Yaşam sürecek…

ABONE OL
5 Nisan 2017 12:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Sokaklarda yine birlikte yürüyeceğiz, yine birlikte umutlanacağız, yine birlikte ‘yazgıda’ ortak buluşmalarımız olacak, yine düğünlerimiz olacak halay çekeceğiz, yine ağıtlarda ‘kol kola’ güç kazanacağız…

Toplumu gerilime ‘itekleme’, ayrıştırma, küstürme, birbirinden uzaklaştırma uğraşı verenlerin ‘içinden’ çıkılmaz tutumlarını görebilmeliyiz!

Neler oluyor böyle?

Referandum, denildi…

İki seçenekli; evet, hayır…

Kararı, önerilen ‘yasayı’ belirleyecek-oylayacak olan seçmen… Seçmen ‘içeriği’ bıraktı, alanlardan yükselen polemikleri konuşmaya itildi!

Yok ‘hayır diyenler terörist, darbe yanlısı’…

Yok ‘evet diyenler denize dökülecek’…

Ne ilgisi var bu söylenenlerin referandumla; yaşam-insan aşkına?

Seçeneğin biri ‘darbe yanlısı’, diğeri ‘denize dökülecek’se eğer; tek seçenekli bir referandum olmalıydı, ya da ona da gerek duyulmadan ‘herkes şunu yapacak’ denilmeli, ya da ‘ben yaptım, oldu-bitti’ denilerek istenen yapılmalıydı!

Bunlar ürkütücü, ürkütücü olduğunca bu ülkenin insanını ‘yok saymaktan’ başka ne anlama gelir ki?

 

Bir ben değilim ki

Hükümet üyelerinden çok değil bir ya da ikisini dinlediğim zaman; kendi bildiklerimden, kendi gördüklerimden, kendi yaşadıklarımdan kuşkulanıyorum inanın… Sabah kalkışım, boş sokaklarda yürüyüşüm, gülmeyen yüzleri görüşüm, amaçsızca bekleyenleri bilişim, sızlanış, oflanış, ağlayış, dertleniş… Hepsi, ama hepsine kuşkuyla bakıyorum…

Sanal bir gezegenin içerisindeyim sanki.

Her yer tozpembe, her şey yaşanılanın dışında, her şey magazin, her şey televole…

Karşıma kim çıkmışsa hepsine, ama hepsine soruyorum…

Üstelik yavaş yavaşta olsa iktidar yanlıları bile dipsiz kuyunun karanlığından söz ediyor. ‘Bu güne değin bir şeyler olur mu, piyasada biraz olsun canlanma yaşanır mı, işsizlik sorunu çözülür mü, diye beklememize karşın, inan umutlanmamıza kızar oldum’ diyenlere tanık oluyorum.

‘Bu ülke hepimizin,  aynı geminin yolcusuyuz yarın herkesle yüzyüze geleceğiz, eğri otursak da doğruyu konuşmak zorunayız, esnafı-çiftçiyi görmeliyiz.’ Diyenleri de biliyorum.

Hükümet üyelerini, yanımızdaki uzantılarını dinleyince bunlardan dolayı yaşadıklarımdan kuşkulanıyorum.

Ama bir ben değilim ki yaşadıklarından kuşkulanan.

Ama bir ben değilim ki ‘yaşamın izi’yle çarpışan.

Ama bir ben değilim işte…

 

‘Yaz-boz’ sistemi

Yaşanılanları hem geliştirmeli, hem de olgunlaştırmalı ama…

Tutmuşuz uçlarından çekiştirerek ‘gelişmeyle’ ‘olgunlaşmayı’ birbirinden ayırmaya, birbirinden koparmaya, yok etmeye çalışanlara ‘güç’ olmaya, ‘güç’ vermeye ‘izleyici’ oluyoruz ya… Bir kaşık suda boğulmalarımızın çığlığıyla ‘haykırışlarımız’ değil mi bunlar…

‘Sus pus ol’, ‘otur yerinde’, ‘ kıpraşma’

Öğrencinin işi ne denli zormuş böyle…

Ne veli, ne de öğretmen gelişmiyor, olgunlaşmıyor…

Onca yaşanmışlık bile düşündürmüyor, titretmiyor…

Veli,’biz ne yapıyoruz, veli ödevini neden yerine getirmiyor’, diyor.

Öğretmen, yemini yakalayan karga gibi ‘veliye’ saldırısını sürdürüyor.

Veli, çocuğunu okul çağına getirecek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın zorunlu eğitimini aldırmak için okullandıracak; bitmedi okula getirecek, okuldan alacak, olaylara karışmasını önleyecek; bitmedi çocuğunu okula ispiyonlayacak, etini verip kemiğini alacak…

Bunun adına ‘eğitim-öğretim’ denecek!

Açıklanan YGS sonuçlarında, sınava giren öğrencilerin ulaşabildiği başarı(!) konuşula dursun; eğitimdeki karmaşaya, onu geçtik üniversite mezunlarının yaşadığı karabasanlara diyeceğimiz olmayacak mı?

Öğrencinin anadilini kullanmadaki başarısızlığını, matematikteki bilgisizliğini öğrendik…

Suçlu…

Öğrenciyi, ‘eğitim-öğretim’ sürecine getiren veli olmalı!

‘Yaz-boz’ sistemli eğitim diyecek ‘yok’ değil mi?

040417

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP