Referandum için alanlara inenlerin içinde bulundukları koşulları düşünürken, çocukluğumdan bu yana yaşamıma giren seçimleri anımsamadan yapamıyorum.
Geçmişe ‘ne güzeldi’ diye bakmak ne acı?
Değil miydi ki?
Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte, herkesin soracağı sorular su yüzüne çıkardı. Gazete köşelerinde, tek televizyon kanalı TRT’de her partinin ‘diyecekleri’ yer alırdı. Kimsenin ‘soruyu’ soramama diye bir ‘korkusu’ olmadığı gibi, ‘savunma’ gibi demokratik hakkı üzerinde de bir yaptırım düşünülemezdi!
TRT ekranlarına çıkan politikacılar, her gazeteden çağrılan gazeteci-yazarlarının sorularını yanıtlayabilmek için ter dökerdi. Bir yazara, ‘neden bu soruyu soruyorsun, patronun bunun hesabını verecek’ diyemezdi!
İzleyici, savunduğu politikacının verdiği yanıtları günlerce tartışırdı!
Emekçinin, sömürenin, işbirlikçinin, satılanın, yolsuzluğun, alın terinin, grevin, lokavtın, demokrasinin, faşizmin, cumhuriyetin, zamların, terörün, sosyal hakların, anayasanın; ne demek olduğunu, nerede gereksinileceğini, savunulacağını, eleştirileceğini…
İzleyici yaşadıklarını anlar, nasıl tepki göstereceğini bilirdi.
‘Ne güzeldi’ diye düşünmemek olası mı?
Ne acı!
***
Kaç yıldır seçim zamanları bunları yaşamıyoruz?
Onbeş yıldır; onbeş yıldan beri de iktidar değişmiyor!
Yaşanan tüm olumsuzlukları, ülkeyi yaşanılırlıktan uzaklaştıran tüm olayları, acıyı, umutsuzluğu, korkuyu, umarsızlığı; yurttaşın anlayabileceği biçimde ‘anlatan’ ne bir plarform var günümüzde, ne de yurttaşın ‘anlaması’ için tıkanık yolların açılmasını isteyen…
Yıllardır Avrupa Birliği, diye bir yapıdan söz edildi-edilmesine de; içini açan olmadı!
Geçmişte çözüm süreci, diye bir oluşumdan söz edildi; içini açan olmadı!
Cemaatlerin ne olduğunu yırtınırcasına anlatanlar cezalandırıldı; içini açan olmadı!
Komşularımızla şekerli-ballı dönemlerimiz acıya dönüştürüldü; içini açan olmadı!
17-25 Aralık, diye bir süreç günlerce konuşuldu; içini açan olmadı!
Katliamlar yaşandı, yüzlerce ocağı acıya boğdu; içini açan olmadı!
Sınavlarda haklar yenildi, insanlar haksızlığa uğradı; içini açan olmadı!
Bugün, Anayasa değişikliği için referandum gündemde; içini açan olmadı!
Yeni Anayasayı savunan ile eleştiren, toplum önderi olarak bilinenler, yurttaşı bilgilendirmek için bir araya gelerek ekran karşısına çıkmaktan kaçındıkça; çocukluk dönemimde yaşananlar ‘ne güzeldi’ derken, ‘değişecek anayasa maddelerini tam olarak kavrayamadık’ denilmesinin ‘oluşturacağı’ sancıları düşünmek bir başka acı…
Bu kaçış sürdükçe acı sürecek!
***
Referandumun içi; onsekiz madde televizyon ekranlarında konuşuluyor. Konuşmacıları izlerken, ‘evetçilerin’ savunmalarını ne denli ‘hoyratça, korkutarak’ yaptıklarını görmemeye çalışıyorum! Dediklerini anlamaya, ‘onsekiz madde’ ile ilişkilendirmeye çalışırken yoruluyorum, geriliyorum! Ses tonlarını yükselterek, karşı konuşmacının sözlerini keserek, kimi zaman işaret parmaklarını oynatarak; en önemlisi de ‘tartışmayı yönetenin’ karşı koyamaz tutumunu izlerken…
Kaç televizyon varsa; bir-ikisi dışında kalan tüm kanallarda konuşacaklar günler öncesinden belirlenmiş gibi, ‘evet’ için konuşacaklar için alanlar oluşturulmuş gibi; genelde aynı adlar karşımızda! Alanlarda iktidarın söylediklerini yinelemekten başka yaptıkları yok! ‘Hayır’ için konuşacak olanların bir çoğuna kanallar kapalı olduğu gibi, kentlerin solanları, alanları da kapalı!
İktidar her yerde kendine konuşacak alan bulurken, toplu açışlarda bile ‘hayır’ diyenleri akıl almaz biçimde suçlarken, devletin tüm olanaklarını-örtülü ödeneklerini kullanırken; muhalefet ‘evet’ demenin ülkeye getireceği ağır yükü anlatmak için birçok yerde; köyde, kentte, mahalle çalışması yaparken bile engellerle karşılaşıyor!
Bu yaşananları ‘adı’ bir türlü konulamıyor!
***
Anayasalar yalnız bireyler için değil, devlet içinde önem taşır. Anayasa, devletin temel yapısını oluşturan belgedir. Üç temel yapının; ‘yasama, yürütme, yargının’ kuruluşuna, işleyişine ilişkin ana öğe burada yer bulur. Yasama, yürütme, yargının birbiriyle olan ilişkileri Anayasa’da düzenlenir.
Sözün özü; Anayasa bireyler için olduğunca, ülke için de önem taşır.
Bilmeden, anlamadan, oldu-bittiye getirilerek, ‘ben diyorum olsun’ diyerek, ‘evet’ ya da ‘hayır’ denmesi salt bugün yaşayanları değil, gelecek kuşakları da acıya boğacaktır.
Çocukluk yıllarımın ‘o’ ne denildiğini anlama çabası; özellikle bu ‘anayasa değişikliği’ ile değil, daha öncesinden yaşanan birçok konuda da verilebilmeliydi. Eğitim çağındaki öğrencilerin, kendi dillerini kullanabilme yeteneklerinin daha ‘dip’ dediğinde, topluma yansıması görülebilmeliydi.
Anayasa değişikliğini, tüm yurttaşların sağlıklı biçimde öğrenmeleri için eldeki tüm televizyon kanalları, gazeteleri çaba harcamalı, uğraş vermeli, insanların aydınlanma sağlanabilmeliydi…
‘Toplum önderiz’ diyenlerin; toplum önünde, takıntı oluşturabilecek soruları birlikte yanıtlamalıydı!
Bu ülkenin yaşam biçiminin ‘yeniden’ düzenlenmesinde ‘yurttaş’ kararını ‘bilerek’ verebilmeliydi.
Önü bariyerlerle, korkularla kapatılarak değil; özgür anlama-konuşma ortamı oluşturarak…
210317
YAZARLAR
15 saat önceYEREL HABER
16 saat önceYEREL HABER
18 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
4 gün önce