Gelişmeler karşısında ‘dum dum dum/ uyuyordum/ bildiğimi okurum/ düşünmüyorum’ dizelerini nakarat yapanlara denilecek ‘bir şey’ bulamıyorum.
Deniyor ki:
‘Onun verdiklerini verecek misin bana?’
Bu ne demektir?
‘Bana verirsen senle olurum!’
Konuyu somutlaştırırsam:
‘Yeşil kartımı, kömürümü, yemeğimi, çocuğumun kitabını veren bir hükümet varken neden bir başkasının yanında olayım? Ben böyle çalışmadan da rahatım…’
Denilecek ‘bir şey’ bulamayıp; apıştığım an bu…
* * *
Şunu önemsedim hep:
‘Sosyal Devlet’ denilen bir kavram var var olmasına da; o bu değil!
Sıksa ‘taşın suyunu’ çıkaracak güçte olmasına karşın, bu ‘çarpık’ dağıtımdan ‘pay’ aldığını bildiğim çokları var!
Çalışamaz durumda olanlardan söz etmiyorum.
Sigortalı olmamak için, yeşil kartının iptal edilmemesi için her türden ‘kalpazanlığa’ eğilimli olanlardan söz ediyorum…
Birkaç yıl önce, yurtdışında yaşamını sürdüren biriyle ‘bu konuyu’ konuşmuştuk.
Sözleri şöyleydi:
‘Bir insanın, gücü yetmesine karşın poşeti, kömürü almasını anlamak zor… Üstelik de hakarettir! Bunun anlamı şudur: hiçbir işe yaramam, tüketimciyim!’
Biz nasıl bakıyoruz olaya:
‘Ben bu olanlardan rahatım!’
* * *
Artık, bugün yaşananların ‘komplolar’ gereği olduğuna inanmak daha kolay geliyor bana.
Kolay olduğunca da ‘daha’ inandırıcı…
Nasıl mı?
Seksen öncesini anımsayanlar, o zamanlar yaşayanların ‘daha’ haktan yana olduğunu bilirler…
Üleşmeyi ‘daha’ derinden düşündüklerini de…
Bir köylünün, kent esnafını, bankalardan ‘daha’ güvenli bulduğunu örneğin…
Bunları bugün ‘şaşkınlıkla’ anımsayanlar, buralara nasıl geldiğimizi açıklamalı…
Seksen darbesi, darbenin ‘tek tip’ düzeni, bilim adamlarının cezalandırılması, poşet içindeki cinsellik, mollalara tanınan olanak, kitapların yakılması, dindışı dinciliğin yaygınlaşması-dış destek sağlamasının önü açılması, korkan-olanlardan ürken bireyler yaratılması…
Bugün gelinen süreçte; üretimden ‘daha’ çok tüketen toplum oluşumuzda ‘yaşananların’ etken olduğu, halkın çalışmadan yaşamlarını sürdürdükleri görülebilmektedir…
Böyle bir toplumun oluşmasının gerekleri yapılmıştır…
* * *
Hükümetin büyük kentlerde ‘vaad ettiği’ projelerde bu komplonun parçası…
Sekiz yıldır açılan alış veriş merkezi AVM’lerin sayısını bilen, bu sayının ekonomiye ne gibi katkısının olduğunu açıklayabilen var mıdır?
Binalar, mağazalar, yollar, kanallar…
Geçim sıkıntısı yaşayan için bunların önemi nedir, ne anlam taşır; yürümediği yol, girmediği deniz, bilmediği kanal…
Kentimizde ard arda açılan kartel mağazalarının kentimize neler kazandırdığını, neler götürdüğünü, kaç işyerinin kapanmasına neden olduğunu düşünen var mı?
Kentlerin ortasına yerleştiren ‘beton yığınları’, ikinci İstanbul yapma projesi, Ankara’yı uzay merkezi yapma çalışması da bu parçalardan…
Tüm bunlar ‘halkın’ yoksullaştırılmasına neden olur.
Halk yoksullaştıkça ‘biat’ edecek çünkü.
Halk işsizliğini ‘dum dum dum’ dizelerinde arayacak çünkü.
Halk yaşamından ‘hoşnut’ gösterilecek çünkü.
Ancak ‘gece gibi’ karartılacak gündüzler…
Bu seçimin ‘anlamı’ bu; biline…
EĞİTİM
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYEREL HABER
4 gün önceDÜNYA
5 gün önce