‘Milli irade’; bu mudur?

ABONE OL
7 Nisan 2017 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

‘Milli irade’ sözünü duyduğumda ikirciklenmeden yapamam!

‘Milli’lik üzerine bildiklerimin tümü çekip gider yaşamımdan; o da yetmez ‘irade’ kavramının içinde yolunur dururum!

Yeni sözcüklerle;

Milli: ulusal…

İrade: istenç…

İki sözcüğü yan yana getirip, deyimleştirdiğinizde;

Milli irade: Ulusça kullanılan, kimsenin etkileyemeyeceği güç… Bir ulusun, belli bir konuda ortaya çıkan düşüncesi-duruşu… Halkın kimsenin baskısı altında kamadan özgürce düşüncesini ortaya koyabilmesi…

Ulusal istenç…

Bizdeki politikacıların yer yer dile getirdikleri oldu-bittiye getirilen seçimlerdeki ‘milli iradeye saygı duy’ tümcesiyle, ‘milli irade’ deyiminin içindekiler yan yana geldiğinde akıllara durgunluk getirecek sonuçla karşı karşıya kalıyoruz!

Kalmamak olanaksız mı?

Düşünsenize… Cebine ‘gücünü’ koyan, Ankara’nın yollarına koyulan, parti içerisindeki gücün gönlünde ‘taht’ kurmayı beceren, liste sıralamasına giren…

Milletvekili olsun, belediye başkanı olsun…

Partisinin içerinde yetişmiş, emek vermiş, çaba harcamış, ‘ideolojisini’ almış, bulunduğu konuma gönül vermiş, partilisinin belirlediği biri değil; partisinin liderinin gösterdiği…

Evet…

Liderin ortaya çıkardığı aday, inecek alanlara seçmenden oy isteyecek! Aldığı oyu da ‘milli irade’ olarak gösterecek, dile getirecek!

Peki, ‘halkın kimsenin baskısı altında olmadan özgürce düşüncesini söylemesi’ bu mu?

Halkın ‘belirlediğim adaya oy vereceğim’ deme özgürlüğü yok mu?

Halkın ‘belirlediğim adaya ulaşmam, sorunumu anlatmam daha kolay olsun’ deme özgürlüğü…

Bunun adı ‘milli irade’ değil de, ‘lider iradesi’ olmasın…

Parlamenter sistemde, istenirse değiştirilebilecek bir durum olmasına karşın; tartışılan anayasa değişikliğinde bu da ortadan kalkacak! ‘İstiyorum-olacak’ denmesi yetecek; başkası yok!

 

Bu ne zorluk?

’Milli irade’ deyince neler düşünmüyorum ki…

Seksen öncesinde milletvekilleri tek tek parti binalarına gelirler, yurttaşın ‘sıkıntılı’ dönemlerinde sorunlarına çözüm yolları ararlardı.

Bir köylünün, bir milletvekiline ‘bugün oldu buğday taban fiyatını açıklamadınız, çiftçinin harcaması yüksek; neden? Tüccarın eline geçince mi açıklayacaksınız, öyleyse bir daha bize gelip ‘halkçılıktan, ezilmişlikten’ söz etmeyin’ demişti.

Köylünün bu gücü, listeyi kendinin belirlemesinden dolayıydı! Hesabını sorabiliyordu, bir sonraki seçimde karşısına çıktığında tüm bunlar anımsatılacaktı…

Bugün ‘temayül’ denilen belirleme yöntemi bazı seçim bölgelerinde yapılsa bile, son sözü ‘yine’ lider söylüyor. Milletvekili olsun, belediyelerde olsun taşlar yerinden oynayabiliyor!

Öteden beri, yerel yönetimleri önemserim. Kentliyle iç içedir. Kentliyi tanır. Kentlinin sorunlarını bilir. Acılarını-sevinçlerini bilir; bilir de…

Nedense hepsinin işleri başlarından aşkındır!

Ulaşmak, sorunu ‘birebir’ anlatması öyle zor ki…

Başkanla yurttaşın arasında ‘ulaşılmaz’ bir set var!

İlle de ‘araya’ birilerini koymak, ‘sıralamayı’ aşmak gerekiyor Başkanla görüşmek için!

‘Halk günleri’ olduğundan söz edilecek; üçyüz kişinin ortasında kalkıp ‘konumuzdan’ söz edeceksiniz! Mahallenin temizliğinden, çalınan konteynırından, kesilen ağaçtan, parkta yürüyüş yolundan değil!

Ne acılı bir durum!

Nasıl demeyin; basbayağı…

Lider ‘hadi git adaylığını açıkla’ deyince başka da bir şey beklemek olanaksızlaşıyor!

Denemelisiniz…

060417

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP