğrendiğimde hasta, eşine ‘bir küp şeker ver’ ver oradan’ dedi. Bildiğimiz çay şekeri. Eşi, gecikmeden verdi. Aradan on-onbeş Dakka geçtikten sonra yeniden şekerini ölçtüğünde doksana yaklaşmıştı. Hasta ‘şimdi iyiyim’ dedi. Bu arada eşi ‘ben hemşirelere şeker verdiğimi söyleyeyim, bir terslik olmasın’ diyerek dışarı çıktı. Koridordan tiz bir ‘bana neden söylemediniz o an’ sesi odaya dek gelinde yerimden kalktım…

Komşu hastanın eşine bağıran hemşireydi. Daha dün ‘ne iyiler, hastayı ne güzel karşılıyorlar’ dediğim hemşirelerden biri. Yanına vardığımda kendi kendine söylenmeyi sürdürürken ‘düşünmeden konuşuyorsunuz’ sözü çıktı ağzımdan. ‘Ben mi’ diye sorunca, ‘evet, siz. Hasta yakınına bu ölçüde çıkışmanız hoş değil’ dedim. ‘Bana bilgi vermeliydi’ dedi. ‘Bakın, dedim. Bir şeker hastasının değeri altmışın altına düştüğünde ne yapılır biliyor musunuz? Yeni öğrendim, küp şeker verilir. Peki verilmese ne olur? Hasta komaya girer, doğru mu? Hasta yakının dediklerini, karşılaştığı durumu da belirterek dosyaya işlemek düşer size. Doktoruna da aynısını söylemek bir de’ dedim. Hemşire hiç karşılık vermedi. Odaya döndüm, ardımdan hastanın eşi de geldi. ‘Teşekkür ederim, gerçekten çok ukalalar, hak etmişti ama’ dedi.

***

Başkent Hastanesi’nin eksikleri çok! Örneğin yataklar çok eki, hasta rahat yatamıyor. Ayrıca hemşirelerin ilaç taşıdıkları, hizmetlilerin temizlik, ayrıca yemek taşıma el araçları çok sesli. Daha koridorun başında olduklarında son odaya garip ses yayıyor. En çok da hemşirelerin ilaç el araçları… Kattaki hastaların arasında sesten rahatsız olanlar var. Bir ara hemşireye ‘biraz sessiz olsanız, hastamız uyuyor’ diyecek oldum; sonra sustum. Uygun bir zamanda söylerim, diye düşündüm.

İlkokul okuma kitaplarımızda vardı eskiden. Hastane duvarında, bir hemşirenin işaret parmağını dudağına koyduğu bir foto-resim bulunurdu. Orada hasta olduğundan, hastanın dinlenmesi gerektiğinden bulunduğu ortamın sessiz olması anlatılırdı. Üstelik evimizde hastamız varsa, büyüklerimiz sessiz olmamızı isterdi.

Şimdi var mı bilmiyorum! Ancak şu ana dek görmediğimi söylersem yalan da olmaz! Bir sürü yazılar var, hastalıklarla ilgili görseller var, tablolar var, bolca ses de var! Ancak o foto-resim yok!

***

Geçen haftalardan biliyorum. Yine bu hastanede hastamızın bir gün kalması, kan verilmesi gerektiği söylenmişti. Denilmiş ya, ‘tamam’ demekten başka seçenek yok ki! O gün, sözümona bir günlük hastane sürecinde sekiz kez kan almaya gelmişlerdi hemşireler. Tamam sabah, öğle, akşam alımlarına bir şey denilmiyordu da; gecenin bir yarısında ‘ kan alacağız’ denilerek hastanın uyandırılması ne denli uygundu ki… Üstelik ‘kan alımını’ bırakalım, yine gecenin ‘o yerinde’ uyandırılarak ‘filme’ götürülen hastaları da gördüm. Koca gündüz yok olmuş gibi, geceleri bölünerek makineye götürülen hastaları…

Komşu hastaya gelen hemşirenin elinde bir tabak, tabağın içerisinde enjektörler, küçük tüpler…  ‘Kan alacağız’ dedi. Hasta ‘yarım saat önce aldınız’ dedi. Hemşire ‘o olmuyormuş, anlaşılmamış yeniden almamız gerekiyor’ dedi. ‘Ne demek olmuyor, o zaman anlayan biri gelsin de alsın, kolumu delik deşik ettiniz’ diye tersleyince, hemşire gitti. Biraz sonra ‘nasılsınız, bugün daha iyisiniz ama biliyor musunuz, izin verirseniz kanınızı almam gerekiyor’ diye seslenen hemşireye kolunu uzattı, hasta.

Sürecek

171217

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP