Renkli ışıkların geceye yaydığı renk cümbüşüne, parlatılmış vitrin camlarına, raflara dizilmiş kabarık fiyatlı cekete, pantolona, gömleğe, parfüme, çantaya bakarak ne de çok sevdik biz şu alış veriş mağazalarını…
Hemen yanı başımızdaki, mahalleli ile özdeşleşmiş bakkalların, mini marketlerin, tek katlı evlerin sökülüp, yerine bunların hepsini sığdıran ‘alış veriş mağazalarını’ ne çok sevdik biz böyle?
Mahalle bakkalları gibi değildi ya her şeyden önce; her yer temiz, her yer bakımlı, dokunduğuna bırak diyen yok, hazırlanmış paketler al poşetle tamam! Bir de ne denli gezersen gez, gördüğün rafları yeniden gör istersen, ya da aldığını bırak istersen aldığın yere; karışan-söylenen yok ya; ne rahat!
Böyle rahatlık bize batar değil mi?
***
Büyük alışveriş mağazaları ilk gündeme geldiği yıllarda, kent merkezinden belli uzaklıkta olması koşulu vardı! Hani mahalle bakkallarımız var ya, ya da tek kişilik çabasıyla yaşamını sürdürebilmek için cıncık-boncuk benzeri eşyalar satanlara zarar vermesin, işsizler ordusuna yeni birileri eklenmesin, en önemlisi de sistemin vergi kaybı olmasın, diye kent merkezinde olmaması sağlanırdı ya…
Ne oldu da alış veriş mağazaları gibi olmasa da bir boy küçükleri köşe başlarını ele geçirdi anlayamadık bile!
Gecenin bir yerinde, kapısına varıp uyandırdığımız mahalle bakkallarını, diğer küçük esnafı, sistemin vergi topladığı katmanı yok etmelerine, kepenk indirmelerine neden olan sorunların ortaya çıkmasına izin verildi!
Şimdi televizyon reklamlarında binlerce mağazaları olduğu için övünenler, küçük esnafın yaşadıklarını anlama gereği duyar mı acaba?
Sanmam!
***
Son yıllarda Adana’da yapılan alış veriş mağazalarının artık kent içerisine doğru kaydığını görünce, ülkemizde bu mağazaların gündeme geldiği ilk yıllarda var olan koşulları ister-istemez düşündüm.
Havaalanı dolaylarında, eski Güney Sanayi ile Çukobirlik arsaları üzerine yapılan Park AVM, hemen yanı başında Eski Tekel Fabrikası’nın bulunduğu yere ise 01 Burda AVM…
Tamam, diyorum; yapmak isteyen istiyor da, buradaki yerel yönetim nasıl izin veriyor onu anlayamıyorum!
Üstelik yıllar önce emekçilerin alın teriyle ıslanmış topraklar üzerinde, ‘sistemcilerin’ biraz daha çok ‘tükettirmek’ için verdikleri çabaya destek oluklarını görmeyerek-bilmeyerek…
Oysa dar gelirli, açlık sınırının altındaki asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışan; kimi zaman açlığını, kimi zaman zevkini, kimi zaman gereksinmesini öteleyen yöre halkının karşısına renkli ışıklarla donatılmış alış veriş mağazaları ne anlam taşımalı ki?
Kent merkezine dek uzanan bu mağazalar gelişmişliğimizi mi gösteriyor olacak acaba, yoksa atladığımız çağın sayısını mı artıracak; ne?
***
Unutmayalım ki, Adana ile komşu kent Mersin ülkemizin ‘en’ yoksul iki kenti!
İşsizliğin, gereksinmelere ulaşmanın, öz deyimiyle yaşamın ‘zor’ olduğu iki kent!
Birileri çıkıp bölgemizdeki yatırımlardan, büyümelerden, varsıllıklardan söz edecek ya; inanın onlar da ‘adil bölüşüm’ olmadığından elin parmakları kadardır.
Toprağı, iklimi, havası, suyu verim fışkıran bölgemizin yükselen taş duvarlardan, renkli ışıklardan önce; yöre halkının, yöre varsıllıklarını tanımalarını, bunlara ‘artı değer’ kazandıracak çalışmaların önünü açmalarını, çalışacak olana iş olanağı sağlanmasını, okumuş işsizleri üretime çekmelerini beklemek en değeri olan yaklaşımdır bugün için…
Milyonlar harcanarak ‘tüketmeye’ kapı aralayan beton-parlak yapılara değil!
CAM FİLMİNE CEZA!
Araçların cam filmleri, özellikle camları filmli araçları olanların sıkça konuştuğu bir konu…
Aslına bakarsanız, bu ‘yasaklama’ sisteminin yurttaşı ‘köşeye sıkıştırmak’, ya da yaşamını ‘burnundan getirmek’ deyimiyle örtüşen bir yaklaşım olduğunu düşünmek o denli zor değil!
Akşam televizyonda, araçlara film çeken işyerleri haklı olarak yakınıyorlardı, diyorlardı ki:
‘Madem bu yasak, neden bizlerin bu işi yapmasına izin veriliyor, üstelik döviz ödeyerek dışarıdan getirdiğimiz bir malzeme… Dışarıdan getirmemiz de yasaklansın o zaman!’
‘Araç kullanırken renkli gözlük takmayan yok gibidir. Güneş ten korur! Filmlim camlarda buna büyük oranda gerek kalmaz! Gözlük kullanmak da yasak mı?’
Ülkemizde beş milyon araçta cam filmi kullanıldığı söyleniyor.
Geçtiğimiz hafta yasaklanmasıyla birlikte de cam filmi olan araca dörtyüzyirmiyedi lira ceza uygulanacağı da biliniyor.
Amaç ‘cam filminin’ zararlı oluşu mu, yoksa beş milyon araca yasak getirerek ‘ceza’ toplamak mı?
Yasağa ceza var çünkü….
291017
YAZARLAR
5 saat önceYAZARLAR
7 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceMANŞETLER
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önce