Geçtiğimiz hafta İnşaat Mühendisleri Odası’nın Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği ‘Yerel Yönetimler’ konulu panelde Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ile birlikte Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi-Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi Tarık Şengül ile yazar Metin Yeğin konuk oldu.
Panelim açılış konuşmasını yapan İMO Adana Şube Başkanı H. Çağdaş Kaya, ülke politikasında ‘yerel yönetimlerin’ doğrudan uygulama alanı olduklarından dolayı hem siyasetin, hem de anaparadarın ilgi odağı olduğu yönünde saptama yaparken şu sözleri kullanıyor:
‘Planlama, imar, altyapı, ulaşım hizmetlerde yolsuzlukların artması, kentsel rantın yandaş ya da varsıl katmana yönlendirilmesi birçok yerel yönetimin temel anlayışı olmuş, icraatları arasında yer almıştır. Tüm bu olumsuzluklara karşın; demokratik katılımın sağlandığı yerel yönetimlerin oluşturulması, çözüm üretilmesi olanaklıdır.’
Sayhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, panelde düşüncelerini açıklarken özellikle bölgenin eski yerleşim bölgesi olmasına, ayrıca Doğu ile Güney Doğu’dan yoğun göçe dikkat çekerek ‘yaptığımız iyi şeyler var, en iyi şey ise tarım arazilerini imara açmamak oldu. Kent içerisine yeni parklar, yeni yollar düşünülmeden dikilen her bina kentin sorunlarına yenilerini ekleyecektir, o nedenle de ruhsat verirken dikkat ediyoruz’ diyor.
***
İMO Başkanı ‘kentsel rantın yandaş ya da varsıl katmana yönlendirilmesi’ sorununun birçok yerel yönetimce temel alındığını belirtirken, Seyhan Belediye Başkanı Karalar’da ‘yaptığımız iyi şeyler var, en iyi şey ise tarım arazilerini imara açmamak’ diyor.
Bugün hangi yerel yönetime bakarsanız gördüğünüz şu:
Belediyede çalışan, belediyeden yararlanan, belediyeyi kullanan; başka bir deyişle belediyeye bir başkasını yaklaştırmayan bir katman oluşturmaktan kimse kaçınmıyor!
Başkan Kaya’nın belirttiği gibi ‘rantı yandaş ya da varsıl katman’ biçimlendiriyor.
Bir yurttaşın, bir belediye başkanının kapısını çalıp girmesi, sorununu anlatması olası mı? Daha kapıda, ‘neden, niçin’ soruları ile karşılaşan yurttaşa ilerleyen günler için ‘gün’ verilmesine karşın, aylarca bekletildiğini bilmeyen yok! Tamam, işleri yoğundur, yapacakları vardır, zamanları dardır; ancak haftanın bir gününü ‘onlara’, başa baş görüşmeye ayırmak zor mudur ki?
Başkan Karalar’ın, ‘tarım arazilerini imara açmadık’ sözünün; tüm belediyeler-yerel yönetimler için enine-boyuna konuşulması, tartışılması, sorgulanması gerektiği kanısındayım.
Hükümetin ‘zeytinleri’ sökme eylemine nasıl tepki gösterildiğini, ağaçların korunması yönünde hangi söylemlerin kullanıldığını, kesilen ağaçların yerine dikilecek binalara nasıl karşı durulduğunu unutmadık ki daha!
***
Panele katılan Ovacık’ın komünist Belediye Başkanı Maçoğlu’nun diyeceklerini merak ediyordum en çok. Halk için, çevre için, yaşam için ne düşünüyordu, ne yapıyordu, başka neler yapmak istiyordu, başkalarına neler salık veriyordu?
Başkan Maçoğlu, başta yirmibeş üretici ile başladığı sayıyı bugün ikiyüzyetmişe, kırkdokuz ile başladığı arıcılığı ise yüzelliye çıkardıklarını belirtmekle birlikte; özgür üretimi, tüketimi değil üretimi temel alan yapılaşmayı erek edindiklerini anlatırken şunları da söylüyor:
‘Biz, sözün, yetkinin halka ait olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Bizler, birbirimizden öğrenerek, tecrübe ederek hayata geçiriyoruz. Ütopya olarak görünen işleri halka yansıtabilmenin, hayata geçirebilmenin mücadelesini veriyoruz. Yaptıklarımızın tamamı politik bir halk örgütlülüğüdür. Topraktan suya, sudan sofralarımıza kadar gelen tüm çabalar bunun ürünüdür. Bir siyasetin penceresi değil üretimin üzerinde halkın kendini örgütleyebilme yeteneği, yani kooperatiflerdir. 3 yıl boyunca toprağa tohum attık, vicdanımızı akıttık. Dünyanın tüketici rolüne karşı halkın kendi üretimini nasıl gerçekleştirebileceğini kanıtlamaya çalıştık. Türkiye’nin birçok yerine sağlıklı ürün gönderdik. Türkiye, üretimin yanı sıra dayanışmanın da örneğini gördü. İnsanlara ‘helal olsun’ dedirttik ama çok dikkatli davranmayı ilke edindik.’
***
Panelin konuğu, Ovacıklı Başkan Maçoğlu ‘yaptıklarımızın tamamı politik bir halk örgütlülüğüdür’ diyor…
İmar demiyor, yol demiyor, altyapı eksikliği demiyor, işsizlik demiyor, tarım alanının yapılaşması demiyor, belirli bir katmana rant demiyor, park alanları demiyor, parke taşlar demiyor, yıkılıp yapılan üst geçitler demiyor…
Yurttaşı ‘tüketime’ iteklemek de demiyor…
Bir, üretimi temel alan yapılaşma, diyor.
İki, ‘politik’ halk örgütlülüğü, diyor; ‘siyasi’ demiyor!
Anlaşılmışmış mıdır acaba?
301017
EĞİTİM
15 saat önceYAZARLAR
16 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceEĞİTİM
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce