Kapınızı çalan işsize ne diyorsunuz?

ABONE OL
20 Eylül 2017 19:28
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Sivil toplum örgütlerinde, kimi derneklerde, büyük iş kollarında ‘hükümete’ yaranmak, ‘hükümeti’ kollayıcı tutum sergilemek; ‘modanın’ da ötesinde bir alışkanlık, bir duruş, bir tutum olarak çoğu zaman karşımıza çıkıyor!

Yaşadıkları kenti, kentin sokaklarını, sokakların durumunu görmüyor-bilmiyor gibi ‘gönülden geçen’ tabloları ‘yaşananlarmış’ gibi gösteriliyor!

Yine yaşadıkları kentin insanının alım gücünü, sıkıntısını, güvensizliğini…

Yine yaşadıkları kentin esnafının, emekçisinin, emeklisinin, işsizinin içinde bulunduğu darboğazı…

Yine yaşadıkları kentte kimlerin kazandığını, kazanmak için hangi yollar denendiğini, ‘kazananın’ yolunu seçmeyenin nasıl bittiğini kimse bilmiyor gibi…

Bu büyük ‘acımasızlık’, acımasızlık olduğunca ‘bildiklerini’ gizleme tutarsızlığı.

**

Adana Ticaret Odası’nın düzenlediği toplantıları sitemiz yenimuhalefet.com’un posta adresine gelen bültenlerden, ya da basından zaman zaman izliyorum.

Hükümetin ‘tüm’ uygulamalarına olumlu yaklaşım içerisinde olması düşündürüyor beni.

Öylesine ki, konuşmaların ‘hep’ hükümeti ‘haklı’ çıkarmak için kurgulandığı izlenimini uyandırıyor bende!

Birkaç örnek:

‘Son dönemlerde açıklanan, Türk ekonomisinin durumunu yansıtan ekonomik veriler iş dünyasını umutlandırmakta, cesaretlendirmektedir.’

*Sözü edilen umut ya da cesaret nerede? Bugün, iş dünyasından kimin yanına varsanız içinde bulunduğu kısır döngüden söz ediyor. Çalışan sayısını düşürdüğünü anlatıyor. Ödemelerde zorluklar yaşadıklarını, ayakta kalmak için kredi arayışı içerisinde olduklarını söylüyor…

‘Verilere göre, Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte büyük ölçüde yatırım, üretim, ihracat kaynaklı olmak üzere yüzde 5.1 büyümüştür.’

**Yatırım, üretim, ihracat kaynaklı… Yatırım konusunun ne anlama geldiği konusu bile karmaşık. Asıl yatırım, gelirden artırılan bölümdür; sözümona ‘tasarruf’… Gelirden artan bölümle daire almak gibi. Son aylarda, önceden boş olan, ya da eski tek kat yapıların yerlerine dikilen ‘uzun beton’ bloklardan almaya yönelen ‘tasarruflar’ yatırım. Ekonomiyi büyük oranda etkileyen sektör! Kentlerin doğal yapısını, özgünlüğünü bozan, üstelik bu dairelerden aldırmak için tetikte bekleyen ‘yabancı sermayeli’ bankaların boy boy reklamlarını bilmeyen var mı? İnşaat sektörü binalar yapsın, bankalar on-yirmi yıllık krediler versin, ekonominin büyümesini sağlasın! Bu ülkede yaşayan insanın alım gücünü, yaşam biçimini, umudunu, güvenini, yarınını merak ediyorum ben; böyle büyümeyi değil…

‘Son onbeş yıllık dönemi değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin bu sürede yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen sağlam ekonomik temelleri sayesinde yüzde 5.7 oranında güçlü bir büyüme görüyoruz…’

***Eski-yeni Türkiye kavramı gibi bir yaklaşım. Anımsarsınız, kimi siyasiler ülkemizdeki emeklilik yaşıyla gelişmiş ülkelerin yaşlarını karşılaştırırlar! Yanlarındaki sarkık boyunlular da alkışlarla onay verir. Hiç, ne asgari ücret, ne işsizlik maaşı, ne emekli maaşları, ne de yılda bir ay adam gibi ülke ülke gezebilme olanakları anlatılmaz! Burada da ATO Başkanı’nın, onbeş yıl önce bir asgari ücretle kaç çeyrek, ya da kaç kilo et, ya da çarşıya çıktığında hangi gereksinmelerini alabileceğini düşünmediği görülmekte! Ayrıca o yıllarda terör bu denli korkutmuyordu, fettullahçılar bu denli güçlendirilmemişti, dış ilişkiler bu denli karmaşık değildi, etrafımızda çevreleyen dostlarımız vardı, aylık yüzde onbeş faiz ödemek bugünkünce düşündürmüyordu, birçok kurumlar kamunundu…

***

Adana ekonomik getirisi bakımından, ülkemizin en verimli bölgesi…

Bunu hangi anlamda düşünürsek-düşünelim, tersini söylemek olanaksız. Toprağı nadasa bırakılmayacak denli güçlü, ormanları o denli oksijen deposu, su kaynakları bol, hava koşulları yılın her döneminde açık alanda çalışmaya uygun…

Coğrafyanın böyle bir diliminde halk işsizlikten yakınıyorsa, işçi, çiftçi, esnaf yaşamla ekonomik boyutlu boğuşuyorsa burada ‘çok büyük’ sorun var demektir! Bu sorunun içerisinde bilgi, deneyim, beceri benzeri birçok içiçe giymiş konulardan söz etmek olası.

Bugün bölgemizi gezen bir yabancı bu eksikleri tek tek değerlendirirken, bizde söz-koltuk sahibi olanlar ne yazık ki uygulamadaki yanlışları ‘övmekten’, eksikleri söylemeye zaman bulamıyor.

Şunu sorsam: Kapınızı çalan işsize, geçinemeyen üreticiye, ay sonunu getiremeyen emekliye-emekçiye ne diyorsunuz?

150917

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP