Mehmet Halil Arık

Mehmet Halil Arık

23 Ağustos 2024 Cuma

Bir eğitimciden zirve(!)ye mektup var! /1

0

BEĞENDİM

ABONE OL

mehmethalilyazdi

 

Fasıl I – GİRİŞ

Zirvedeki baylar; sözüm sizedir!…

Biliyorum, siz söylenenlerin haklılığına kulak vermek yerine, öküz altında buzağı, arama içgüdüsüyle, “suç ve suçlu” arayacaksınız.

Ülkemin verdiği ekmeğin bedeliyse “suçlanma” hoş geldi!..

İŞTE GERÇEK!… Kalemi kırıldı barışın!… Tehlike kapıda!…

Kör gördü, sağır duydu!…   Siz görmediniz, duymadınız. Üç maymundan birisiniz..

Ülke yasta; kiminiz lafta, kiminiz biatta!.. Kiminiz çıkar için kuyrukta!…

Siyasette yarışın adı, ülkeye hizmetti hani,!?..

Siyaset, “her yolla oy kap” ilkesiyle kirlendi, hukuk kilitlendi, demokrasi düğümlendi – bohçalandı rafta. Özgürlük “verdiğim kadar”a indirgendi. .

Ülke kan gölü…

Analar ağlamasın’la başlayan oy avcılığı, kumpas’a evrilince yeniden ağlar oldu analar! Hem de ne ağlama!…

Şehit cenazesinde 3 dakkalık saf tutmakla ödenir mi o gözyaşlarının bedeli!?.

Anadolu şimdi kahırla ağlayan ana dolu!…

60 günde 60 ana değil; 360 ana!..  Sayıları artarak ağlıyor günler boyu.

Kırıldı kalemi barışın!… Hem içerde, hem dışarıda.

Biz evlatlarımızı fedaya hazırız buyurmuş Davutoğlu.

Fedaya hazır can kendisinin olmayınca, ne cömertçe(!) bir  özveri değil mi?…

Yola devam adına kefen giyenler neden fedaya dahil değil!?…

Neden, feda edilip 3 dakkalık törenle yolcu edilenler kıyıdan, köşeden, bucaktan da; havuzlu villalardan, saraylardan köşklerden değil!?.. Bir teki bile…?

*

Habur hukukuyla yıllar önce çizilmişti bugün feda edilenlerin kaderi.

Analar ağlamasın yalanıyla göz yumdu kör kesildi devlet. Kulak tıkadı, sağır kesildi devlet!. Tuneller kazılıp, silahlar depolanırken, Habur kaçakları köşe bucak yuvalanırken, Kaçak Saray inşaatında amelelikte miydi yörenin, valileri, kaymakamları, görevlileri, Mit’i, jandarması, polisi!?…

Suskunluk oy avcılığına malzeme olmamalıydı değil mi?

Kör gördü, sağır duydu!… Arşa yükseldi yas!… Ama siz duymadınız!..

Ya da duydunuz; sustunuz!. Tabut sayısını, oyunuzdaki artışla aynı kefeye  koydunuz!..

Oysa şimdi 2 ayda 300’ün üstünde şehide karşılık iki katından fazla terörist imha etmekle yarattığınız destanın kahramanı ilan etmektesiniz kendinizi. Teröristten yana olanın Allah belasını versin!.. Ülkeye yan gözle bakıp, Sevr’de alınamayan öcün peşinde yataklık ve yalakalık edenlerin de  belasını versin!…

Ama, doymayan ihtiraslarla ülkenin kan gölüne çevrilmesinde payı olan oy avcılarının da, Allah belasını versin!…Paydaşlık ve yandaşlık edenlerinde!…

Kurtuluş Savaşı’nda bile, bu sürede bu sayıda şehit verilmemişti!.. Ki onun adı “Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı” idi.

Hadi; hakaret arayın bu sözlerimde!…

Ne yurtta kaldı barış ne de cihanda!…  Kim bu barışa ihanet eden  insanlık düşmanı hain!…

Siz, salt ülkenin değil; cihan barışından da sorumluydunuz!..

Sırtınızı dönünce Ata’nın ilkelerine, barışa dair görevlerinizi unuttunuz.

Dünyanın lideri olmak neyinizeydi sizin!..

Al işte; kendinizi bataklığın ortasında buldunuz!… Üç’tü düşman, siz sayıyı, 4, 5, 6, 7… ettiniz. Eliniz erdikçe, düşman ürettiniz!…

Dün, one munite” kurgusuyla ürettiğiniz  düşmanlarla, bu gün yeniden dost olmanın peşindesiniz!?… Özür diletme dayatmasının özrü mü bu yaptığınız!?

Bir taraftan “Demir ağlarla ördük” diyen millicilerle alay ederken, diğer taraftan ülkeyi her biri 30’ar tonluk bloklarla ördünüz. Bununla da övündünüz!…

Esad’a dost olup, müşterek kahvaltılar yaparken; şimdi Esed’e hasım oldunuz!…

“Kefenleri giydik de döküldük yollara!” diyerek akkefenliler önünde nutuk atarken, musalla taşlarına, başka kefenliler koydunuz!..

Ne kolay demi ölüm; kefeni giyenle, öleni başkası olunca!..?..

Alnınız ak, başınız dikti hani!.. Niçin musalla önünde başınızı öne eğer oldunuz!…

Hani “bu orduyla iyi ki savaşa girmemişiz” diyerek, kozmik odalara pike dalış yaparken;

Hani, Ergenekon’du, Bolyoz’du, Poyraz, Ayışığı… Casusluk, Suikast OdaTv diyerek sizce “bağırsaklar b.k atıp temizlenirken”

Ordunun başı terörist damgasıyla en ağırdan müebbetlik olurken,

Ortadoğuda 24 ülkenin sınırlarını yenibaştan çizilirken, Eşbaşkanıydı bu işin  içinizden biri.

Ölümlere “bahar” adı takılıp ülkeler yakılıp yıkılırken, uykuda mıydınız…?

Yine mi aldatıldınız?

Bunca aldatılmışlığın öcü mü o barışın kırılan kalemi!?

Bedel mi ödüyor o ağlayan analar?

Kurtlar sofrasında, aslında aldatılmadınız; kullanıldınız!..

Ülkeyi Ortadoğu bataklığına sapladınız!.. Ne barışı becerdiniz, ne de savaşı!…

Sorun şu: 14 yıl boyunca böyle bir yönetime katlanma zorunluluğu, bizlere verilmiş bir ilahi ceza mı!?…   27 Şubat 2016

(I. faslın sonu. II. fasıl gelecek)