24 Ekim 2024 Perşembe
Özgür KARASAR
Ülke gündemi her zamanki gibi çok karışık.
Ekonomi her zamanki gibi alt üst, uluslararası ilişkiler (sisi) her zamanki gibi sisli ve bulanık, siyaset her zamanki gibi kaotik, adalet her zamanki gibi terazisi sosyal medya üzerinden tezahür eden ( Dilan Polat) dan ibaret, ibretlerle dolu ( Can Atalay ) için maalesef durum gözler önündeyken, Soma’ da Batman AKP milletvekilinin işletmesinde Bağımsız maden iş sendikasının işçileri göz altına alınırken , Artvin’de ormanı korumak için mücadele eden Reşit Kibar öldürülürken sessiz bir çığlık ,bir çığa dönüştü. #Narin nerede ?
Narin nerede diye sormaya başlayan sosyal medya kampanyası sayesinde Diyarbakır’ ın 60 hanelik bir köyünden Tavsantepe’den haberdar olduk. Çok acımasız sosyal medya kullanıcılarının takip kasmak için yarattığı bilgi kirliliklerinin dışında gerçekten duyarlı Sivil Toplum Örgütleri temsilcileri sayesinde gerçek bilgilere de ulaştık.
Ancak esas mesele Narinler neden oluyor bu ülkede ona değinmek istiyorum.
Eğitim sistemine 4+4+4 ile başlayan ve 8 yıllık zorunlu eğitimin kaldırılmasından sonra kız çocuklarının 12 yaş sonrası tarikat ve cemaat ocaklarına itildiğini bizzat gördüm. Hem de İzmir’in göbeğinde. 4 yıl sonunda okula gönderilmeyen kız çocukları evde annesinin ev işlerine yardım eden yada yaşlı bakımında kullanılmaya başlaması ( Dede, nene) gibi. Arta kalan zamanlarda ise cemaatlerin yurtlarında kurslara gidiyorlar.
Bayraklı Belediyesi Nafizgürman kütüphanesinde çalışırken bir çok küçük yaşta kız çocuğunun tarikat yurtlarına nasıl mahkum edildiğini gördüm. Maddi durumu olmayan aileler, erkek çocuklarını değil, ilk kız çocuklarını okuldan alıyorlar ve gerisi malum.
Bayraklıda sadece benim bulunduğum çevrede Nur cemaati, Menzil ve Süleymancıların cemaatlerinin yani sıra en az 10 cami mevcut. Yaşadıklarımı ve gördüklerimi yazsam roman olur ancak baş kahramanı sanırım Bayraklının kurucu Başkanı Hasan Karabağ olurdu.
İste size sosyal medyada duyarlılıkla iki kelam yazanlarla gerçek anlamda sorunların çözülmesi için nasıl mücadele edildiğini örnekleyeceğim.
28 Semt evi ve 16 Kütüphanesi ile Bayraklıda aydınlanma devri ve devrimi yapan başkandı Hasan Karabağ. Bu cemaat ve tarikat mahallelerinden çocukları ve kadınları alıp , zeybek oynayarak 1923 kişi toplayarak 1923 yazan, bu mahallelerden 4 bin kişi toplayarak Mustafa Kemal Atatürk’ün kalpaklı resmini yapan bir Belediye Başkanıydı.
O semt evlerinde ve kütüphanelerinde neler yapılıyordu anlatmaya başlasam sayfalar tutar. Ancak hiç unutamadığım bir anımı anlatmak isterim.
8 Yaşında sürekli kütüphaneme gelen bir öğrencimin yüzü her zamankinden daha kırmızı hatta morarmıştı. Biraz sohbet sonucu yüzüne cemaat hocasının tokat attığını öğrendim. Annesini çağırdım ve ona bir soru sordum “ oğlunuzu ben burada döversem ne yaparsınız ?” verilen cevap net “ belediyeye şikayet ederim” dedi. Peki oğlunuzu cemaat hocası dövmüş nereye şikayet edeceksiniz” dediğimde sustu ve cevap veremedi . Sonra biz bu hanımefendi ile çok güzel diyaloglarımız oldu ve çocukları için çok güzel adımlar attık.
Dezavantajlı mahallelerde bilgisayar ile donatılmış kütüphaneler sayesinde bir çok çocuğun kaderi değişti. Semt evlerinde meslek kursları ile bir çok kadının hayatı değişti.
Sonra ne oldu biliyor musunuz ? Bir avcı geldi ve tüm bu güzel işleri ortadan kaldırdı. Üstelik birde öğretmen olduğu söylenen bir belediye başkanın ilk icraatı neydi biliyor musunuz ? Kütüphaneleri kapatmak ve bilgisayarlarını kendi işe aldığı kadrolarına dağıtmak oldu. Biz o bilgisayar ve donanımları yaptığımız başarılı bir proje sonrası hibe olarak kütüphanelerimize kazandırmıştık üstelik.
Tarikat ve cemaatler bir yana , uyuşturucu baronlarının elinden aldığımız çocukların, eğitim ve sosyal hayatlarını elinden aldı. Bunu yapan kişinin adı Serdal Sandal adında bir dershane Matematik öğretmeniydi. Bu zat ayrıca bu mahallelerde başarılı işler yapan tüm kadroya sistemli mobbing uygulamış beni mesela işten çıkarmıştır. Hem de ödüllü bir personeli işten çıkarmıştır .Bir değil iki kere üstelik. Bu benim için bir onurdur. Boynumda ki en iyi madalyadır.
Tarikat ve cemaatlere karşı verdiğim mücadele bir yana bu siyaset içinde verdiğim mücadele bir yana gerçekten yazsam roman olur cinsinden .
Odunu ehline verirsen ondan bir şaheser çıkarır ama odunu oduna verirsen sadece bir kütük çıkarır.
Sayın Hasan Karabağ madde bağımlısı olanlardan tutun, bir çok suça karışmış insanları nasıl sosyal belediyecilik ile rehabilite edeceğini biliyordu. O dönemler Bayraklı suç oranı İzmir’de neden en düşük ilçeydi bunu bir incelesinler. Mevcut Bayraklı Belediye Başkanı irfan Önal, eski Belediye Başkanı Serdal Sandal’ın tahribatlarını tedavi etmeye çalışıyor. Ne acı…Hasan Karabağ ılımlı İslam’a yanaşarak siyaset yapanların tersine bir devrim yapılabileceğini göstermişken, bir sonra ki sakal bırakarak başka yerlere selam durmuştu adeta. Şimdi ise Sayın İrfan Önal’dan beklentimiz sosyal belediyecilik konusunda hız kesmeden devam etmesidir. Bayraklıda 5 yılda hiç bir hizmet yapmayan Sedal Sandal’a rağmen seçimleri alması gerçek anlamda büyük başarıdır. Çalışmaları da umut vericidir.
Sosyal Belediyecilik işte Narinler olmaması için çok önemli. Narinlerin olmaması için yapılacak şey iki satır ile üzüntü yazmak mıdır ? Yoksa mücadeleyi sosyal belediyecilik ile yükseltmek midir ? Bunun en iyi örneği zamanında Bayraklıda başarıldı. Yeniden tüm Türkiye’de başarabiliriz.
Yok öyle umutları karartmak. Hepimize ama hepimize çok büyük işler düşüyor. Belediye çalışanları işlerini mış gibi yapmak yerine gerçekten yaparlarsa bir çok Narin için ağlayıp vahlayıp ağlamayız.