yonetici

yonetici

27 Nisan 2024 Cumartesi

Bizi biz yapan etmenler. 

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayatımız insanlarla ve sosyal ilişki ağlarıyla çepeçevre sarılı geçer. İnsanlar arası ilişkilerin sevgi ve aşktan cinayet ve soykırıma uzanan, aydınlık ve karanlık türlü türlü yüzleri vardır.

Bireyler bazen bir hedefe ulaşmak için bilinçli ve planlı olarak saldırganca davranışlarda bulunurlar,; bazense saldırganlıkları anlık tahriklerin sonucudur. Her iki durumda da saldırganlık ve şiddete başvurmanın temel sebeplerinden biri bireyin ulaşmaya çalıştığı bir hedef konusunda kendini engellenmiş hissetmesidir.

Saldırgan davranışların kökenlerini öğrenmek için sorulan “saldırganlık doğuştan mı gelir, yoksa sonradan mı öğrenilir”  sorusunun yanıtı “her ikisi de”dir.

İşbirliği ve Yardım: İşbirliği bireylerin ve grupların refahını arttıran, toplumların gelişmesi için hayati önem taşıyan bir olgudur. İnsanların başkalarına güvenmesi, onların üzerlerine düşeni yapacağından şüphe duymaması işbirliğini arttıran kilit faktörlerdendir.

Yardım Davranışı: Bir başkasına faydası dokunacak bir davranışta bulunmaya yardım etmek denir.

Herkes toplumsal normları öğrense hayırseverliğin, cömertliğin, iyilikseverliğin arzulanası şeyler olduğunu bilse bile, herkes eşit düzeyde yardım davranışında bulunmaz.

Bireysel faktörler ve kişilik özellikleri de yardım davranışını belirlemede rol oynar. Yardım davranışında en net fark yaratan etmenlerden biri empatidir.

Empati, “bir anlığına kendini başkasıyla karıştırma”,“kendini başkasının yerine koyup onun hissettiklerini hissedebilme” gibi şekillerde tanımlanır. Empati düzeyi yüksek insanlar yardıma ihtiyacı olan birini gördüklerinde eyleme geçmeye çok daha yatkındırlar.

Gruplar arası İlişkiler: Hayatlarımızı birbirinin içine geçmiş küçük ve büyük gruplar içinde sürdürürüz. Aile, arkadaş çevresi, doğduğumuz şehir, doğduğumuz ülke,

Desteklediğimiz siyasi parti, mesleğimiz, üyesi olduğumuz dernek, hep kimliğimizi tanımlayan gruplardandır.

Bu gruplardan kimilerinin içine doğarız, kimilerini ise bilinçli olarak seçeriz. Her durumda bir gruba ait olmak ve bu grupla kendini özdeşleştirmek bir “biz” ve “onlar” algısı yaratır.

İnsanlar, “biz”i (iç grup) “onlar”a (dış grup) tercih ederler. İç grup kayırmacılığı, ve dış gruba yönelik düşmanlık büyük ölçüde benliğimizi değerli görme ihtiyacımızın bir sonucudur.

Bireylerin kendi gruplarının üyelerine olumlu özellikler atfetmeleri ve onları dış gruba tercih etmeleri asgari grup etkisi olarak adlandırılmaktadır.

Bununla birlikte gelen bir başka yaygın eğilim ise dış grup üyelerinin kendi içlerindeki benzerliği abartmaktır. Buna dış grubun homojenliği yanılgısı denir.

Önyargı: Bireyler hakkında yalnızca grup üyeliklerine bakılarak oluşturulmuş ve genellikle olumsuz tutumlara önyargı denir.

 Buradaki kritik unsur, önyargının hedefi olan kişinin kendine yönelen tepkiyi belirleyecek şahsi bir şey yapmamış olması, yalnızca belli bir gruba mensup bulunmasıdır.

Önyargılar birer tutumdur ve her tutum gibi bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutları vardır.

Grup üyelerinin beslediği özelliklere dair inançlar önyargının bilişsel boyutunu oluştururlar ki bunlara kalıp yargı da deriz.

Kalıp yargılar, en basit anlamıyla bireylerin zihinlerinde gruplar hakkında var olan şemalardır.

İnsanlar dünyayı olduğu gibi değil, kendi oldukları gibi görmektedir. İçinde yaşadığımız gerçekliği algılayışımızda dışarıdaki objektif dünya kadar kendi benliğimizin de rolü vardır.

 Sosyal etki çok yaygın ve güçlüdür. Hemen her duygu, düşünce ve davranışımızda başka insanların izi vardır.

Sosyal psikologlara göre, eylemlerimizin psikolojik kökenleri incelendiğinde sıklıkla aşağıdaki üç güdüden biri ya da birkaçı teşhis edilebilmektedir:

  1. Hayatımız üzerinde hâkimiyet sahibi olmak: Bu güdü bizi kendimizi, başkalarını ve hayatın bizimle alakalı kısımlarını en doğru biçimde anlamaya ve bu bilgiyi kendi lehimize kullanıp hayatta arzuladığımız noktalara gelmemizi sağlamaya sevk eder.
  2. Sevmek, Sevilmek, ait olmak:Başkalarıyla yakın ilişkiler içinde olmak, onlardan kabul ve kıymet görmek, güvenmek ve güvenilmek en temel psikolojik ihtiyaçlarımız arasındadır. Bu nedenle, mutluluk ve mutsuzluk hissetmemizde başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerin etkisi büyüktür.
  3. Benliğimizi değerli görmek: Hepimiz kendimiz hakkında iyi hissetme eğilimindeyiz. İyi, düzgün, sevilesi bir insan olduğumuza, bir anlamda varoluşumuzun “doğru” olduğuna inanmak oldukça önemli bir psikolojik ihtiyaçtır.

(Sosyoloji Ders Kitabından derlemem)

Bütün bunları neden yazma ihtiyacı duydum biliyor musunuz?

Neden yıllardır, bizi yönetenleri seçtiğimizin, bilimsel açıklamasını görmemiz için çünkü bundan önceki iktidarlar atıl bölgeleri ve yoksul insanları hep görmezden geldi. Hani, entellektül  kesim dediklerimizin varlığını bile fark etmedikleri insanlar var ya… İşte onlara birileri “siz de varsınız” dedi…

Öyle akıllı davrandılar ki bütün ayakları baş yaptılar. İnsanların ihtiyacı olan gruplaşma duygusunu inançları kullanarak tatmin ettiler.

Ve nihaiyi sonuç…

O yüzden, ben bizi yönetenin sosyolojiyi de toplum psikolojisini de hatmettiğine inananlardanım.

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!