Marx ‘insan kabına göre insandır’ der.
Yanlışlara başkaldırmak, akılları karabasana dönüştüren sorunları sorgulamak yerine; boyun eğmeyi yaşam bilen, olanları benimseyen, ‘giden ağam, gelen paşam’ ivmesi içinde olanlar için kullanılmış bir tümce!
Boyun eğmek…
Olanları benimsemek…
Kabın şeklinde olmayı yeğlemek…
Yat, uyu…
Uyu yat…
Oh be, yaşam ne rahat!
*
Geçen haftalarda yapılan CHP kongresinin ardından, muhalefetin (!) de iktidarın çizgisine, oluşturduğu kabın şekline ne denli uyduğunu gördük!
İktidarı, her fırsatta yerden yere vuran genel başkan, meğer ‘fırsatını bulduğunda’ iktidara öykünmeyi, parti içerisinde iktidar (!) gibi davranmayı yaşatacakmış partililerine!
Bunun demogojiyle, yanlış anlamayla ilgisi yok!
Yaşananlar yüzeysel bile irdelense gün gibi ortada her şey!
Yalan değil!
*
Anımsayalım…
Halkın (!) belirleme gücünün hiçe sayıldığı, ancak ‘halka’ belirlenen adaylar arasından seçtirilen Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde tanık olduğumuz olayları unutmadık sanırım.
Başbakan kendini cumhurbaşkanı adayı olarak açıklamasının ardından; muhalefetin sözcük dağarcığımıza eklediği ‘çatı aday’ formülüyle adını gözümüzün içine baka baka açıkladığı, açıklarken adını bile yanlışlarla, eksikliklerle, ‘ekmek için’ sloganıyla duyurduğu, ‘ben sizin babanızım, tıpış tıpış sandığa gidin’ yönlemesiyle karşılaştığımızda toplumsal kimyamıza neler olmamıştı ki?
Unutmadık, değil mi?
Sonra başbakanın, iktidarın tüm olanaklarını alanlara taşıması karşısında, muhalefetin ‘ekmek için’ miting yerine salon toplantıları yaparken ‘eşit koşullarda değiliz, devletin televizyonu bile başbakanın peşinde, tüm kamu kuruluşları açıktan çalışıyor’ demesini ne denli haklı, ne denli yerinde buluyorduk, değil mi?
Pis, kaka düşünüyorduk bir de…
Adaylar ‘neden’ aynı olanaklarla yarışmıyordu ki?
‘Çatı aday’ alanlarda ‘neden’ yoktu ki?
‘Milli irade’ böyle bir şey miydi ki?
Ne demeli?
*
Sonuç muhalefet için karabasandı!
Bir iktidar partisinin karşısında, bir çok parti yan yana gelmesine karşın başarısız olunca, özellikle büyük muhalefet partinin içerisinde çalan ziller, partiyi kurultaya götürmüştü!
Bir yanda ‘ekmek için’ sloganlı adayı sunan genel başkan, diğer yanda mecliste en çok konuşulan muhalefetin milletvekili…
İkisi de genel başkanlığa aday…
Genel başkan tüm il başkanlarını yanına çağırırken; diğer tek başına…
Genel başkan daha rahat harcama yaparken; diğeri yanında birkaç kişiyle…
Genel başkan her türlü uyarıyı yaparken; diğeri dinlemede…
Genel başkan, başkan kimliği kullanırken; diğeri milletvekili…
Milletvekili, genel başkanın başbakan için dediklerini ‘genel başkanına’ söylemekte haksız mı?
‘Aynı olanaklarla yarışmıyoruz!’
Genel başkandan ‘ses’ yok!
Sonuç;
Olanakları ‘iyi’ kullananın kazandığı bir kurultay…
*
Ne mi oldu?
Oniki yıldır, büyük başarıyla(!) oluşturulan ‘toplumsal kabın’ şeklini, biçimini, kimyasını, öznesini büyük muhalefet partisinin genel başkanı da özümsemiş-benimsemiş oldu.
Konuşan susturulacak…
Eleştiren uzaklaştırılacak…
Boyun eğen korunak!
Öyle mi?
Sanmıyorum; bunun bedeli muhalefete seçmenince ağır ödetilecek…
EĞİTİM
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYEREL HABER
4 gün önceDÜNYA
5 gün önce