Oh ne rahat Böyle hayat/2

ABONE OL
6 Mayıs 2017 15:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Uzak durmalı mıyız ki?

2010 verilerine 24.5 milyon hektar olan tarım alanı, on yıl öncesinde 28 milyona yakındı. 19 milyon ekili alan, 16 milyona geriledi. 2005 yılında çıkarılan ‘Toprak koruma- Arazi Kanunu’ ile yola çıkılıp, 2014’de yapılan değişikliliğe değin geçen süreçte neler yapıldı; anlamak zor!

Değişiklikte şöyle deniyordu:

Yasanın amacı; toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ile yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi, bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ile yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlanması…

Toprağı, korumak, sınıflandırmak, büyüklüklerini belirlemek, kalkınma ilkesini uygulamak…

Bizdeki yasaları, ‘gözü açık’ satıcının vitrine cıcılı-bıcılı, albenisi olan cilalı ürünleri dizip, içerideki kokuşmuş olanları pazarlamasına benzetsem suç olur mu ki? Öyle değil mi?

Salt burada değil, bir yasanın uygulanışında kaç kez ‘günlük-anlık’ uygulamalar görmedik ki? En son halkoylamasında yaşadık! Mecliste milletvekilinin açık oy kullanmasında yaşadık! Halkoylaması öncesinde ‘evet’çiler ile ‘hayır’cıların eşit olanaklarla alanlarda olmadıkları dönemi yaşadık! Suçları kanıtlanmadan aylardır cezaevlerinde tutulan düşünenlerin olduğu süreci yaşadık-yaşıyoruz!

Burada da tarımda ‘kalkınma ilkesi’ savsaklanmış; çok mu ama değil mi?

Bir de üstelik tarım alanlarımız azalmış sözümona…

‘Komplo teoriler’ diyorum…

***

Şunu biliyoruz:

Toprak, kıt kaynaklar arasında yer almaktadır; korunmaması durumunda kayar, uçar yok olur! Verimli, işlenebilir toprak en önemli değerlerdendir; canlı için, canlının yaşamını sürdürebilmesi için bu bir zorunluluk! Toprakta aşırı sulamadan kaynaklanan tuzlanma, bilinçsiz tarımsal çalışma, tarımsal alanların yapılaşmaya açılması, ek olarak uluslar arası işbirlikçilerin oyunu gelecek kuşağa ‘varsıllık’ bırakmak anlamı taşımayıp karatmakla eştir!

Çukurova’yı biliyoruz. Konya Ovasını, Harranı, Karadeniz’i, Ege’yi…

Adana’da ‘taşı eksen yeşerir’ diye bir söz vardır! Toprağın verimi anlatılır. Eğer toprağı üzmez, istediğini zamanında verir, zamanı geldiğinde suyunu-güçlendiricisini canevine katarsan; toprak sana istediğini verir. Toprağın istediğini zamanında vermez, hoyratça kullanır, doğasına zarar verirsen de bedelini ödetir!

***

Doğadaki denge, ip cambazlarının ‘denge’ çalışmalarından ayrı düşünülemez!

Cambaz, ip üzerinde durabilmesinin ilk koşulu olan ‘denge’yi sağlamak zorundadır. Vücudunun ağırlığı ile, ip üzerindeki ayaklarının arasındaki bağı, dengeyi kurabilmelidir ki şovunu istediği gibi bitirebilsin; bunun gerçekleşmediğini düşünmek bile istemem!

Peki doğadaki denge… İp üzerinde yürümeye çalışan cambazın şovundan daha mı az önemlidir ki? Doğada yaşamını sürdüren her şey adına… Doğadaki dengeyi sağlayabilmenin ön koşulu; doğayı korumak, doğayı bilimsel ellerle değiştirmeye çalışmak…

Doğayı korumak, denince akla öyle çok ‘söylenecek’ söz geliyor ki… Çoraklaştırmaktan tutun, rantlarından ödün vermeyen inşaat sektörüne, teknoloji alanları yaratılacak denerek ormanı katletmelerine, tarıma uygun alanların bozdurulmasına dek; yapılan her şey doğayı bozmuş, yaşanılmazlaştırmış, iklim değişimlerine neden olmuştur!

Ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine bulunan üniversitelerin yirmiüçünde Ziraat Fakülteleri bulunmaktadır. Buralarda, öğrenciler doğa, tarım, yaşam, denge, gelecek üzerine bilimsel dersler alırlar. Doğa olmadan, tarım olmadan yaşamın sürdürülemeyeceği bilimsel olarak anlatılırken, yapılması gerekenler de aynı duyarlılıkla dile getirilir…

Peki…

Doğayı koruyacak, yaşayan canlıların gelecek korkusunu yok edecek bilimsel çalışmalarda neredeyiz?

Ziraat Fakültesi’sinde eğitim almış olanların durumu ne? Doğayı korumak, tarımı geliştirmek konularında Ziraat Mühendislerinden ne denli yararlanılıyor?

Ekim alanlarının her yıl azalması, çoraklaşması, az ürün alınması, kimi bölgelerde ‘ekimden’ vaz geçilen alanların olmasının nedenleri, gerekçeleri araştırılıyor mu, biliniyor mu?

040517

Sürecek

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP