Rifat Serdaroğlu

Rifat Serdaroğlu

20 Nisan 2024 Cumartesi

Başkan yalan söylerse

Başkan yalan söylerse
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rifat SERDAROĞLU

Maria Konnikova adlı Rus kökenli Amerikalı bir yazarın “Trump’un Yalanları” adlı bir çalışmasını açıklamıştı. Bu çalışma “New Yorker” adlı dergide yayınlanmış ve çok ses getirmişti…

Maria Konnikova, tüm başkanlar yalan söyler diye iddia ediyor!
-Nixon, sahtekâr olmadığını iddia etmişti. Fakat modern zamanların en edepsiz sahtekârlık eylemini (Watergate) düzenleyen başkan oldu.
-Reagan, İran-Kontra anlaşmasından “haberim yok” demişti. Kanıtlarıyla yalan söylediği açıklandı.
-Clinton, o kadınla cinsel ilişkiye girmediğini söyledi, fakat ilişkiye girdiği kanıtlandı.

Fakat Trump bambaşka bir klasmandadır. Yalanlarının sıklığı, yalanı söylerken ki rahatlığı ve yalanlarının konuyla alakasızlığı açısından Trump’un eşi benzeri görülmedi! Trump sanki yalan söylerken çok zevk alıyormuş gibi!
Siyasilerin sözlerinin gerçekliğini kontrol eden “Politifact’e” göre, Trump’un bu seçim kampanyası sırasında verdiği beyanların %70’i yalan. %11’i büyük oranda doğru, %4’ü tümüyle doğru idi!

İyi de nasıl oluyor da insanlar bu yalancıya inanıp seçiyorlar?
Bu soruya da Harvard Üniversitesinden Psikolog Daniel Gilbert yanıt veriyor! Gilbert’e göre;
“Beyinlerimiz, münferit vakalar değil de bilhassa ardı arkası kesilmeyen yalanlarla başetmek konusunda gerekli donanıma sahip değildir. Asılsız veya asılsız olması muhtemel sözler karşısında,
beyin o kadar kısa sürede aşırı yük altında kalır ki her şeyi derinlemesine incelemekten vazgeçeriz.”
Bu yüzden Trump sürekli yalan söylemekte ve ısrarla yalan söylemeye devam etmektedir…

Maria Konnikova, başkanlar arasında “Yalancılar Şampiyonu” olarak Trump’u göstermektedir.
Bilime saygım var ama, benim bu söze itirazım var. Konnikova,
yalancı nasıl olur, yalancının şampiyonu nasıl olur net olarak bilmiyor.
Çünkü Türkiye’ye hiç gelmemiş! Bizde öyle yalancılar var ki, yalanı
Hint fakiri gibi urganın üzerine bağdaş kurdurtup öyle oturturlar!

Bak kızım Konnikova, sen de böyle yalancı var mı?
Başkan; Sabah saat 09.00: “Ben Ofer ile hiç görüşmedim.”
Öğlen saat 12.00: “Ben Ofer’le bir kez görüştüm.”
Akşam saat 21.00: “Ben Ofer ile birkaç kez görüştüm.”
Bir günde aynı konuda üst üste 3 yalan! Var mı sizde böylesi?

Sizin başkan şöyle diyebilir mi?
“Hyde Park’ta gösteri yapan gençler Kiliseye girdiler. Kilisede içki içip seks yaptılar!”
Kilisenin Papazı ertesi gün gazetecilere, “ne içkisi ne seksi kardeşim. Polisler, çocukların kafasını gözünü kırmış, canlarını kurtarmak için kiliseye sığınmışlar zavallılar” deyince anında o kiliseden
başka bir yere tayin edilir mi?

Ya da “50 kadar deri pantolonlu belden üstü çıplak olan adam, benim New York’un Atmaca Mahallesinin Belediye Başkanımın başı örtülü bacısına ve 6 aylık yavrusuna saldırdılar, dövdüler!
Yetinmeyip yerlerde yuvarladılar, üzerine işediler. Elimizde görüntüleri var. Cuma günü açıklayacağız” diyebilir mi?
Cuma’nın üzerinden yüzlerce Friday yani Cuma geçmesine rağmen görüntüler ortaya çıkmaz ise?

Maria Konnikova; “Ne yani görüntüler açıklanmadı mı” diye sordu?
-Açıklandı açıklanmasına da görüntülerde hiçbir şey yoktu, yani başkan düpedüz uyduruyor ve yalan söylüyordu?
Maria Konnikova;
“Abicim pes yahu! Benim işim yalancıları bulmak ama böylesini ben bile görmedim. Sizinki kesin bu konuda dünya şampiyonu olur! Gelsem beni görüştürür müsün?”
-Valla bu aralar kafası çok karışık. SEÇİM kelimesine taktı, kararname yayınlayıp sözlüklerden SEÇİM kelimesini çıkarmak için bir yol arıyor. En iyisi sen Nisan’dan sonra gel, hem terör örgütü üyesi olmaktan kurtulursun, hem havalar da ısınmış olur, denize menize girersin?
Konnikova; Meniz ne demek abicim?
De haydi git be kızım, başlatma denizinden de menizinden de!
Şimdi sana İmam-Cemaat hikayesini anlatacağım iyice şaşıracaksın yahu, tövbe tövbe…

20 Nisan 2024

 

Devamını Oku

Sil baştan başlamak

Sil baştan başlamak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rifat SERDAROĞLU

“Sil baştan başlamak lazım bazen, her şeyi unutmak” diyor,
Şebnem Ferah. Keşke yapabilsek!
Unutsak yalanları, kötüleri, kara vicdanlıları, devletini milletini soyanları, karanlık kafaları, Türk Milletinin huzuruna refahına düşman olanları, bebekleri öldürenleri, çocuk tecavüzcülerini, el kadar bebelerin yanarak can verdikleri halde şikayetçi olamayan zavallı ana-babaları unutsak, İstanbul Sözleşmesini iptal ederek korumasız bırakılan kadınları öldüren aşağılık katilleri unutabilsek.
Hiç yaşanmamış sayabilsek!

Evdeki hırsızlık paralarını “sıfırlayan” ahlak yoksunlarını yargılayabilsek!
Devletini milletini soyan, rüşvet alan, yolsuzluk yapan şerefsizlerin yüzsüzce hala aramızda dolaşabilmelerini engelleyebilsek!
Vakıflar kurup yüz milyonlarca doları cebe indiren, kendilerini devletin adamlarına karşılatan veletlerin ve karşılayanların yüzlerine tükürebilsek…

Bunları sil baştan yapıp sıfırlamak istiyorum. Niçin biliyor musunuz?
Evlatlarıma, çocuklarından-torunlarından şu soruların gelmemesi için;
– “Oğlu ile telefonda, hırsızlık paralarının taşınıp saklanması için sürekli konuşan, buna rağmen sabah evinde hala 30 Milyon avro kalan birine nasıl tahammül ettiniz?”

-Dün ak dediğine ertesi gün kara diyen omurgasız parti Genel Başkanlarını nasıl seçtiniz? Seks kasetleriyle esir alınan salak Genel Başkanları niçin indiremediniz?

– “Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler, başörtülü diye saldırıp bebeğini dövdüler, hepsinin kamera kayıtları var, cuma günü açıklayacağım” diyen ve dediklerinin yalan olduğu ortaya çıkınca “pişmiş kelle” gibi sırıtmaktan utanmayan birini, koltuğunda niçin oturttunuz?

– “Bu kadar çok yalaka-satılmış gazeteci-televizyoncuyu niçin dinlediniz, seyrettiniz?
– “Dede-Baba sizler, nasıl oluyor da iktidarın tezgahladığı 15 Temmuz Darbe girişiminin “kontrollü-hileli bir darbe girişimi” olduğunu anlayamadınız?

-Sizin FETÖ dediğiniz terör örgütünü devletin içine sokanın, onu darbe yapacak güce kavuşturanın, bu örgütün milyarlarca dolara sahip olmasını sağlayanın da iktidar partisi olduğunu nasıl göremediniz?

-Cumhuriyet yıkılırken, ülke dikta rejimine götürülürken, anayasa bile olağanüstü halde tekme-tokat ve silahlar altında zorla değiştirilirken sizler ne yapıyordunuz?

– “Ülke çözüm süreci adında, akil insanlar denen hainler tarafından parçalanırken, dinci terör örgütleri şehirlerimizde at oynatırken sizler ne yaptınız?

-Hadi bizleri hiç düşünmediniz ve berbat halde bir ülke bıraktınız! Sizler kendi dedelerinizin yüzüne nasıl bakacaksınız?
Onların emanetine böyle mi sahip çıktınız?

-Tunus’ta buğday fiyatları arttı diye milyonlarca insan sokağa dökülürken, ülke bataklığa doğru hızla yol alırken sizler niçin oturdunuz?

İşte bu benzeri sorulara muhatap olmamak için yapabilsem, sil baştan yapıp, hayatı sıfırlamak isterim.
Başarılı olamadıktan sonra çekilen çilelerin, sıkıntıların, demokrasi uğruna yatılan hapislerin bir önemi olmadığını nasıl anlatırım torunlara?

Değerli Okurlar
Tüm bu pislikleri süpürmek ve tümünden kurtulmak için yeni bir
Merkez Sağ’da konumlanmış Halk Hareketine” acilen ihtiyaç var. Yukarıdaki gibi sorulara muhatap olmamak ve güzel ülkemizin ilkel insanlardan temizlenmesini gerçekleştirecek, tüm milletimizi sevgiyle kucaklayacak bir hareket olmalıdır bu!
Artık bunu konuşalım ve lütfen yapalım. Çağrımızı bekleyin…

18 Nisan 2024

Devamını Oku

AB’ye girdik, PKK’yı bitirdik

AB’ye girdik, PKK’yı bitirdik
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rifat SERDAROĞLU

Hollywood yapımcıları, Universal Stüdyoları, Metro Goldwyn Mayer ve Yeşilçam yapımcıları, CB Kabinesinin yanında havasını alırlar, yaya kalırlar!
Bu Kabine kadar olmamışı olmuş, yapılmamışı yapılmış, ihaneti zafer, utancı kahramanlık, din istismarını Müslümanlık gibi gösterebilen, tüm işi algı operasyonu üretmek olan bir siyasi yapı görülmemiştir. Sanki Kabine değil de, film yapımcısı veya profesyonel görüntü çekim uzmanı gibi adamlar…

Unutanlar için hatırlatalım;
Tam da 29 Ekim 2004 tarihinde Türk Milleti Cumhuriyet Bayramını kutlarken, dönemin Başbakanı Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Huber Apo,
Roma-Conservatori Sarayında, Türk ve İslam düşmanı-Haçlı seferlerine rehberlik etmiş Papa X. İnnocente’nin heykeli önünde, henüz AB Üyesi olmadığımız halde, AB Anayasa Taslağını Türkiye adına imzalıyorlardı!
17 Aralık 2004 tarihinde (17/25 hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet olaylarından 9 yıl önce) Brüksel’de, AB’ye katılım müzakerelerinin başlatılması imza töreni yapılmıştı!
Erdoğan ve Gül, Ankara’ya dönüşlerinde Avrupa Kıtasının tamamını fethetmiş Fatihler gibi karşılanmışlardı. İ. Melih Gökçek organizasyonunda güpegündüz havai fişekler atılmış, 41 pare top patlatılmıştı. Bu olay Türk Milletine, AKP, Türkiye’yi AB’ ye soktu şeklinde anlatılmıştı!

Aradan yıllar geçmesine rağmen, ne AB ile müzakereler tamamlandı, ne de
AB yetkilileri bizi tam üye olarak alacaklarını söylediler. Aksine, Türkiye AB’ye alınmayacak beyanları açıkça ve yüksek sesle söylenmeye başladı. Bu günlerde CB Erdoğan’dan, AB ile ilgili bir söz duyuyor musunuz?
Duyamazsınız, çünkü bu aralar Türkiye yolunu şaşırmış ve AB yerine süratle Ortadoğu bataklığına yol almaktadır…

Şimdilerde AKP tarafından, yeni bir “Çözüm Süreci” sahnelenmeye başlayacak!
Senaryoya, Türk Milletine yutturacak son şeklini verip, karara bağlamak üzere
CB Erdoğan (Eşbaşkan sıfatıyla) ABD’ye davet edildi. Bunak Biden, son talimatlarını verecek!

Türk Milletinin bilmediği ne oldu da, PKK silah bırakacak?
PKK denen Narko-Terör örgütü, yaraladıkları-sakat bıraktıkları-şehit ettikleri ve katlettikleriyle birlikte 54 Bin insanımızın hayatını bitirdi. Gelecek nesillerimizin hakkı olan 400 Milyar Doları çaldı. Bu hainlikleri Türkiye’den toprak almadan Kürdistan Devletini kurmadan, silah bırakmak için mi yaptı?

Bu safsataya inanan ya çok saftır ya da PKK destekçisi vatan hainidir.
17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonuna bakınca, aralarındaki konuşmaları dinleyince, bunların saf olmadıkları, uyanık oldukları anlaşılıyor.

Aziz Türk Milleti;
Bu cennet vatanda barışı-kardeşliği-birlikte yaşamayı-lokmamızı paylaşmayı en çok bizler isteriz. Ama bizim gibi düşünenler ne saftır, ne de hain!
Biz 300 yıl önce başımıza sarılan Kürtçülük belasını çok doğru kaynaklardan okumuş, incelemiş ve bölgeyi yıllarca karış-karış dolaşmış, insanlarımızla
yüz yüze konuşmuş kişileriz.
TC Devleti olarak, elindeki silahla askeri-polisi-bebeleri-kadınları-dedeleri katleden bu uyuşturucu kaçakçısı ve katiller sürüsünün elindeki silahı alıp, bunları Türk Adaletine teslim etmezseniz, PKK’lılar ellerindeki silahı size teslim etmez. Size verecekleri sadece o silahın mermisidir-mayındır-ölümdür…

İmralı Apo’sunun 10 maddelik listesini iyice inceleyin. Üzerlerine sürülmüş şekeri kazıyınca altından zehir çıktığını göreceksiniz. Devlet pratiğini, kanun yapma tekniğini bilen herkes görecektir ki bu talepler, bölünmeyi getirecek son adımdır.

Merak edilen şudur;
CHP, Kılıçdaroğlu döneminde olduğu gibi bu oyuna gelip, Türk Vatanının bölünmesine yol açacak “Çözüm Süreçlerine” EVET diyecek midir,
demeyecek midir? Şimdiden bir kez daha uyarıyoruz!
Takdir de, karar da Türk Milletinindir. Sonra kimse ağlamasın…

08 Nisan 2024

Devamını Oku

Türkiye’yi nasıl biri yönetmeli?

Türkiye’yi nasıl biri yönetmeli?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rifat SERDAROĞLU

Bulunduğumuz coğrafyanın acımasızlığı, içinden ELLİ devlet çıkan Osmanlı İmparatorluğunun varisi olmamız, çevre ülkelerin içinde terörü “Devlet Politikası” haline getirmiş ülkeler olması ve etrafımızda demokratik rejimle yönetilen ülkelerin azlığı Türkiye’yi yönetecek kişileri seçerken çok dikkatli olmamızı gerektirir.

Mükemmel eğitimi, çağdaşlığı, ekip çalışmasına inanması, demokratlığı ve karşı fikre saygı duyması, insanı sevmesi, ruh ve akıl sağlığının yerinde olması, vatanseverliğin yanında Türkiye’yi yönetecek kişide, şu üç özellik mutlaka bulunmalıdır;
1) Beynini Kullanabilmesi 2) Tarih Bilmesi 3) Türk İnsanını Tanıması

Beynini kullanabilmesi;
Beynimiz için 1,5 kiloluk evren denir.
Beynimiz diğer organlarımıza benzemez. Doğarken sahip olduğumuz Kalp-Böbrek gibi organlarımız, öldüğümüz zaman fiziki gelişme dışında, aynı organlar olarak kalır.
Beynimiz ise hayatımız boyunca evrimleşme ve gelişme yeteneğine sahiptir. Ona yapması için yeni şeyler bulduğunuzda, sizi yeteneklerin kaynağı haline getirir. Beynimiz dünyayı yorumlamakla kalmaz, onu yaratmaya çalışır.
Bu yaratıcılık hiçbir bilgisayarın boy ölçüşemediği, canlı, daima yenilenen bir ilham kaynağıdır.

Bir insanın beynini kullanabilmesinin yolu, sorgulayıcı-araştırmacı-tartışmacı olmasıdır. “Biatsa biat, itaatsa itaat” diyen ve sorgulamadan her şeyi kabul eden insanlar, zavallıdırlar ve beyinleri gelişmez. Bunlar beyin yerine et taşırlar.

Tarih Bilmesi;
Bugün başımıza bela olan dertlerin hiçbiri yeni değildir.
Ülke yönetiminde görev alacak Siyasetçi-Asker ve Sivil üst düzey bürokratların özellikle yakın tarihi iyi bilmeleri ve tarihleriyle kavgalı olmamaları gerekir.

Yakın tarihi iyi bilen bir devlet yöneticisi, sadece Cumhuriyet dönemindeki
28 silahlı kalkışmayı, bunların gerçek nedenlerini, dış desteklerini de iyi bilir.
PKK Narko-Terör örgütünün, Özal’ın 1986 da dediği gibi “Üç beş eşkıyanın işi” olmadığını, bu hareketin uluslararası arenadan destek aldığını bilir, bu örgüte karşı kesin netice alacak politikalar uygular ve bu çıbanı söker atar.

Adına “Çözüm Süreci” dediği ihanet süreciyle kendi vatanına, kendi milletine tuzak kurmaz. Eğer taa Eski Ahit’ten bu yana, ülkemiz üzerinde yapılan hesapları bilmezseniz, saf-saf, ülkenizi bölecek bir projeye EŞBAŞKAN olursunuz.
Dünya tarihini, kendi tarihini ve özellikle yakın tarihini bilmeyen ve kendi tarihi ile kavgalı birini değil devletin başına, devletin kapısına bile sokmayacaksınız…

Türk İnsanını tanıması;
Ülke insanını tanımayan, ülkenin her yerini kendi yaşadığı yer gibi sanan, ülkenin bir ucunda yaşayan bir vatandaşın derdiyle ilgilenmeyen bir yönetici yanılmaya mahkûmdur.
Kendi insanını ve onun değerlerini tanımayan bilmeyen, onları çarpık ve yozlaşmış fikirler karşısında bilgilendirecek, savunacak eğitim sistemini kurmayan yöneticiler kaybedeceklerdir.

Kendi insanı ile gönül ilişkisini en iyi şekilde kurabilen lider Büyük Atatürk olmuştur. Kurtuluş Savaşımızın başında, bu günkü hiçbir iletişim aracı yok iken, Türk Milletini kendisine inandırıp peşine takabilmiştir.

Türk insanı öğrenmeye, yeniliğe açıktır. Yeter ki önüne doğru insanlarla, doğru söylemlerle çıkılsın. Bizler, Cumhuriyetçiler- Vatanseverler-Atatürkçüler-Aydınlar-Demokratlar Türk insanına sahip çıkıp, ona doğru yolu göstermez isek, pusuda bekleyen “İnsanları Allah ile aldatan” din tüccarları ve seccade şeytanları onları yanlışa-kötüye sevk edecektir…

Eğer normal vasıfların yanında, bu üç özelliğe sahip olmayan kalitesiz kişileri seçip ülke yönetimine geçirirsek diploması şaibeli, geçmişi şaibeli, serveti şaibeli, yönetimi şaibeli kişiler ülkeyi felakete sürüklemekten asla kaçınmazlar…

Türk Milleti iyiye-güzele-zenginliğe-kardeşliğe-barışa ve huzura en fazla layık bir millettir. İçimizdeki pisliklere ve hainlere fırsat verilmezse!

06 Nisan 2024

 

 

Devamını Oku

Türkiye ittifakı

Türkiye ittifakı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rifat SERDAROĞLU

Sayın Kılıçdaroğlu ile karşılıklı görüşmelerde ve yazılarımda kendisine şunu anlatmaya çalışmıştım; “Kemal Bey, Bırakın şu ‘Altılı İttifakı’, bunların halkta karşılığı yok. Halkımız AKP’den bıkmış, siz AKP’de Başbakanlık-Genel Başkanlık-Ekonomiden Sorumlu Bakanlık yapmış ve Türk Milletinin başına dert açmış AKP Larvaları ile çalıştınız! Türk Milleti “Sığınmacılardan nefret etmiş, siz 13 Milyon sığınmacıyı ülkeye sokan adam ile ittifak yaptınız!
Türk Milleti boğazına kadar borca batırılmış, siz milleti borca sokan İngiliz Tefecilerinin elemanını ittifak ortağı yapıtınız!
Bırakım bunları, yüzünüzü Türk Milletine dönün.
HDP/DEM dahil atın sırtınızdan bunları! Bunların topunun alacağı oy %10 bile değildir. Ayrıca getirdiklerinden fazlasını götürürler.

Türk Milletinin hassasiyetlerine ve üslubunuza çok dikkat edin.
Tam Türk Milleti ile aranızı ısıtıyorsunuz, Milletvekillerinizden biri, “Atatürk’e
“Dersim Katliamcısı” diyor. Bu geçiyor, vatan haini “Şeyh Said” veya “Seyit Rıza’yı” sahipleniyorsunuz! Yeni seçildiğinde Özgür Özel de aynı sizin gibi yalpalamıştı. Siz hiç Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu’ndan bu sözleri duydunuz mu? Duymadığınız için, ikisi de CHP kökenli olmadıkları halde hem CHP tabanı hem de Türk Milleti ikisini de sevdi!

Yeni CHP Yönetiminin de yüzünü tamamen Türk Milletine döndüğünü söylemek henüz mümkün değil. Kuruluş değerlerine dönüp, Türk Milletinin
gerçek “Sosyal Demokrat” Partisi olması zaman alacak.
Türk Demokrasisinin, Laik Cumhuriyetin ve Hukuk Devletinin yaşayabilmesi için, bizler yani DOĞRU Partinin deneyimli siyaset adamları olarak yol göstermeye devam edeceğiz. Zorlansak da devam edeceğiz…

Önümüzdeki günlerde bu seçimi değerlendirmeye çalışacağız.
Önce, AKP-MHP-İYİ-Gelecek-Deva-Saadet-Zafer-Memleket Parti Genel Başkanlarının değerlendirmelerini dinleyelim, gerekirse analiz ederiz.

Bazı “Siyaset Bilimcileri” seçim zaferini, bu kez CHP’nin seçim güvenliği için aldığı tedbirlere bağladılar.

Gerçek şudur;
Türkiye Genelinde seçilecek Belediye Meclis Üyesi sayısı 21.001’dir.
18.082 kişi de Yedek Aday olarak seçilir.
Bu durumda sadece bir partiden 39.083 kişi ADAY OLMAKTADIR.
Seçime katılan 5 partiden doğal olarak 200 bin aday, aynı zamanda Sandık Görevlisi kadrosu ortaya çıkmış oluyor. Yerel Seçimlerde bu kolaylık işin doğasında vardır. Genel Seçimlerde “Sandık Güvenliği” zordur ama bundan böyle bu zor iş DOĞRU Partililerin işidir. Çünkü biz bu işi  iyi biliriz!

Yazıyı, deneyimli büyükleri olarak Sayın Özel, Sayın Yavaş, Sayın İmamoğlu’na bir çağrı yaparak bağlayalım!
Sizleri birbirinize düşürmek isteyecek çok sayıda kişi ya da kuruluş olacaktır.
CHP’ye ve demokrasiye zarar verecek en önemli şey partide “Patronaj” kavgası varmış havasını yaymaktır. Buna fırsat verilmemesi şarttır.
Bir de mütevazi olmak şarttır. Hem Türkiye İttifakı kurduk deyip, hem tüm oyları CHP oyları saymak demek olan “Cam Tavanı Deldik” gibi laflar etmeyin. Özellikle Merkez Sağ oyların yarısı sandığa gitmeyerek AKP’ye oy vermediler. Diğer yarısı ise, bizlerin iknası sonucu CHP Adaylarına oy verdiler!
Başta Sayın Genel Başkan ve Belediye Başkanlarımıza bu tuzağı işaret eder, dikkatlerine sunar, başarılar dileriz…

02 NİSAN 2024

Devamını Oku