Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selma Erdal

Pozitif elektronlardan vibe’lara

Yıl 1971… Tophane Endüstri Meslek Lisesi’nin bahçesinde yürüyen genç kızın cebinde transistorlu bir radyo, kolunda manuel kurulan bir saat, genç kızın müziği, genç kızın lodosuyla uçuşan mini eteği var. Yaşamında bir de pembe düşlerini süsleyen “senden pozitif elektron aldım” diyen uzun boylu, atletik yapılı bir yakışıklı var.

Yıl 2025… Dünlerin genç kızı bugünlerde 71 yaşında… Aklında yaşamı sorgulayan binlerce soru var. Ama artık Beatles müziği yerine algoritmalarla konuşuyor, transistorlu radyodan müzik dinlemek yerine, youtube’dan istediği müziği seçerek dans ediyor. Üstelik artık ne kimse ona, ne de o hiç kimseye ” senden pozitif elektron aldım” demiyor. Onun yerine “senden Vibe aldım” diyor.

Gelip geçen yıllar boyunca süregelen yaşam yolculuğumuzda; neler oldu böyle? Elektronları yolda mı düşürdük, yoksa vibe’lara mı dönüştürdük?

“Pozitif elektron aldım,” derdik gençliğimizin o güzel günlerinde… Ortam güzelse, biriyle frekans tuttuysa, enerji akıyorsa… Gülümserdik. “Elektron” derken ciddi değildik elbette, ama bilimin popüler bir tebessümle dile sızdığı günlerdi o günler… Oysa bugünlerde o hissin, o duygunun adı “vibe”…. “Bu ortam bana iyi vibe vermedi,” diyor gençler. Aynı duygu, ama sözcük başka, çünkü çağ da başka…

“Pozitif elektron” bir dönemin nükleer fiziğe öykünmesiydi; “vibe” ise kuantum fiziğinin sosyal medyaya entegre olmuş yeni çağ sezgisi… O güzel dünlerde kafamızda parçacık fiziğiyle barışık bir umut vardı. Günümüzdeyse algoritmaların filtrelediği bir belirsizlik içinde titreşiyoruz.

Bugünün “vibe”ları, bir ortamın ışık şiddetinden bir insanın TikTok enerjisine, dahası bir kahvenin Instagram filtresine kadar her şeyle ilişkilendirilebiliyor. Her şeyin “aurası” var artık. Birinin ruhsallığını, duygu durumunu ölçmek için artık derin bakışlara değil, “vibe’ına bakmak” yetiyor. Görünüş, ses tonu, dahası profil fotoğrafı bile yeterli oluyor. Bir başka deyişle; pozitif elektronlarımız artık karbondan değil, pikselden…

Bir dönem “radyoaktif sevgi” taşıyan bizler için, bu sezgi çağı hem tanıdık hem tuhaf… İşte bu nedenle sözlerin evrimine yalnızca dilbilimsel değil, duygubilimsel bir değişim olarak da bakmalı: Vibe kullanımı, duyguyu sözlere hapsetmiyor, tam tersine sözleri duygunun gölgesine bırakıyor.

Her kuşağın bir “şifresi” var. Biz “pozitif elektron”la flört ediyorduk, şimdi torunlarımız ki onlara Z kuşağı deniyor işte onlar birbirleriyle “vibe aldım” diyerek flört ediyorlar. Onlar “enerjini çok sevdim” dediklerinde, bu bizim gençliğimizdeki “gözlerin çok güzel”den daha hızlı ve daha soyut bir yakınlaşma yöntemi artık…

Ama asıl fark, bu deyimlerin hangi evrende karşılık bulduğu… Bizim elektronlarımız daha çok alanlarda, konserlerde, elden ele geçen kitaplarda, yazılan romantik mektuplarda dolaşırdı. Şimdiki vibe’lar ise bulut sunucularda saklanıyor, algoritmalar tarafından sınıflandırılıyor. Çünkü bizler gerçek ortamlarda karşılıklı elektron akışına kapılırken, onlar sanalda vibe fırtınasına, belki de kasırgasına tutuluyorlar.

Bütün bunlar yalnızca nostalji değil… Örneğin ben 70 yaşımın başında da olsam, güncellemeleri atlamam. Bilirim ki dijital çağda var olmak, biraz da kendi sürümünü sürekli “update” etmekten geçer. Ama şunu da unutmam: Her güncelleme, bazı eski dosyaları silmeye zorlar yeni dosyalara yer açılsın diye… Ama ben silinmeye direnen bir hafızanın, unutmayan / unutmaya direnen bir belleğin çocuğuyum. Bu nedenle “vibe almak” bana yabancı değil ama şunu da sorarım:

“Vibe ne zaman bir his olmaktan çıkıp, bir pazarlama stratejisine dönüştü? Çünkü bizim elektron alışverişlerimiz pazara sürülmezdi.”

Şimdi birileri bana “yaşına göre gençsin” dediğinde, bunun fizyolojik değil söylem çözümleme bağlamında bir iltifat olduğunu biliyorum. Çünkü ben yalnızca yaş almıyorum; dil alıyorum, düşünce alıyorum, dünya alıyorum. Her çağın jargonuyla kavga etmeden ama her çağın da gözünün içine bakarak inadına var oluyorum, keyifle yaşıyorum.

Yine de bazen biriyle karşılaşınca içimden geçiyor:

“Pozitif elektron aldım ondan sanırım…”
Ama karşımdakine yalnızca şöyle diyorum:

“Vibe güzel… Muhabbete devam et.”

Ne de olsa ben kendini sürekli update eden bir kadınım; dijital çağa kolaylıkla uyum sağlayan türden… Sizler de oyla yapın; dijital çağın hoşluklarına kendinizi bırakın, her koşulda yaşamın tadını çıkarın.

Didim, 24 Nisan 2025

 

 

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER