Tüketmek, tükettirmek için bu denli direnen bir sistemin ‘öncelikle’ neler ürettiğine, ürettirdiğine de bakılması zorunludur.
İşsizliğin, geçimin, yaşamın ‘tüm’ zorluklarına göğüs germekle zamanını törpüleyen yurttaşa ‘tükettirmek’ için binbir yollar sunulması çok acı!
Haber şöyle diyordu:
‘Evlenmek isteyenlere müjde!
Evlenmek isteyenlere iki sonra ödemelerin başlaması koşuluyla kredi…
30 000 TL.
Böyle bir öneri meclis yolunda…’
Tasarının içi de açılıyor:
‘Yeni evlenenlere verilecek kredi, piyasayı canlandıracak, ekonomiye soluk aldıracak!’
***
Şunu düşünürüm:
Gelişmemiş, ya da gelişmekte olan ülkelerde ekonominin gelişimi ‘yurttaşa hizmet’ olarak değil, ‘anaparadarların kar sağlaması’ olarak gerçekleşiyor.
Açayım biraz;
Ülkede herkesin yapabileceği, uğraşabileceği, ekmeğini kazanabileceği olanaklar var. Ancak bunların kimisi ‘sistemcilerce’ engellenir. Örneğin proje üretenin, üretime ‘yeni’ değerler katanın önleri ‘bir’ bilinmezlikçe tıkanır. Çünkü ‘yeni’ proje, ya da ‘yeni’ değerler ‘eskinin’ çürümesine neden olacaktır! Eldeki ‘eski’ sistemin ya da anaparadarın elinde patlayacak, ‘zararına’ neden olacaktır!
Bir de ‘yapılan’ işin anaparadara kattığı çok önemlidir! ‘İş’ ne kazandıracaktır? Ne denli büyütecektir? Çevrenin, doğanın, yurttaşın bu gelişmelerden ‘kötü’ etkilenmesinin önemi yoktur!
Anımsarsınız, Başbakan zeytinlikler konusuna değindiği konuşmasında ‘zeytinlikler mi önemlidir, yoksa yerine kurulacak sanayi mi’ sormasının altındaki gücün ‘sistem’ olduğu bilinmeli…
Ekonomik olarak ‘insanın, doğanın’ yararlanması değil, ‘anaparadarın sanayisinin kazanması’ daha önemli!
***
Evlilik kredisine gelelim…
Ekonominin yüzde beş büyümesini ‘ülkede bayram’ havası gibi estirmeye çalışan katman özellikle yurdun dörtbir yanında kanayan ‘işsizlik’ yarasını göz ardı etmemeli…
Evlilik çağları gelmiş ya da geçmekte olan kuşağa, ‘kredi’ ballı dilim olarak sunulmak istenmeden önce ‘oturup’ yaşamımızın içi iyice irdelenmeli, sorgulanmalı.
Tasarıyı hazırlayan ‘ekonominin’ gelişmesi için, diyor…
Tasarıyı sunan ‘ekonomiyi’ canlandırmak için, diyor…
Öyle ya…
Şu bayram öncesinde ‘para’ satabilmek için birbiriyle yarışan bankalar; ‘bankacılık sistemlerini’, ‘bankacılık karlarını’, ‘bankacılık anlayışlarını’ televizyon ekranlarında binlerce lira ödeyerek reklam veriyorlar…
Uzun ödeme koşullu, bilmem kaç faizle, bilmem ne denli ‘bayram kredisi’ verebilmeye çalışıyor.
Krediyi verirken de ‘tüketicinin’ burnundan getiriyorlar…
Evlilik kredisi tasarısı da bundan ayrı değil; yeni bir ‘banka’ tuzağı, yeni bir ‘sistem’ tuzağı…
Düşünsenize…
Bunlar genç insanlar…
Kimi şanslıysa bir iş bulabilmiş, çoğu da işsizlikle uğraş içerisine.
Beyaz eşyacının çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı, televizyonu…
Mobilyacının masası, sandalyesi, dolabı…
Kuyumcunun bileziği, yüzüğü, kolyesi…
Başka diğerleri daha ‘çok’ tüketilsin diye verilmek istenen, ya da gündeme getirilen ‘evlilik kredisi’ sistem kumpasından başka bir şey değil!
İşsize ‘iş’ olanağı oluşturulmadığı sürece tüm ‘krediler’ tüketici için günü geldiğinde karabasandır’
Soru yöneltilen bir genç kızın değerlendirmesi şöyle:
‘Bana iş verecek mi, bana iki yıl sonra ödeyebilmem için kaynak oluşturabilecek mi; yok kalsın istemem!’
***
Tüketmek için değil üretmek için yola çıkan toplumların önün açık kalacaktır.
Piyasa ‘ne zaman’; yaptığı işin, eylemin sonucu olarak ‘kar’ değil de ‘hizmet-yarar’ üzerine yoğunlaşırsa işte o zaman ileri adımlar atmaktadır, denebilir…
Yoksa; sonuç görüldüğü gibi…
200617
YORUMLAR