Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Nedenlerin çoğalması beni yoruyor

Yaz sıcağının kanı ‘cıvıtması’ ile birlikte, yaşanan olayların estirdiği havanın da; tanıdığımca, tanımadığım yüzlerin bile ‘dokunsan’ patlayacak konumları karşısında ‘ne yapılabilir’ sorusundan daha çok, ‘ne yapılmak isteniyor’ sorusunun da anımsanması gerektiği kanısını taşıyanlardanım…

Bu duruma durup dururken geldiğim söylenemez…

Olanları yan yana ya da üst üste koyduğumda, içinden çıkılmaz ‘paranoya’ kapılıyorum.

Gelmemeli miyim?

Neden?

 

* * *

Hangi yöne baksam, mağara sarkıtlarını andıran ‘görüntüleri’; ‘yaşamak yine de güzel’ ilgisizliği ile pekiştirenlere tanık olmak işin ‘en’ dayanılmazı!

Ya da, imlenen karmaşıklıkları ‘toz-bulut/ sen olanları unut’ soytarılığına değin indirgeyip hiçbir şey olmamış gibi, olanlar ‘yaşamı yaşanılır’ kılmak için öncüllermiş gibi sunanların, bu yurtta nasıl yaşıyor olmasını bile düşünmeye başladım…

Düşünmemeli miyim?

Neden?

 

* * *

Birkaç gün önce Marmaris’ten gelen bir tanıdığım şöyle söyledi:

‘Yabancılardan başkasının alınmadığı yerleri görünce parmaklarımı ısırdım. Orada olmak için, kendi yurdunda, yabancı olacaksın…’

Önemsiz bir konu mu?

Çok partili sistemle birlikte, yurdu parselleyip ağır silahlarla donatanlar, bu yurdun insanlarını kendi uğurlarında öldürtmek için nerelere götürdüklerini herkes biliyor.

Anzakların, Çanakkale’ye gelişleri gibi…

Şimdi aynı yabancıların uzantılarına sahiller, enerjiler, madenler, telekomlar veriliyor…

Verilen yerlerde ‘söz’ bitiyor!

Bu yurdun insanı, çalışmadan, karnelerle yaşamaya itiliyor…

El açtırmanın yöntemi bu; önce mülksüzleştirmek, sonra da bu…

Sevinmeli miyim?

Neden?

 

* * *

Uzun süredir düşünüyordum…

Başbakan önce küresel ekonomik kriz için ‘teğet geçti’ deyimini kullanmış, IMF’ye seslenerek ‘size gerek duymuyoruz’ bile demişti…

Ne yalan söyleyeyim; bu başkaldırı hoşuma gitmişti.

Sonra, son kriz…

‘Teğet bile geçmeyecek’ dedi.

Komşum Metin ile durum değerlendirmesi yaparken Yılmaz Özdil’in ‘kriz yaratacak banka mı kaldı, hepsi yabancıya satıldı’ sözüne odaklandık…

Öyle ya bankaları yabancıya satarsan, krediyi bankalar alacaktı.

Yurttaş, bankalara borçlanacak ama, devlet fona borçlanmayacaktı.

Yurttaş borçlanmak için, bankalara taşınmazlarını tutu verecekti.

Teğete inanmalı mıyım?

Neden?

 

* * *

Nedenleri çoğaltmak olası…

Bu ‘çoğaltmalar’ beni yoruyor işte…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç