İlhan Karaçay

İlhan Karaçay

13 Nisan 2024 Cumartesi

Adana, portakal çiçeği kokusunu dünyaya yayacak…

Adana, portakal çiçeği kokusunu dünyaya yayacak…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlhan KARAÇAY

Bakmayın siz, arada bir Adana’ya ve Adanalılara yazdığım eleştirel esprilere.

Has Adanalı eğitimci, siyasetçi ve yazar dostum Cezmi Doğaner’e, ‘Büyük köylü’ diye hitabıma ve bazı Adana milletvekillerini, ‘Çukurova Havalimanı’nı baltaladıkları’ için yaptığım eleştirilere de bakmayın…

Benim gibi Mersinliler için bir kardeş şehirden ziyade, ikiz şehir kabul edilen Adana’mız, Türkiye’nin incisi sayılan şehirlerimizden biridir.

Pamuk tüccarları ile ünlü olan Adana’mız, narenciye yetiştiricileri ile de ünlü bir şehir olarak, Türkiye’nin ilk festivaline sahip olan bir yerdir.

Bu şehrin renkli ve coşkulu etkinliklerinden biri de her yıl düzenlenen Adana Portakal Çiçeği Festivali’dir. Portakalın o eşsiz kokusuyla dolup taşan bu festival, baharın gelişini kutlamak için düzenlenen bir şölen niteliğindedir.

Her yıl Nisan ayında gerçekleştirilen bu festival, Adana’nın doğal güzelliklerini ve zengin tarım potansiyelini kutlamak için düzenlenir. Şehir, bu dönemde portakal ağaçlarının açan çiçekleriyle donanmış bir görünüme bürünür ve festivale katılanlar bu muhteşem manzara eşliğinde unutulmaz anlar yaşarlar.

Adana Portakal Çiçeği Festivali, renkli kortejler, sokak gösterileri, konserler, yarışmalar ve yöresel lezzetlerin bulunduğu bir panayır atmosferinde gerçekleşir. Geleneksel halk oyunları ve müzikleri de festivalin vazgeçilmezlerindendir. Ayrıca, festival kapsamında düzenlenen portakal temalı yarışmalar ve sergiler de katılımcılara eğlenceli ve öğretici deneyimler sunar.

Adana Portakal Çiçeği Festivali, sadece Adanalıların değil, Türkiye’nin dört bir yanından ve dünyanın dört bir köşesinden gelen ziyaretçilerin de ilgisini çeker. Festival, Adana’nın misafirperverliğini, kültürel zenginliğini ve yaşam sevincini yansıtan bir platform olarak öne çıkar.

Her yıl on binlerce kişinin bir araya geldiği Adana Portakal Çiçeği Festivali, hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin gönlünde özel bir yer edinmiştir. Bu festival, portakalın ve Adana’nın bereketini, coşkusunu ve enerjisini kutlamak için mükemmel bir fırsattır.

Nasıl ki, Hollanda’da çiçek bayramları tüm dünyada ünlüyse, Adana’nın ‘Portakal Çiçeği Festivali’ de o kadar ünlü sayılır.

Adanalılar, İspanya’nın Valensiya sokaklarını süslemiş olan turunç ağaçları gibi, kendi sokaklarını da süslemiş olan turunç ağaçlarına istinaden, 12 yıl önce bir festival düzenlemeyi planlamışlardı.

İşte, 2013 yılında halkın inisiyatifi ile başlatılan ‘Nisan’da Adana Portakal Çiçeği Festivali’ne, 12 yıl sonra bugünden itibaren, yurt içinden ve dışından yüzbinler katılacak. İki hafta sürecek olan festivalde, Dans gösterileri, Üniversite müzik gruplarının konserleri, Halk oyunları gösterileri, Bando gösterileri spor müsabakaları ve narenciye çeşitleri ile Adana’da sokaklar şenlenecek.

İki yıllık kovid-19 pandemisi nedeniyle yara alan bu festivalde yaşananları daha sonra okuyacaksınız mutlaka…

KARNAVAL ZIRVASI

Ne yazık ki, daha önceleri de olduğu gibi, bu kez de muhteşem olacağına mutlak gözüyle bakılan, ‘Nisan’da Adana Portakal Çiçeği Festivali’ne bazı bilinçsizler gölge düşürüyor.

Benim yazılarımı da yayınlayan, Adana’daki  haber portalının sahibi Oktay Erol, bu festivale ‘Karnaval’ diyenlere ateş püskürüyor. Karnaval sözcüğünün yanlış olduğunu söyleyen Oktay kardeşimin bu iddiasını ben de araştırdım. Hollanda’da ünlü bir Kardinal olan bay Püt ile konuştum ve sonunda anladım ki, ‘karnaval’ sözcüğü, festival anlamında değilmiş. Karnaval sözcüğü, bir dini vecibedir. İtalyanların ‘Carne Levare’ dedikleri karnaval, 40 günlük et orucuna verilen bir isimdir. Bu oruçtan önce yapılan şenliğe de ‘Karnaval festivali’ denmektedir.

Böyle biline ve böyle yapıla…


Yani, ben de dahil, çok kişinin, ‘festival’ anlamını taşıdığını bildiğimiz karnaval, bir dini vecibedir. Yukarıdaki afişte görüldüğü gibi, bu hatayı bilinçsiz bir şekilde yapmakta olanlar, derhal bu hatadan dönmeliler ve bir dini vecibe olan karnaval sözcüğünü kullanmamalılar.

Devamını Oku

Mezitli adayı CHP’ye ders olacak

Mezitli adayı CHP’ye ders olacak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlhan KARAÇAY

Hollanda’daki pek çok ‘Yönetim Uzmanı’, Türkiye’de 31 Mart günü yapılacak olan yerel seçimlerde, adayların, siyasi partiler tarafından, antidemokratik bir şekilde saptandığını iddia ediyor.
İddiacılar arasında, Frank Alsema da bulunuyor.

Örnek olarak, neden Frank Alsema’yı gösterdiğim merak edilecek tabii…

Anlatayım:
Frank Alsema, 2019 yılında Amsterdam’da, “Herkes için eşit şartlarda yaşanabilir kentler” sloganı ile düzenlenen ‘WeMakeThe.City Festivali’nin organizatörüydü. Dünyanın çeşitli ülkelerinden Belediye Başkanlarının davet edildiği bu festivale, Türkiye’den sadece bir tek Belediye Başkanı davet edilmişti. Bu davetli, Mersin’in Mezitli ilçesi Mezitli’nin Belediye Başkanı Neşet Tarhan’dı.

Neşet Tarhan, iki dönemdir Mezitli ilçesini yönetiyor. Mersin’in turistik açısından da önemli bir iskân yeri olan Mezitli’de halk, Neşet Tarhan’dan çok memnun. Zira, Tarhan’ın eşi Sembol hanım da, sosyal ve kültürel faaliyetleri ile, özellikle kadınların idolü haline gelmiş bir kişiliktir.

Az sonra, yurt dışında yapılan çeşitli toplantılarda Mezitli ve Mersin’i çok iyi anlatan, gerek turizm, gerek ticaret ve gerekse yatırım alanlarında öne çıkaran Neşet Tarhan’a ait eski haberleri sizlere sunacağım.

Ama şimdi, böylesi başarılı ve böylesi sevilen bir kişinin, CHP tarafından dışlanışından söz etmek istiyorum.

CHP’nin iki dönemdir, görevini çok başarılı bir şekilde yapan Neşet Tarhan’ın yerine kimi aday gösterdiği hususu, benim ilgi alanım dışında.

Ama, dünya çapında belediyeciliği öğrenip uygulayan, iki dönemlik bir başkanın, güya anketlere bakılarak devre dışı bırakılışı benim ilgi alanımda.

Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, nummer Automatisch gegenereerde beschrijving

4000 km. uzaktan takip ettiğim halde, durumu sağlıklı bir şekilde analiz edebildiğim duruma göre, şimdi yapılmakta olan anketlerde, Neşet Tarhan’ın, yüze 41 oy alacağı ve hedefin yüzde 45 olduğu anlaşılıyor. İşte bu gerçekleşirse, belki dünyada ilk olmayacak ama, CHP’ye büyük bir ders olacak olay yaşanmış olacak.

Neşet Tarhan’ın, neden ‘çok başarılı ve bilgili’ olduğunu anlatabilmem için, daha önce yayınlamış olduğum haberlerden kesitler sunacağım.

İşte o haberler:

MERSİN-MEZİTLİ BELEDİYE BAŞKANI NEŞET TARHAN AMSTERDAM’DAKİ ‘EŞİT ŞARTLARDAYAŞANABİLİR ŞEHİR FESTİVALİ’NDE KONUŞMA YAPACAK.

Amsterdam’da bugünden itibaren, 450 konuşmacı ve onbinlerce ziyaretçi, tam bir hafta boyunca ‘Eşit Şartlarda Yaşanabilir Şehir Festivali’nde, konuşma yapacaklar

Dünya’nın dört bir tarafından davet edilen konuşmacılar arasında, Mersin’in en büyük ilçesi olan Mezitli’nin Belediye Başkanı Neşet Tarhan da var.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\Neset Tarhan-Amsterdam'da konusmaci (2).jpg

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\Neset Tarhan-Amsterdam'da konusmaci (1).jpg

WeMakeThe.City’ başlıklı festivalin doğuşu 2016 yılına dayanıyor. Avrupa Birliği Komisyonu Jurisi, şehri daha yaşanır hale getirmek için, firmalar, girişimciler, sosyal yardım kuruluşları, ilim dünyası ve halka, yenilikler ve değişimler üzerinde hizmet veren ve eşitsizliğe karşı mücadele veren Amsterdam Belediyesi’ni birinci seçmişti.

Amsterdam Ekonomik Kurul’u ve Pakhuis De Zwijger’in ortaklaşa organize ettikleri ‘WeMakeThe.City’e, dünyanın dört bir yanından 450 konuşmacı davet edildi.
Organizatörlerden Egbert Fransen, eşitsizliğin, dünyanın her kentinde hüküm sürdüğünü belirtirken, ‘İyi kararlar alınmazsa, Amsterdam iş dünyasındaki eşitsizlik çok kötü duruma düşer. Ama ne yazık ki, dünyanın hiçbir kentinde mümkün olmayacağı gibi, Amsterdam’da da eşitsizliğin kökü kazınamayacaktır.’ dedi.

Bir hafta sürecek olan WeMakeThe.City’in ana teması, dayanıklılık, çeşitlilik, ihtimam ve özen ile girişimcilik olacak. Sayısız toplantı ve konferanslardan başka bisiklet turları, sergi ziyaretleri, çocuk programları, Amsterdam’ın her tarafından başka Haarlem ve Zaandam turları yapılacak.
Amsterdam’daki eşitsizliklere çareler bulunması için 450 konuşmacı davet edilmiştir.
Aynnı sorunların yaşandığı Milano, Barcelona ve Mersin gibi kentlerden de yöneticiler konuşacaklar. Örneğin, Helsinki Belediye Başkanı 30 kişilik bir ekiple geldi. New York Belediye Başkanı, yok satan Donut Ekonomi kitabının yazarı Kate Raworth da kounuşacaklar.
İşte, bu kadar ünlülerin arasında, Mersin Mezitli’den de bir konuk var. Çeşitli konularda fikirlerine başvurulacak olan bu konuk, Mezitli belediye Başkanı Neşat Tarhan’da başkası değil.

Amsterdam’daki WeMakeThe.City Festivali’nde görev yapan ve Amsterdam’da yönetici konumunda olan konuşmacı Türk isimler de var.
Oya Saf (Mersin Citylab-Mersin Üniversitesi), Nida Naycı Artadoğu Üniversitesi) , Tuna Taşan (Amsterdam Üniversitesi profesörlerinden) Adnan Tekin (Kuzey Hollanda Tabiat ve Çevre’den sorumlu İl Genel Meclisi Üyesi), Arzu Senel (Amsterdam Dizayn ve Mühendislik), Deniz Karaman (Amsterdam Belediye Meclisi Üyesi), Ekim Tan (Dizayn Mühendisi), Reyhan Safari , Said Arslan (Amsterdam İnşaat Uzmanı), Oktay Leeman ( Amsterdam Güvenlik Danışmanı), Emin Keçeci (Eğitim Uzmanı).

HOLLANDA’DAN BİR BELEDİYE BAŞKANI GEÇTİ: NEŞET TARHAN

Avrupa Birliği tarafından, ‘Herkes İçin Eşit Şartlarda Yaşanabilir Kent ‘ seçilen Amsterdam’da, belediyeciliği A’dan Z’ye araştırdı.

Bir hafta süren ve çeşitli etkinliklerde, dünyanın dört bir yanından gelen 450 konuşmacıya da ders veren Tarhan, Mersin ve Mezitli’yi 45 dakika süren tartışmada anlattı.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\Neset Tarhan salon (3).jpgWeMakeThe.City adlı festivale dünyanın dört bir yanından konuşmacılar,müzisyenler ve çocuklar davet edildiler.

Hollanda’nın Amsterdam kemtinde yapılan ve tam bir hafta süren ‘Herkes İçin Eşit Şartlarda Yaşanabilir Kent Festivali‘ne, dünyanın dört bir yanından 450 konuşmacı davet edilirken, Türkiye’den sadece bir Beldiye Başkanı davet edildi. Bu da, Mersin’in Mezitli İlçesi Belediye Başkanı Neşet Tarhan’dan başkası değildi.

Evet, Neşet Tarhan, festivaldeki etkinlikleri takip etmek ve de konuşmak için geldiği Amsterdam’da adeta fırtına gibi esti. Tarhan’ın burada fırtına gibi esmesine katkıda bulunan iki kadınımız da vardı.

Amsterdam’daki organizasyonun ortaklarından Pakhuis De Zwijgers’in, ‘WeMakeThe.City’ projesinin beyni olan Ekim Tan ile Mersin Üniversitesi’nden Nida Naycı, tüm etkinliklerde Neşet Tarhan’ın yanında oldular.

Festival’in konusu

Festivalin doğuşu 2016 yılına dayanıyor. Avrupa Birliği Komisyonu Jurisi, şehri daha yaşanır hale getirmek için, firmalar, girişimciler, sosyal yardım kuruluşları, ilim dünyası ve halka, yenilikler ve değişimler üzerinde hizmet veren ve eşitsizliğe karşı mücadele yapan Amsterdam Belediyesi’ni birinci seçmişti. Amsterdam belediyesi de, bu seçimden iki yıl sonra 2018’de, belediyeciliği dünyaya öğretmek için festival yapma kararı aldı.

İlki geçen yıl yapılan festivalin ikincisi bu yıl 17-23 Haziran’da yapıldı.

Amsterdam’daki festival etkinlikleri çerçevesinde, kentin, eşit şartlarda yaşanabilir hale gelmesi için, insanların yaşamlarındaki sosyal, kültürel, sağlık, eğitim, iş yaşamı gibi konulardaki yenilikler gösterilirken, kentin imarı, su ve enerji sorunlarının da nasıl çözümlendiği gösterildi ve anlatıldı.

Örneğin, Amsterdam’da binlerce Türk’ün de çalışmış olduğu NDSM tersanesi ve Türkler’in barındığı Atatürk Kampı’nın kapanışından sonra, bu yerlerdeki toprağın zehirlenmiş olduğu anlaşılmış. Zehirlenmiş toprakların temizlenmesi için özel bitkiler yetiştirilmiş ve oralara yerleştirilen gemiden bozulmuş evlerin toprakla bağlantısı da, yüksek teraslarla kesilmiş.

Bu yöntem ile toprak 5 yıl içinde zehirden arındırılmış oluyor.

Afbeelding met kleding, buitenshuis, persoon, boom Automatisch gegenereerde beschrijving

Aynı bölgede, evlerde harcanan sular da yeni yöntemlerle değerlendiriliyor. Yağmur suları, mutfak suları ve tuvalet suları ayrı ayrı depolanıyor ve bunlar heba edilmeden arındırılarak yeniden kullanılıyor. Enerji konusu da güneş panelleri ile çözümleniyor.
Su içinde inşa edilen evlerde de iklim şartlarına göre ucuz ve konforlu bir yaşamın nasıl gerçekleştirildiğine şahit olduğumuz gün, balık yetiştirilen özel konteyner-akvaryumlardan alınan sular ile daha yararlı bir bitki yetiştiriciliğini gördük.

Yukarıda anlattığım konular üzerinde uzman olan Mersin Üniversitesi’nden Nida Naycı, Neşet Tarhan’a bu konuda teknik biligier verdi. Nida Naycı, bunların aynı şekilde uygulanması için, Mersin’de bir labaratuvar kuracaklarını belirtti. Bu konuda bir çalışma var bile. Play City ve CityLab olarak adlandırılan bu çalışma sonunda, Play City, çeşitli kuruluşların ve bireylerin ayrılmaz ve işbirliğine dayalı planlama alanı olmak için, Mersin Üniversitesi ile işbirliği içinde Mersin CityLab’ı kurulmuştur. Proje, mevcut kentsel planlama gündeminde acil iki konuya değinmektedir:

Birincisi, şehir planlamada işbirlikçi karar vermeye yönelik uzun vadeli kültürel değişim yaratmayı amaçlamaktadır . İkincisi, Citylab kentsel dönüşümdeki mevcut kısa vadeli yaklaşıma bir alternatif olarak düşünen dairesel sistemlere odaklanmayı önermektedir . Bu proje, Yaratıcı Endüstriler için Hollanda Uyarım Fonu tarafından kolaylaştırılan uluslararasılaşma programı çerçevesinde ortaya çıkmıştır.

Afbeelding met hemel, panorama, buitenshuis, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Neşet Tarhan, Amsterdam’daki etkinliklerin tamamını görebilmek için yoğun bir çaba sarfetti.
O tiyatrodan bu tiyatroya, o etkinlikten bu etkinliğe koşarken çok yoruluyordu tabii.
Kendilerine eşlik ettiğim Tarhan, bahçesine yerleştirmiş olduğu uçak sayesinde dünyaca ünlü olan Corendon Oteli’nde arada bir dinleniyordu.

…Ve tarihi gün

Neşet Tarhan’ın, Amsterdam festivalindeki en önemli günü, konuşma yaptığı gün oldu.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\Neset Tarhan toplanti (2).jpg

Dünya envanterlerinde kayıtlara geçen festivalin iki saat süren bir tartışma bölümünde, Mersin için 45 dakika ayrıldı. Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Mersin Üniversitesi’nden Nida Naycı, Amsterdam’daki organizasyon bürosundan Ekim Tan ve Mersin’de daha önce çalışmalar yapan uzman Frank Alsema’dan kurulu bir panel, program moderatörün sorularına yanıtlar verdi.

Amsterdam dışında Berlin, Londra, Anvers, Roterdam, Milano gibi farklı kentlerde,   sürdürülebilir kentler, sağlıklı kentler, katılımcı kentler, ıklim duyarlı kentler, döngüsel kentler gibi geleceğe ilişkin vizyonların tartışıldığı oturumlarda, Mersin’den ilgili  projeler tam 45 dakika tanıtıldı.

Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, kadın üretici pazarı, gönüllü serası gibi kentsel ekonomiye ilişkin deneyimli projelerini aktarırken, Avrupalılar’a adeta ders verdi.

Aşağıda, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan’ın yapmış olduğu konuşmayı sunuyorum.

İşte, Neşet Tarhan’ın dikkatle dinlenen ve zaman zaman alkışlanan slayt gösterimli konuşması:

”Değerli Konuklar, Ben Türkiye’nin güneyinde, Kıbrıs’a bakan bir sahil kentinde Belediye Başkanlığı yapıyorum.
Başkanlık yaptığım yer Mersin-Mezitli.

Mezitli, Hollanda’da denizin doldurulmasından sonra kazanılan toprak parçasına kurulan Almere kenti ile aynı kaderi paylaşır sayılır.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\Mezitli 50 yil once 50 yil sonra (2).JPG Mezitli, 50 yıl önce, içinde bir tek binası olmayan bir köy idi.

Bu fotoğrafı, işte bu salonda şimdi fotoğraf çekerken gördüğünüz gazeteci İlhan Karaçay tam 50 yıl önce çekmişti. Fotoğrafta değil bina ev bile göremiyorsunuz.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\Mezitli 50 yil once 50 yil sonra (1).JPG

Bu fotoğraf da, yine İlhan Karaçay tarafından 50 yıl sonra, geçen hafta çekildi. Görüldüğü gibi, 50 yıl sonra Mezitli, 200 bin nüfusuyla adeta Mersin’in Satelit (uydu-peyk) şehri oldu.

Afbeelding met Luchtfotografie, Vogelperspectief, gebouw, lucht Automatisch gegenereerde beschrijving

Almere de 1976 yılında teslim edilen ilk ev sonrasında, Amsterdam’ın Satelit kenti sayılabilecek 208 bin nüfuslu bir yer oldu.

Mezitli’nin nüfusu, yaz aylarında yarım milyonu geçmektedir. Zira burada kurulan yüzme havuzlu ve sosyal tesisli binlerce siteye, yüzbinlerce insan yerleşiyor.

İlçemizin güneyinde 15 km. deniz ve kumsal, kuzeyinde ise 2 bin metre yüksekliğe ulaşan Toros Dağları vardır. İlçemizin kuzey bölgesinde narenciye ve diğer tarım ürünleri yetiştiriciliği vardır. Deniz yönündeki yerleşim alanları ise Mersinliler’in ikamet için tercih ettiği yerlerdir.

Mezitli 2500 yıllık tarihi olan ve hâlâ arkeolojik kazı çalışmalarının devam ettiği bir yerdir. İlçemiz, kültür ve sanatsal kimliği ile öne çıkmaktadır. Bu kent kimliğinin, uluslararası boyutta da öne çıkarılması, Kent Labaratuarı’nda bir çalışma konusu olmalıdır.

Mezitli, kadın dostu bir belediyeye sahiptir. Özellikle % 90’nı kırsal alanda, % 10’u da kent merkezinde olmak üzere 650 kadın, 9 yerdeki üretici merkezlerinde ürettikleri ürünleri doğrudan tüketicilere sunmaktadır. Bu projemiz, 2018 yılı sonunda Çin’de gerçekleştirilen Kentsel İnovasyon Yarışması’nda birincilik kazanmıştır.

İlçemizde kadın nüfusu daha fazladır. Mezitli, yalnız yaşayan kadınların tercih ettikleri bir bölgedir.

Kent planlaması ve plan değişikliklerinde de, Birleşmiş Milletler’in 2030 yılına kadar öngördüğü 17 hedeften bazılarının öne çıkarılması, sürdürülebilir kalkınma için önemlidir.

Son olarak ifade edeceğim önemli bir konu da şudur: Mezitli’de 200 binlik nüfusun yanında, sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, kayıt dışı olanlarla beraber 40 bin Suriyeli Mülteci bulunmaktadır. Bir milyon nüfuslu Mersin kentinde ise Suriyeli sayısının 350 bin olduğu bilinmektedir. Uluslararası kurumlar, bu bağlamda ülkemize yapacaklarını öngördükleri sözleri tam olarak yerine getirmemişlerdir. Bütün bu olumsuzluklara karşın Belediyemiz, Mezitli’deki Suriye dernekleri ile iletişim içerisinde ortak çalışmalarını sürdürmektedir.

Belediyemiz, Suriyeli gençlere ücretsiz spor sahaları tahsis etmekte, Suriyeli kadınların ürettiklerini doğrudan pazarlamaları için yer tahsisi yapmaktadır.

Entellektüel düzeyi yüksek, sosyal yaşam olarak yerleşik nüfus ile, Suriyeliler arasında önemli doku yumuşaklığı aşılamamıştır. Bu durum potansiyel sosyal çatışma ortamına zemin hazırlayabilmektedir. Bu sorunun çözümünde tüm gelişmiş ülkeler ve AB gibi uluslararası kurumların harekete geçmelerinin grektiği kanısındayım.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\download.jpg

Sürdürülebilir kalkınma için, Birleşmiş Milletlerin öngördüğü 2030 hedeflerinden öncelikli olanların etap etap desteklenmesi, gerçekleştirilmesi gerekir.

Bütün bunlar için, yeniliğe açık, entellektüel birikimi yüksek, yılın 325 günü güneşli Mezitli ilçemizde, (tabii ki destekleriniz ile) Mezitli Kent Labaratuvarını, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin’deki üniversitelerimizle ve diğer kent dinamikleri ile gerçekleştirmek arzusundayız.”

ÖYLE BİR BAŞKAN Kİ…!

Mersin’in Mezitli ilçesi Belediye Başkanı Neşet Tarhan, ‘Dünyada en çok tanınan Belediye Başkanı’ oldu.

Mersin, Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanına sahip olmuş ayrıcalıklı bir kenttir.
Müfide İlhan 1950 yerel seçimlerinde, Mersin halkının oylarıyla seçilen ilk Belediye Başkanıdır.
Adı Mersin ile özdeşleşen bir başka Belediye Başkanı da Kaya Mutlu’dur.

Mersin’e Demokrat Parti Döneminde Zeki Ayan gibi bir başka değer de Belediye Başkanlığı yapmıştır. Okan Merzeciler ve Macit Özcan da Mersin’de uzun süre Başkanlık yapan değerlerdir.
Kaya Mutlu ve Macit Özcan Zamanında, Mersin belediyesinde gizli bir kahraman tam 18 yıl önemli bir görev üstlenmişti. Bu kahraman, şimdiki Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan’dan başkası değildi.
Mersin Belediyesi’nde yıllarca edinmiş olduğu tecrübeyi, iki dönemdir Mezitli’de icra etmekte olan Neşet Tarhan, katıldığı yurtdışı etkinliklerde, gerek kendisinden ve gerekse Mersin’den sıkça söz ettiren tek adam olmuştur.

Afbeelding met tekst, krant, Nieuws, Krantenpapier Automatisch gegenereerde beschrijving

Neşet Tarhan yurtdışındaki ilk popülerliğini Hollanda’dayaşamıştı. Amsterdam’da yapılan ‘Eşit Şartlarda Yaşanabilir Şehirler Festivali’ne katılan Neşet Tarhan, dünyanın dört bir yanından gelen 450 konuşmacıdan biriydi. Çeşitli etkinliklerin yapıldığı festivalde yaptığı konuşma ile çok dikkat çeken Tarhan, oturumu yönete moderatör’ün sorularını da yanıtladı. Başkalığını yaptığı Mezitli Belediyesi’nin, özellikle kadınlar ve göçmenler için uyguladığı projeler, festivale katılan tarafından ‘Örnek projeler’ olarak ilan edilmişti.

Afbeelding met persoon, kleding, person, publiek Automatisch gegenereerde beschrijving
Mezitli Belediyesi’nin Fransa’da kazandığı şampiyonluk, Mezitli’de ikamet edenleri çok sevindirdi. Başkan Tarhan, Fransa dönüşünde Mezitliler tarafından coçkuyla karşılandı.

Neşet Tarhan’ın yurtdışındaki ikinci popülaritesi, Fransa’da yapılan dünyanın en geniş katılımlı yarışmalarından ‘Uluslararası Guangzhou Kentsel İnovasyon Ödülleri ve Milan Paktı Ödülleri’ yarışmasında şampiyonluk alarak gerçekleşti.

Üretici kadınların ekonomik ve sosyal yaşamda daha fazla yer alması amacıyla hayata geçirilen proje, Milan Paktı Ödülleri kapsamında ‘Çevresel Zorluklar Ödülü’ne layık görüldü. Türkiye’den davet edilen tek belediye olan ve Washington Belediyesi ile birlikte şampiyonluğa uzanan Mezitli Belediyesi’nin projesi, salonda bulunanlar tarafından ayakta alkışladı. Başkan Tarhan ödülünü Marsilya Başkonsolosu Arda Ulutaş ile birlikte aldı.

Pek çok ülkenin televizyonlarında canlı olarak da yayınlanan ödül töreninde konuşan Başkan Neşet Tarhan, ödülü tüm dünyadaki üretici kadınlar adına aldığını belirterek, Kadın Üretici Pazarı’nı uluslararası platformlarda duyurduklarını ve dünya geneline yayacaklarını söyledi. Dünyada iklim hareketlerinin yansımaları ve halkın temiz gıdaya ulaşması konusunda belediyelerin yaptıkları çalışmaların değerlendirildiği Milan Kentsel Gıda Politikası Paktı toplantısına, Türkiye’den çağrılan tek belediyenin Mezitli Belediyesi olmasının çok anlamlı olduğunu ifade eden Başkan Tarhan, “Mezitli’mize Uluslararası bir ödül daha kazandırmanın gururunu yaşıyoruz. Ödülün yanı sıra, Kadın Üretici Pazarını uluslararası platformlara taşımak ve uygulamak için bir çok kentten, proje tanıtımı çağrısı almak onur verici. Aynı inançla çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Hollanda’da ve Fransa’da’ki etkinlikler sayesinde popülaritesi tüm dünyaya yayılan Neşet Tarhan, başarılı bir yöenetici olmanın yanında, seçmenleri ve dostları için vefalı bir insandır.

NEŞET TARHAN AMSTERDAM’DA DOSTLARLA BULUŞTU VE VEDA ETTİ.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\ilhan Karacay, Neset Tarhan, Deniz Erkocu, Hulya Tekin, Birol Tekin, ibrahim Ozcan, Cezmi Doganer ve Coskun Yegenoglu.jpg

Amsterdam’da festival boyunca yoğun çalışmalar yapan ve Mersin’i tüm dünyaya tanıtan Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, festivalin sonunda dostlarla buluştu ve sonra da Hollanda’ya veda etti.

C:\Users\Ilhan\Desktop\Yeni Haberler\Birol -Hulya Tekin, Cezmi Doganer, Neset Tarhan, Deniz Erkocu, ilhan Karacay ve ibrahim Ozcan.JPG
Amsterdam’ın göl kenarındaki Meram Restaurant’ta, Mezitli’de evleri bulunan ve Lahey’de balıkçılık yapan Birol ve Hülya Tekin çifti, eğitimci ve politikacı Cezmi Doğaner, Kraliyet ailesinin terzisi İbrahim Özcan, gazeteciler Coşkun Yeğenoğlu, Deniz Erkoçu ve İlhan Karaçay ile yenilen yemekten sonra, gölbaşı hatırası görüntülenen Tarhan, bu buluşmadan duyduğu memnuniyet ile Hollanda’ya veda etti.

BAŞKAN NEŞET TARHAN’DAN DAVET ALDIM.

Hollanda’daki etkinlikler sırasında 3 gün yanından ayrılmadığım Neşet Tarhan, Mersin’e geldiğimi duyar duymaz telefona sarıldı ve bir davette bulundu.

İcabet ettiğim o davet ile ilgili olarak yayınlamış olduğum iki haberi altta sizlere sunuyorum.

Afbeelding met kleding, persoon, overdekt, muur Automatisch gegenereerde beschrijving

Mersin’in güzide ilçesi Mezitli’nin Belediye Başkanı Neşet Tarhan, geçtiğimiz haziran ayında Amsterdam’da yapılan ‘Eşit Şartlarda Yaşanabilir Kent Festivali’ne konuşmacı olarak katılmıştı.

Amsterdam’da kaldı üç gün boyunca tüm etkinliklerde kendilerine eşlik ettiğim Başkan Tarhan’ın, tüm etkinliklere katılarak incelemelerde bulunması takdir toplamıştı. Festival’de yaptığı konuşma ile de Mersin ve Mezitli’yi tüm dünyaya tanıtmış olan Tarhan, Hollanda ziyaretinin son saatlerinde, organize ettiğim, Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisiyle yemekli bir toplantıya katılmıştı.
Amsterdam ziyareti ile gerek Türkiye ve gerekse dünya medyasında sükse yapan Tarhan, Mersin’e geldiğimi duyunca acizane şahsımı bir öğle yemeğine davet etti.

Yeni yapılan Mezitli Belediye Binası’nda ziyaret ettiğim Tarhan ile henüz ilk çayımı içmemişken, bir grup sürpriz ziyaretçi içeri girdi. Gelenler, Pir Sultan Abdal Derneği temsilcileriydi.

Pir Sultan Abdal Genel Başkanı Gani Kaplan ve Genel Başkan Yardımcıları, Pir Sultan Abdal Derneği Mersin Şubesi Başkanı Oğuz Özcanlı, derneğin avukatı Yeşim Dağçeken ile yönetim üyelerinin doluşturduğu makamda, sorunlar ve dilekler dile getirildi. Tarhan’ın, Sivil Toplum Kuruluşları’na yönelik yaptığı faaliyetler için teşekkür eden ve başarılarının devamını dileyen Genel Başkan Gani Kaplan, Başkan Tarhan’ı gelecek hafta Adana’da yapılacak olan Pir Sultan Abdal Şenliği’ne davet etti.

Peki, öğle yemeği ne mi oldu?
Bunun yanıtını da aşağıda okuyunuz.

BİR YEMEĞİN ANATOMİSİ VE YER SOFRASI KÜLTÜRÜ

Afbeelding met muur, kleding, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Öncelikle şunu söyleyeyim: Yüksek makamlarda oturan dostlarınızı ziyaret etmek istediğiniz zaman, özel veya sakin bir görüşmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Zira o makama gittiğiniz zaman, asistanın size kapıyı açmasından sonra içeride başkalarını da görebilir veya siz içeriye yalnız girdiğiniz zaman, arkanızdan başkalarının da makamı sizlerle paylaştığını görürsünüz. Makam ziyaretleri yapmadan önce bunları hesaba katınız. Velev ki, makam sahibi sizin için özel bir görüşme planlamış olsun ve asistanına, ‘İçeri kimseyi alma ve telefon bağlama’ demiş olsun.

Benim ziyaretim öyle özel bir görüşme olmadığı için, arkamdan makama 10 kişilik bir grup girdi ve çay içimini paylaştı.
İyi de oldu aslında…

Zira, ülkemizin güzide kuruluşlarından Pir Sultan Abdal’ın Genel Başkanı Gani Kaplan ve yardımcıları ile Mersin Şubesi Başkanı Oğuz Özcanlı ve diğer üyeler ile tanışma imkânı yakaladım. Pir Sultan Abdal mensupları ile tanışmış olmam, pek çok facebook arkadaşım tarafından memnunlukla karşılandı. Yozgat’tan yazan sevgili dostum Sancak Yılmaz da, ‘Başkan Gani Kaplan çok iyi dostumdur, selamlarımı ilet’ mesajı geçti.

Şimdi gelelim yemek konusuna.

Başkan Tarhan’ı ziyaretim sırasında ikinci bir sürpriz daha yaşadım. Başkan ile baş başa yemek yiyeceğimi hesaba katmışken, Başkan’a gelen bir telefon ile kaderim yine değişti. Arayan, Gündoğar İnşaat’ın sahibi Cihat Gündoğar’dı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, MTSO Meclis Başkanı Hamit İzol ve diğer yönetim kurulu üyeleri ile yemek yiyeceklerini belirten Gündoğar Başkanı da bu yemeğe davet etti. Başkan ise, ‘Yanımda İlhan Karaçay var, kendisi ile yemek randevum var’ deyince gelen yanıt, ‘İlhan bey de aramıza katılırsa memnun oluruz’ şeklindeydi. Eeee, biz de bu davete icabet etmek mecburiyetinde kaldık. Başkan’ın makam aracı ile Gündoğar İnşaat’ın bulunduğu binaya gittik.

Muhteşem bir binaydı. Kapıda en az 20 kişi bekliyordu.

El sıkışmadan sonra bodrum kata indik. Bodrumdaki koca bir salon halılarla döşenmiş engin divanlar minderlerle süslenmişti. İçeride MTSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Cem Bucuge, Yönetim Kurulu Üyeleri Halil Kürek, Çetin Kanar, İsa Çani, Ahmet Belice ve Yalçın Darıcı ve isimlerini not edemediğim işadamları vardı. Yani Mersin’in atardamarları oradaydı.

Aslında bu atardamarlar, yemek öncesi önemli bir toplantı yapmışlardı. Engin divanda yan yana oturduğum MTSO Başkanı Kızıltan, yaptıkları toplantının ana maddelerini anlattıktan sonra,“Özel sektör ayakta durduğu sürece, Türkiye ekonomisi ayakta duracaktır” dedi.

Uzun seronomiden sonra yemeği merak eder oldum. Acaba yemeği nerede yiyecektik?

Bunu merak ederken, salona 4-5 kişi girdi ve yere bir şeyler sermeye başladı. Merakım daha da arttı. Yere serilen örtülerin üzerine tabaklar yerleştirilmeye başlandığı zaman, ‘yer sofrası’ kurulmakta olduğunu anladım.

Sofra, Mersin’in en ünlü lokantalarından birinden getirilen yemeklerle donatıldı ve sonra da ‘Hadi buyurun’ denildi. Yanımda oturan Belediye Başkanı Neşet Tarhan rahatça bağdaş kurabildi ama ben bağdaş kuramadım. Engin divanda bile zor oturuyordum. Sağolsun değerli dost Hamit İzol imdadıma yetişti ve ‘Sen öylece kal’ diyerek önümdeki sehpaya yemeklerimi doldurdu.

Anlaşılıyor ki, Gündoğar İnşaat’ın sahibi Cihat Gündoğar ülkemizin Güneydoğulu insanlarındandı ve bizlere yer sofrası kültürü ile bir zenginlik ikram etmek istemişti.

Belediye Başkanı Tarhan’ı ziyaretim sırasında iki önemli sürpriz ile karşılaştım ve çok da memnun oldum.

Bu yazıma, ’Bir yemeğin anatomisi ve yer sofrası kültürü’ başlığını koydum.

Neden mi?

Belediye Başkanı Neşet Tarhan, önceden haber verilmeden ve basına bilgi verilmeden bir yemeğe davet edildi.

Yemeğin şekli ve yeri de belli değildi. Sonrasında, muhteşem bir atmosferde yemek yenildi.

Neydi bu atmosfer?

Tabii ki yer sofrası.

Google Amca’ya girip arama yaptığım zaman, yer sofrası ile ilgili olarak çok ilginç gerçeklere rastladım. Meğer ki ülkemizde hâlâ 100 kişiden 42’si yer sofrasında yiyormuş. Metro ve Konda tarafından gerçekleştirilen ‘Yeme İçme Değerleri ve Alışkanlıkları Araştırması’na göre Türkiye’nin yüzde 42 akşam yemeğinde yer sofrasını, yüzde 56’sı ise yemek masasını tercih ediyormuş.

Çarpıcı sonuçların yer aldığı araştırmaya göre; ‘Akşamları evde yemek nerede yeniyor?’ sorusuna Türkiye’nin yüzde 56’sı yemek masasında, yüzde 42’si ise yer sofrasında yanıtı verdi.

Yer sofrasında yemek yeme alışkanlığı yerleşim bölgesi, gelir seviyesi ve evin tipine göre farklılık gösteriyor.

Aylık geliri 5000 TL’nin üzerindeki hanelerin yüzde 82’si yemeği masada yiyor. Ancak gelir seviyesi 1200-2 bin TL arasındaki evlerde yenilen yemeğin yüzde 53’ünde yer sofrası tercih ediliyor.

Metropollerde yaşayanların %29’u yer sofrasında yemek yiyor.
Apartmanda oturanların yüzde 72’si akşam yemeğini masada yerken, gecekonduların yüzde 81’inde yer sofrası tercih ediliyor. Kentlerden yaşayanların yüzde 45’i yer sofrasını tercih ederken, metropollerde bu oran yüzde 29’a geriliyor. Türkiye’nin yüzde 86’sı ise düzenli olarak akşam yemeği yiyor.

Ünlü Fransız yemek ustası Brillat-Savarin, “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diye boşuna dememiş. Yiyip içtiklerimizin yani beslenme şeklimizin ruh sağlığımız üzerindeki etkisi, eski tarihlerden bu yana bilinen bir gerçek. Peki sadece tercih ettiğimiz yiyeceklerin değil, yemek yeme tarzımızın da kişilik özelliklerimizi ele verdiğini biliyor muydunuz

Çoğumuz yemek yemenin beslenme amaçlı olduğunu düşünürüz. Elbette bu doğrudur ama beslenme, yemek yeme denkleminin bilinen kısmıdır. Bilinmeyen kısmında ise buzdağının görünmeyen yüzü, yani psikolojik boyutu vardır. Duygular, düşünceler, olaylar, kişilik özellikleri, ruhsal sorunlar ve daha pek çok faktör yemek yeme mekanizmasını doğrudan etkiler. Çünkü zihin ile beden birbirlerini doğrudan etkiledikleri sürekli bir ilişki içindedir. Yeme davranışımızı etkileyen psikolojik faktörler sürekli iş başındadır. Çoğu kişi çocuklukta yaşanan travmalar, bağımlılık ilişkileri, depresyon, kaygı, öfke, yalnızlık, sevgisizlik, özgüven eksikliği gibi olumsuz duygularıyla başa çıkabilmek için yeme davranışını kullanır.

Evet değerli dostlar. Bir yemek davetinin ardından bakın neler yaşadık ve ne konulara girdik. Öğretici ve eğitici, olması bakımından ben mutlu oldum.

Darısı bundan sonraki davetlere…

Devamını Oku

Türkiye’den Hollanda’ya beyin göçü durmuyor…

Türkiye’den Hollanda’ya beyin göçü durmuyor…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlhan KARAÇAY

Bir zamanlar Avrupa’ya vasıfsız işçi ihraç eden Türkiye’nin, şimdilerde aynı Avrupa’ya, mühendisleri de kapsayan bir beyin göçü yaptığını biliyor muydunuz?

Evet evet, bir zamanlar hor görülen Türk temizlik işçilerinin çocukları ve torunları, o kirli elbiseleri üzerlerinden attılar ve şimdilerde iş adamı, doktor, avukat, mühendis, eğitimci, yazar, meclis üyesi, milletvekili, senatör, Bakan ve neredeyse Başbakan olmaya başladılar.

Şimdi ise, Türkiye’den Avrupa’ya getirilirken kıçlarına kadar kontrol edilen ‘işçi’ Türklerin yerine, aynı Türkiye’den altın tepsiler üzerinde ‘mühendis’ Türkler getiriliyor.

Türkiye’den ‘vasıfsız işçi’ (temizlikçi) göçünden 60 yıl sonra, şimdi resmen ‘vasıflı’ (expat) elemanlar akın, akın Avrupa’ya göçüyorlar.

Tam anlamıyla bir ‘beyin göçü’ oluyor.

Bu ‘beyin göçü’nün en büyüğü ve günceli, Hollanda’nın ASML firmasında gerçekleşiyor.

Afbeelding met Menselijk gezicht, Zakenman/-vrouw, persoon, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Ne var ki, Hollanda hükümeti bu duruma çok üzülüyor. Dışarıdan eleman getirme işleminden hoşlanmayan hükümet, daha başka kısıtlamalar getirmek istediği için ASML’i kızdırıyor.
ASML CEO’su Peter Wennink, “Onlar olmadan yapamayız” derken, hükümetin kendilerine dayadıkları değişik negatiflikleri sıralayarak, “Bu durumda firmayı yurt dışına taşırız” tehdidinde bulundu. Hollanda’nın getirmek istediği kısıtlamalardan biri de, Çin’e yapılan ihracat.
ABD’nin baskısına dayanamayan Hollanda hükümetinin bu yasaklama isteklerinin nasıl gelişeceği merakla bekleniyor.

Türkiye’den yurt dışına gerçekleşen bu beyin göçüne, avantaj ve dezavantaj olarak bakanlar var.
Ben ise, bir yazar olarak, sadece gelişmeyi yazmakla mükellef olduğum için fikir beyan etmek istemiyorum ama, ister istemez, gelişmeye övücü kelimeler yerleştirmekten de kaçınmıyorum.

Hollanda’nın ASML firması şöyle tanımlanıyor:

Afbeelding met Luchtfotografie, lucht, Vogelperspectief, Stedenbouwkunde Automatisch gegenereerde beschrijving

“1984 yılında kurulmuş, bilgisayar çipleri üretmek için kullanılan fotolitografi sistemleri geliştiren uzmanlaşmış bir şirkettir. Şu anda, esas olarak yarı-iletken endüstrisi için fotolitografi sistemlerinin en büyük tedarikçisi ve dünyadaki aşırı ultraviyole litografi (EUV) fotolitografi makinelerinin tek tedarikçisidir.

1984 yılında Hollandalı Advanced Semiconductor Materials International (ASMI) ve Philips şirketleri arasındaki ortak girişim olarak kurulmuştur. ASML‘nin şirket merkezi Hollanda‘nın Veldhoven kentindedir. Aynı zamanda burası, araştırma, geliştirme, üretim ve montaj yeridir.

Afbeelding met machine, engineering, industrie, Technicus Automatisch gegenereerde beschrijving

Bilgisayar çiplerinin üretiminde ASML tarafından üretilen fotolitografi makineleri kullanılmaktadır. 2010 itibarıyla, ASML dünya çapındaki litografi makineleri satışında yüzde 67’lik paya sahiptir.

Şirketin ürünleri, birkaç nanometre kadar küçük özelliklere sahip mikroçiplerin üretilmesini sağlar. ASML’nin litografi sistemleri, daha sonra mikroçipler oluşturmak için kullanılan fotorezist kaplı gofretler üzerine desenleri yansıtmak için lazerler kullanır.

ASML, derin ultraviyole (DUV) ve aşırı ultraviyole (EUV) sistemleri de dahil olmak üzere bir dizi litografi sistemi sunmaktadır. DUV sistemleri daha küçük ve daha karmaşık mikroçiplerin üretimi için kullanılırken, EUV sistemleri daha da küçük ve daha gelişmiş mikroçiplerin üretimine olanak sağlar. ASML‘nin EUV sistemleri, çok kısa dalga boylarında ışık üretebilen özel bir tipte lazer kullanır ve bu sayede birkaç atom büyüklüğünde özelliklere sahip mikroçiplerin üretimine olanak sağlar.”

Afbeelding met kleding, persoon, werkkleding, Baan Automatisch gegenereerde beschrijving

İşte, yukarıda meziyetleri anlatılan, dünyanın en büyük ve yegâne çip makinesi üreten ASML’de tam 28.000 eleman çalışıyor. Elemanlar 120 ülkeden toplanmış.

Türkiye, 1300 eleman ile, ilk 10’da yer alan, Almanya, Amerika, Tayland, Çin, Güney Kore, Hindistan, Belçika, Japonya ve İrlanda listesinde 8’inci sırada bulunuyor.

HOLLANDA HER BRANŞTA ELEMAN SIKINTISI YAŞIYOR

Afbeelding met kleding, tafel, persoon, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda’nın her branşta eleman sıkıntısı çektiğini belirten, Hollanda-Türkiye Ticaret Odası Vakfı Başkanı Ethem Emre, Hollanda’nın, özellikle sağlık sektörü personel sıkıntısını Türk sağlıkçılar çözer” diyor.

Hollandalı gazeteci Philip van de Poel, konuyla ilgili olarak Ethem Emre ile bir röportaj yayınladı.

İşte o röportaj:

‘TÜRKİYE İLE ‘BAKIM KÖPRÜSÜ’ HOLLANDA’NIN SAĞLIK HİZMETİNİ RAHATLATABİLİR’

Artan talep, artan maliyetler ve personel eksikliği, Hollanda sağlık sisteminin dikişlerinin çatlamasına neden oluyor. Hollanda-Türkiye Ticaret Odası Vakfı Başkanı Ethem Emre, bu soruna Türkiye’nin bir çözüm sunabileceğini düşünüyor. “Hollanda’da sağlık hizmetleri giderek durma noktasına geliyor. Türk sağlık hizmetleri muazzam kapasitesi nedeniyle alternatif sunabilir” diyor Emre. “Hayalim Hollanda ile Türkiye arasında bir sağlık köprüsü kurmak.”

Emre’nin öngördüğü sağlık köprüsünün iki dayanak noktası var: Türkiye’de giderek büyüyen, uygun maliyetli bir tedavi olanağı ve Hollanda’da çalışabilecek Türk sağlık çalışanlarının fazlalığı. “Türkiye’de her yıl 60.000 hemşireye eğitim veriliyor. Neden Türkiye’de özel programlar, ileri eğitimler ve dil kurslarıyla insanları sağlık hizmetlerinde çalışmaya hazırlamayalım?”

Yakınlık

Emre’ye göre Türk sağlık çalışanlarının görevlendirilmesinin personel ihtiyacını hafifletmenin yanı sıra başka avantajları da var. “Türkiye, Hollanda’nın zaten yakınlık içinde olduğu bir ülke. Türkler 1960’lı yılların başından itibaren burada bir yaşam kurdular. Burada bir Türk kendini yabancı hissetmez. Henüz yerleşmemiş insanları neden buraya getiriyorsunuz? Türkler zaten öyle, o yüzden Singapur’a, Malezya’ya ya da başka bir uzak ülkeye gitmeden önce bu fırsatı değerlendirin.”

Kültürel açıdan hassas bakım

Emre’ye göre Türk sağlık çalışanları kültürel açıdan hassas bakımlara da ivme kazandırabilir. “Türk hastaların Hollanda hastanelerinde yanlış anlaşıldıklarını hissettiklerini düzenli olarak duyuyorum. Kağıt üzerinde kültürel açıdan hassas bakıma yönelik girişimler var ancak pratikte yeterince yapılmıyor. Mevcut sağlık hizmeti sunucuları bilgiden yoksundur. Türk hedef grubu içinde bile kırk etnik grup var. Diyalog yoluyla bunun farkına varıyorsunuz.”

Fazlalık

Eleştirmenler, Hollanda’nın iyi eğitimli profesyonelleri Türkiye’den çıkarıp çıkaramayacağını merak edecekler. Emre “Türkiye’de fazlalık var” diye yanıtlıyor. “Ve insanlar buradakinin üç katını kazanıyorlar, öyleyse farklı bir gelecek istiyorlarsa neden gelmesinler ki ? Eindhoven’daki ASML’de şu anda 1.300 Türk mühendis çalışıyor. Kimsenin bundan bahsettiğini duymuyorsunuz.”

Emre, Hollanda dışında eleman alımına yönelik heyecanın son seçimlerden sonra ciddi bir darbe aldığını argüman olarak görmüyor. “Hollanda’nın çıkarlarına bakalım. Sağlık çalışanlarına ihtiyacınız varsa alın. Aksi takdirde artık hiçbir bakımımız olmayacak.”

Geniş bakım yelpazesi

Emre’ye göre Türkiye’de insan gücünün yanı sıra giderek artan sayıda tedavi seçeneği de mevcut. “Batı Avrupa’da insanlar Türkiye’de sağlık denildiğinde hâlâ güzellik bakımları ve saç ekimi aklına geliyor. Ama yelpaze çok geniş. Nöroloji, kalp ameliyatı, kanser tedavisi, artık her şey mümkün. Türkiye bilinçli olarak uluslararası bir sağlık merkezi olmayı istiyor. Ortadoğu ve Körfez ülkelerinin yanı sıra Balkanlar’daki insanlar da bunu zaten keşfettiler. Türkiye’de bekleme listesine alınmayacaksınız. Bir hafta içinde sonuç ve tedavi alacaksınız. Konaklamanız boyunca VIP muamelesi göreceksiniz.”

Afbeelding met kleding, overdekt, tekst, meubels Automatisch gegenereerde beschrijving

Üstteki röportajın yayınlanmasından sonra görüştüğüm Ethem Emre, “Hollanda -Türkiye Ticaret Odası, her iki ülke arasındaki ticareti ve iş bağlantılarını geliştirmeyi amaçlayan, kar amacı gütmeyen bir vakıftır. Vakıf, kuruluşundan bu yana geçen on yılda ağırlıklı olarak patates, meyve ve sebze (meyve ve sebze), otomotiv sanayi (parça ve yarı montaj), makine, tekstil ve sağlık gibi sektörlerde faaliyet göstermektedir.”  dedi.

Devamını Oku

“Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşması” Ankara’da anıldı

“Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşması” Ankara’da anıldı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlhan KARAÇAY 

1612 Yılında başlayan, Türkiye ile Hollanda arasındaki Resmi ilişkilerin 400’üncü yıl dönümünü 2012 yılında kutlamıştık. O yıl, naçizane şahsım da, 466 sayfalık, ansiklopedi kalınlığında bir kitap yayınlamıştım.

Türkiye ile Hollanda arasında imzalanmış olan bir başka önemli anlaşma da 19 Ağustos 1964 günü imzalanmıştı. Bu anlaşma, Türkiye’den Hollanda’ya iş gücü taşıma anlaşmasıydı.
İşte şimdi, bu anlaşmanın 60’ıncı yıl dönümünü çeşitli etkinliklerle kutlamaya başladık.

Hollanda ile Türkiye arasında, önemli bir başka anlaşma olduğunu duymadık, okumadık ve bilmedik. Gazetecilik yaptığım, 57 Yıllık Hollanda yaşamımda, bu ülke ile bir başka anlaşmamızın olduğunu bilmemek, ayıp oldu mu bilemiyorum ama, bir başka önemli gelişmenin olduğunu biliyorum. Bu gelime, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile, zamanın Hollanda Kraliçesi Wilhelmine tarafından, Hollanda -Türk Dostluk Cemiyeti’nin kurulmuş olmasıydı.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, persoon, Voorhoofd Automatisch gegenereerde beschrijvingBuraya geldiğim ilk yıl, tanıştığım bir Hollandalının müslüman olduğunu duyunca çok şaşırmıştım. Bu Hollandalı, Türkiye Cumhurbaşkanı Atatürk ile Hollanda Kraliçesi Wilhelmina’nın girişimleri ile 1933 yılında kurulan Hollanda-Türk Dostluk Cemiyeti’nin Genel Sekreteri Jan Beerenhout’tan başkası değildi. O’nun da islama geçiş için gerekçeleri vardı tabii. Şaşkınlığımı görünce, ‘Şaşırma, benden başka daha pek çok Hollandalı müslüman olmuştur’ demişti.

Türkiye ile Hollanda arasında, 100 yıl önce “Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşması” imzalanmış olduğunu ilk kez, şimdiki Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal’dan duyduk.

DİTK toplantısında konuşan Büyükelçi Ünal, yüz yıllık bu anlaşmadan söz ettiği zaman, yanımda oturan, Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör ile anlamsız bir şekilde bakıştık.
Daha sonra yaptığımız bir araştırmadan sonra, büyükelçimizin sözünü ettiği o anlaşmayı bulduk.

Bulduğumuz, altta göreceğiniz oylama notudur.

——————————————————————————————————————-

Afbeelding met tekst, document, Lettertype Automatisch gegenereerde beschrijving ——————————————————————————————————————–
Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşması, yukarıda görüldüğü gibi, Hollamda parlamentosunda 123 katılımcı ve 123 evet oyuyla kabul edilmişti.

İşte şimdi yüz yıl önce imzalanmış olan o anlaşma anılıyor ve kutlanıyor.
Bu anma ve kutlamaların ilki, Ankara’da muhteşem bir konser ile gerçekleşti.
Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliğinde Kültür İşleri Müşaviri olarak görev yapan Eray Ergeç’in katkısıyla gerçekleşecek olan Türkiye’deki etkinlikler yıl boyu sürecek.
Bundan sonraki ilk etkinliğin Bursa ve Emirdağ’da, Haarlemli Türk kadınları tarafından yapılacağını belirten Ergeç, Ankara konseri hakkında alttaki bilgileri sundu.

Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşmasının 100’üncü yıl dönümü etkinlikleri muhteşem bir konser ile başladı.

Rotterdam Senfoni Orkestrası ve Aylin Sezer konseri CSO Ada Ankara’da yapıldı.

“Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşmasının 100’üncü yıl dönümü donedeniyle düzenlenen etkinliklerin açılışı, Rotterdam Senfoni Orkestrası ve Aylin Sezer konseriyle CSO Ada Ankara’da yapıldı.

CSO Kovan Kafe’de konser öncesi düzenlenen resepsiyonda, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu ile Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands programa ilişkin açıklama yaptı.

Bakan Yardımcısı Mumcu, Türkiye ile Hollanda’nın diplomatik ilişkilerinin tarihinin 17’nci yüzyıla kadar uzandığını söyledi.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Hollanda ile akdedilen ilk anlaşmanın, bugün 100’üncü yılını kutladıkları, bunun 1924 yılında imzalanan Dostluk Anlaşması olduğunu belirten Mumcu, Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşması’nın 100. yılını onurlandırmak ve bu tarihi kilometre taşını kutlamak amacıyla her iki ülkede konserler, sergiler, film gösterimi gibi çeşitli etkinlikler planlandı ve hayata geçiyor.” dedi.

Afbeelding met persoon, kleding, muziekinstrument, concert Automatisch gegenereerde beschrijving
Aylin Sezer, Rotterdam Senfoni Orkestrası eşliğinde sunduğu eserler ile beğeni kazandı.

100 yıl önce imzalanan dostluk anlaşmasının gururla kutlanacağı bu yıl, bu önemli anlaşmayı onurlandırmak için yapacakları etkinlikleri, bu akşamki Rotterdam Senfoni Orkestrası ile soprano Aylin Sezer ve piyanist Emir İlgen’in yer aldığı ortak açılış konseri ile başlattıklarını belirten Mumcu, şunları kaydetti:

Afbeelding met kleding, pak, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving
Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands (solda), Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu (sağda)

“Bütün etkinlikler, Türkiye ve Hollanda arasındaki uzun süreli dostluğu ve işbirliğini vurgulamanın yanı sıra, geleceğe yönelik yeni ortaklıkların ve projelerin temelini oluşturmayı hedeflemektedir. Kültürel etkinlikler, sanat sergileri ve daha birçok etkinlik, bu özel yıl boyunca her iki ülkenin halklarını bir araya getirecek ve dostluğu daha da pekiştirecektir. Bu anlamlı dönemde, Türkiye ve Hollanda’nın dostluğunun ve işbirliğinin daha da güçlenmesini diliyoruz. Türkiye-Hollanda ilişkilerinin gelecek yüzyıllarda da aynı sıcaklıkla devam etmesini umuyoruz.”

Köklü bir ortak geçmişe sahip ve kendi bölgelerinde söz sahibi olan iki dost ve kardeş ülkenin, yeni projelerle karşılıklı işbirliğinin daha da güçleneceğini vurgulayan Mumcu, anlaşmanın 100’üncü yıl kutlamaları kapsamındaki etkinliklerin başarılı olmasını diledi.

Türkiye’deki 100 okula 100’er lale soğanı gönderildi

Afbeelding met kleding, persoon, Menselijk gezicht, Zakenman/-vrouw Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Wijnands, “Bu dostluk yılı boyunca amacımız, uluslarımız arasındaki ekonomik işbirliğimizden, NATO müttefikleri olarak işbirliğimize ve kültürel bağımıza kadar birçok alana yayılan kapsamlı ve kalıcı dostluğu sergilemek.” dedi.

İki ülkenin dostluğunun en güçlü simgesinin “lale” olduğunu belirten Wijnands, “Bu güzel Türk çiçeği, yüzyıllar önce Osmanlı İmparatorluğu’ndan Hollanda’ya gelmiş ve günümüzde önemli bir Hollanda ulusal simgesine dönüşmüştür.” diye konuştu.

Wijnands, iki ülkenin dostluğunun 100’üncü yıl dönümü vesilesiyle Türkiye’deki 100 okula 100’er lale soğanı gönderdiklerini söyleyerek, “Bu soğanlar, ilkbaharda ülkelerimiz arasındaki dostluğun bir göstergesi ve gelecek kuşaklara bir söz olarak çiçek açacak. Türkiye ve Hollanda’daki pek çok genç gibi bu laleleri alan çocuklar da gelecek yüzyıla kadar sürecek dostluğumuzun temelini oluşturuyor.” dedi.
Konsere birçok gencin katılacağını bilmekten büyük mutluluk duyduğunu belirten Wijnands, “Köklü dostluğumuz sonsuza dek sürsün.” dedi.

Wijnands, Rotterdam Senfoni Orkestrası’na ilişkin şunları kaydetti:
“Rotterdam şehri Hollanda için büyük önem taşıyor. Ulusal gelirimizin üçte birini uluslararası ticaret ve yurt dışı yatırımlardan elde ediyoruz, dünyanın her yerinden malların ülkemize girdiği yer ise Rotterdam Limanı. Sinfonia Rotterdam, geldiği şehir kadar kozmopolitan bir yapıya sahip ve dünyanın her yerindeki konser salonlarında konser icra ediyorlar. Rotterdamlıları bugün Ankara’da ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu gecenin müziği, Türkiye ile Hollanda arasında derinden hissedilen dostluğun melodik bir anlatımını sunacak. Umarım hepiniz keyif alırsınız.”

Afbeelding met Menselijk gezicht, persoon, kleding, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijvingHollanda Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kurulu olan, Hollanda Kültür İşleri Büyükelçisi Dewi van de Weerd de kısa bir konuşma yaptı.

Kültürel İşbirliği Büyükelçisi Weerd, Osmanlı İmparatorluğu’nun, 1612’de Hollanda Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk devlet olduğunu dile getirdi. 1923 yılında ise Hollanda’nın, Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk ülke olduğunu sözlerine ekleyen Weerd, 1924 yılında resmi bir Dostluk Antlaşması’nın imzalanmasıyla iki ülkenin dostluğunun taçlandırıldığını kaydetti.

Şef Conrad van Alphen yönetimindeki konserde, piyanist Emir İlgen ve soprano Aylin Sezer Rotterdam Senfoni Orkestrası’na eşlik etti.

Konserin ilk yarısında Mozart Divermento ve Chopin’in piyano için konçerto eserleri ile ikinci yarıda Mozart’ın “Aria Porgi“, Mesud Cemil’in “Kanatları Gümüş Yavru Bir Kuş”, Mozart’ın “29. Senfonisi” seslendirildi.

Afbeelding met persoon, kleding, pak, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijvingHollanda büyükelçisi Joep Wijnands, TC Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu ve Hollanda’dan özel olarak gelen Hollanda Dışişleri Bakanlığı Kültür Büyükelçi Dewi van de Weerd.

TÜRKİYE’NİN LAHEY VE HOLLANDA’NIN ANKARA BÜYÜKELÇİLERİ, HOLLANDA VE TÜRKİYE ARASINDA 100 YIL ÖNCE İMZALANMIŞ OLAN DOSTLUK ANLAŞMASI HAKKINDA KONUŞTULAR.

Hollanda ile Türkiye arasında asırlık dostluğun anısına Hollanda’nın Türkiye Büyükelçisi Joep Wijnands ile Türkiye’nin Hollanda Büyükelçisi Selçuk Ünal röportaj için bir araya geldi. Keyifli bir akşam yemeği öncesinde büyükelçiler, işbirliklerine, geçen yıl yaşanan depreme, Türk toplumuna ve ilişkilerindeki dürüstlüğe baktılar. “Hızlı aramada bile birbirimizi görüyoruz” diyorlar.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, Officieel Automatisch gegenereerde beschrijvingWijnands’ın Boğaz’ı yüzerek geçmesi Ünal’a ilham verdi. Meslektaşını, 1980’lerden kalma, İstanbul’da Haliç’te yüzen Hollandalı bir yüzücüyle ilgili bir makalenin yer aldığı bir Türk gazetesiyle şaşırttı.

Biri Ankara’da, diğeri Lahey’de. Her ikisi de ülkelerini orada temsil etmekten gurur duyuyor. Yıllık Büyükelçiler Konferansı nedeniyle her ikisi de kısa bir süreliğine yine aynı şehirdeydi ve bu da bize onları yakalamak için eşsiz bir fırsat verdi.

Büyükelçi yardım hattı

Kişisel ilişkilerinin nasıl başladığını anlatan Ünal, şöyle anlatıyor: “Atandığımla ilgili hiçbir şey bilmeden önce Ankara’da ilk kez tanışmıştık. Doğrusunu söylemek gerekirse Hollanda’ya gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sonra şunu öğrendim: Büyükelçi olarak aday gösterileceğim, daha sonra Büyükelçi Wijnands beni Ankara’daki evinde resmi olmayan bir akşam yemeğine davet etti ve burada tanışma fırsatı bulduk.”

Ünal ve Wijnands telefonla ya da kısa mesajla sürekli iletişim halinde kalıyor. Birbirinizin deneyimlerinden ve faaliyetlerinden haberdar olmanın iyi bir yolu. “Çalışma ilişkimiz sadece canlı değil, aynı zamanda inanılmaz derecede faydalı. Dostluğumuza ekstra bir katman katıyor” diyen Hollanda büyükelçisi, Ünal ekliyor: “Hızlı aramada bile birbirimizi görüyoruz.”

Tarihsel başlangıçlar: Hollanda lalesi mi, Türk lalesi mi?

Hollanda Krallığı ve Türkiye Cumhuriyeti bu yıl dostluk asırını kutluyor ve resmi dostlukları 1924 tarihli bir anlaşmaya kadar uzanıyor. Ancak Büyükelçi Wijnands’ın açıkladığı gibi ilişkiler çok daha eskilere dayanıyor: “1612 yılında Hollanda Sultanı Osmanlı İmparatorluğu’nun Hollandalılara ticaret hakkı tanıması, 400 yılı aşkın sürecek bir dostluğun başlangıcının habercisiydi.”

Büyükelçi Ünal, iki ülke arasında dostluğun 1924 yılında mühürlendiğini teyit ederek, tüccarlar ve tüccarlar aracılığıyla daha önceki ilişkilere değiniyor: “Kayıtlı ilk temas sanırım 1561 yılında gerçekleşti.”

Tarihte ticaretten ve tüccarlardan bahseden Wijnands, lale ya da Lale’nin kökenini şöyle açıklıyor : “Artık Hollanda’nın ulusal sembolü ama bunun için Türkiye’ye teşekkür etmemiz lazım, çünkü tüccarlar laleyi oradan Hollanda’ya getirmişler. Lale adeta ortak mirasımızı temsil ediyor.”

Afbeelding met kleding, persoon, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijvingTürkiye büyükelçiliğinde Selçuk Ünal ve Joep Wijnands, Hollanda-Türk dostluğu hakkında konuşuyor.

Hollanda-Türk işbirliğinin kutlanması

İki büyükelçi, büyükelçilikleriyle birlikte yüzüncü yılı kutlamak için bir dizi heyecan verici etkinlik planladı.

Hollanda büyükelçiliği bir dizi etkinlik planlıyor. Türkiye çapında çeşitli dostluk konserlerinden, İzmir’de Delft Teknoloji Üniversitesi öğrencileriyle düzenlenen sempozyuma, trajik depremden sonra toplulukların yeniden inşasına yardımcı olmak için depreme dayanıklı mimari konulu sempozyuma ve Türkiye genelinde 100 okula 100 lale soğanı ve hediye kutusu gönderilmesine kadar. Hollandalı çocuk edebiyatı.

Türkiye Büyükelçiliği ayrıca Amsterdam’da bir Türk sanat müziği dörtlüsü tarafından verilecek konser ve Yunus Emre Enstitüsü’ndeki etkinliklerin de aralarında bulunduğu bir dizi etkinlik düzenlemeyi planlıyor. Ünal, “Hollanda’daki coşkulu Türk topluluğuyla birlikte ilişkilerimizin tarihi ve ekonomik olaylara ilişkin akademik tartışmaların da yapılması planlanıyor” diyor.

Ticaret ülkeleri

Büyükelçi Ünal, “Her iki ülkemiz de geleneksel olarak ticaret ülkesiydi” diyen Büyükelçi Ünal, Hollanda’nın son iki yılda doğrudan yabancı yatırımlarda Türkiye’nin en büyük ortağı haline geldiğini belirterek, “Hollanda’nın üs olarak buraya giderek daha fazla yatırımcının yerleştiğini görüyoruz. Avrupa Bu büyüme trendi ekonomik ortaklığımıza önemli bir ivme kazandırıyor.” dedi.

Büyükelçi Wijnands şunları ekliyor:  “Türkiye’de faaliyet gösteren 3.000 Hollandalı şirket var. Ancak bu, rakamlardan da öte, Türklerin ve Hollandalıların ortak ticari ruhuyla da ilgili. Dışarıya bakma ve uluslararası alanda iş yapma geçmişimiz, güçlü bir karşılıklı anlayış yaratıyor.”

Depreme tepki: Lahey

Türkiye ve Suriye’de yaşanan yıkıcı depremlerin üzerinden bir yıl geçti. Bunlar yaşanırken Büyükelçi Ünal evdeydi. Meslektaşlarının çoktan gelmiş olduğu bitişikteki büyükelçiliğe koştu. Ünal kısa süre sonra Hollandalı arkadaşlarından, meslektaşlarından ve Hollanda-Türk toplumundan başsağlığı ve yardım dileyen telefonlar aldı.

İlk toplantıda Türk büyükelçisi ekibine şunları söyledi: “Bakın, bu zor bir gün. Arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi kaybetmiş olabiliriz. Ama ağlamanın zamanı değil. En azından bugün değil. Hollandalı dostlarımızla işbirliği içinde hareket etmeli ve herkese yardımcı olmalıyız.”

Ünal daha sonra insani yardım toplama ve gönderme hazırlıkları için camiler ve Türk Hava Yolları, KLM ve Corendon gibi ulaşım şirketleriyle temasa geçti.  Ünal, “Hollanda hükümetine ve daha da önemlisi Hollanda halkına, işbirliği yapan yardım kuruluşları GIRO 555’e verdikleri cömert destek için teşekkür ederiz. Bu uykusuz dönemdeki yardımlarından dolayı onlara içtenlikle minnettarız.” dedi.

Depreme tepki: Ankara

Hollanda büyükelçisinin deprem haberini ilk duymasından kısa bir süre sonra kendisine Türk yetkililerin uluslararası yardıma ihtiyacı olduğunun söylenmesi, durumun ciddiyetini gösteriyordu. Depremin ardından Büyükelçi Wijnands bölgeyi birkaç kez ziyaret etti. Geçtiğimiz günlerde Hollandalı-Türk şarkıcı Karsu ile birlikte depremden en çok etkilenen Hatay’a müzik okulu açmak üzere döndü.

Büyükelçi Wijnands, “Hollanda hükümeti ve halkı yardım çalışmalarına aktif olarak katıldı ve biz de büyükelçilik olarak yardım etmek istedik. Büyükelçilik ekibinden kıyafet topladık, Ankara’daki Kral Günü kutlamamızı iptal ettik ve bunun yerine Kahramanmaraş’ta depremzedelerle yemek düzenledik. Hollandalı firmaların desteğiyle de depremden etkilenen çocuk ve kadınlara destek verdiğimiz Lale Eğitim ve Dinlenme Merkezi’ni Kahramanmaraş’ta açtık.” diyor.

Deprem mağdurları için para toplamak amacıyla Büyükelçi Wijnands ve meslektaşı Paul Zwetsloot, Boğaz’ı geçmeyi içeren bir yüzme yarışması olan Boğaziçi Kıtalararası Yüzme yarışmasına da katıldı.

Hollanda hükümeti ayrıca depremden etkilenen bölgelerde yeniden yapılanmayı destekliyor ve Hollandalı şirketlerin özellikle dairesel inşaat, su ve sanitasyon ile modüler binalar alanlarında rol oynayabileceğine inanıyor.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijvingHollanda’nın Türkiye Büyükelçisi Joep Wijnands.

Türk diasporası: Doğal bir köprü

İlk nesil Türk işçiler 1960’lı yıllarda Hollanda’ya geldi ve bu yıl ikili iş sözleşmesinin imzalanmasının 60’ıncı yıl dönümü. Büyükelçi Wijnands Ankara’da her gün Hollanda ile bağlantısı olan, orada bulunmuş, aile bağları olan veya orada birini tanıyan insanlarla tanışıyor. “Bu birbirimizi daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor ve bu da arkadaşlığımızı daha da geliştirmenin harika bir yolu” diyor.

Büyükelçi Ünal’a göre Türkler Hollanda ekonomisinde önemli bir rol oynuyor. Yıllar geçtikçe ikinci ve üçüncü kuşaklar da Hollanda toplumuna daha fazla entegre oldular: “Türk toplumundan insanlar gelişlerinden bu yana siyaset, sanat ve akademi gibi Hollanda yaşamının çeşitli yönleriyle ilgilendiler.”

Diplomatik zorlukların üstesinden gelmek

Büyükelçi Ünal da Hollandalı meslektaşıyla aynı fikirde: “Her ilişkide inişler ve çıkışlar olur. Tam bir anlaşma beklemek gerçekçi olmaz. En önemli şey diyaloğa girmek ve farklılıkları açıkça ele almaktır. Dürüst konuşmalar yoluyla her zaman ortak bir zemin bulabiliriz.”

Poffertjes mi yoksa künefe mi?

Akşam yemeğine oturmadan önce elçiler en sevdikleri yerel yemeklerden bahsediyorlar. Büyükelçi Wijnands, Türkiye’nin sunduğu tatlı ikramları çok seviyor. “Künefesinden kadayıfına, sütlaçından irmik helvasına kadar hepsini çok severim.” Fındık, antep fıstığı ve zeytin de favorileri arasındadır. Eşimle birlikte Ankara’da bir kedi sahiplendik ve ona Türkçe zeytin anlamına gelen Zeytin adını verdik.

Büyükelçi Ünal’ın Hollanda’nın en sevdiği yemek kesinlikle çok lezzetli. “Ama peynirli poffertjes’i de severim.” Wijnands meslektaşına sıcak misafirperverliği için teşekkür ederken gülerek şunları söylüyor: “Şefin bu akşam Türk yemekleri sunacağını hâlâ umuyorum.”

AYLİN SEZER’İ TANIYALIM (Soprano)

Caz sanatçımız Karsu’dan sonra, soprano Aylin Sezer de Hollanda’yı çalkalıyor.

Sanatçımız Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Carre salonunda konser verdi.

Afbeelding met persoon, binnen, podium Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Carre Tiyatrosunda konser veren Soprano Aylin Sezer İstanbul’da doğdu. Müziğe olan sevgisini İtalyan Kız Ortaokulu’nda keşfeden Aylin, Ayşe Sezerman’dan şan dersleri almaya başladı. Lise eğitimine Robert Kolej’de devam etti ve 2003 yılında mezun oldu. Aylin aynı sene konservatuvar eğitimi almak ve annesinin vatanı Hollanda’yı daha yakından tanımak için Lahey’e taşındı. Lahey Kraliyet Konservatuvarı’ndan 2008 yılında mezun oldu. Master eğitimini Dutch National Opera Academy’de gördü ve 2010 yılında “Üstün Sanatsal Başarı” ödülüyle tamamladı.

2014-2015 sezonunda Opera Vlaanderen’in kadrosunda Zerlina ve Despina’yı, Elektra operasında Fünfte Magd, Kovanşçina’da Emma rollerini seslendirdi. Sonraki sezonlarda Hollanda’nın farklı opera evlerinde Violetta, Nedda, Dido, Euridice ve Micaëla gibi rolleri yorumladı. Concertgebouw’da maestro Giancarlo Andretta yönetiminde I due Foscasri operasında Pisana rolünü söyledi.  Peter Brook’un Mozart Sihirli Flüt adaptasyonu “une flûte echantée”yle Güney Amerika ve Avrupa turnesine çıktı.

Tannhäuser’ın Concertgebouw Oda Orkestrası için özel olarak hazırlanmış bir aranjmanında Elizabeth ve Venus’ü seslendirdi.

Aylin Sezer’in, çok beğenilen konserleri devam ediyor.

Devamını Oku

Türkçe’ye yamalanmaya çalışılan son iki kelime: expat ve bounty

Türkçe’ye yamalanmaya çalışılan son iki kelime: expat ve bounty
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlhan KARAÇAY

Türkçemize yamalanmış olan binlerce yabancı dil kelimesine eklenecek iki aday kelime daha var.
Bunlardan biri ‘ha girdi ha girecek’ olan Expat, diğeri de ‘girmeye aday’ Bounty kelimeleridir.
Bir toplantı davetiyesinde gözüme çarpan ‘Expat’ kelimesini ben daha önce ‘gurbetçi’ olarak kullanmıştım ama, aynı kelimenin bir davetiyede yer alması, bu kelimeyi araştırmama yol açtı.

Toplantı, Dünya Türk İş Konseyi DTİK’in Avrupa Komisyonu Başkanı Turgut Torunoğulları’nın organizasyonuydu. Altta görüntüsünü bulacağınız davetiyedeki, “Hollanda’da profesyonel iş hayatında bulunan Türk expatlarla bir araya geleceğimiz” ibaresi kafamı karıştırmıştı.

Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, ontwerp Automatisch gegenereerde beschrijving

Yaptığım araştırmada, expat kelimesinin ilk karşılığının, “gurbetçi” olduğunu gördüm.
Araştırmamı derinleştirdiğim zaman da, bu kelimenin daha nitelikli bir anlam taşıdığını gördüm.

Bir yerde Expat için şöyle deniliyordu: “Expat, Latince kökenli expatriate kelimesinden gelmekte olup, doğduğu ülke dışında çalışan bireyleri tanımlamak için kullanılır. Göçmenlikten farklı bir statüsü bulunan Expat, yüksek nitelikli çalışanları ifade eder.”

Bir başka yerde Expat’ın karşısında şunlar yazılıydı: “Expat, doğduğu ya da vatandaşlığının bulunduğu ülke dışında, bir şirket, üniversite, hükümet veya sivil toplum kuruluşu tarafından belirlenen görevleri yerine getirmekle sorumludur. Hizmet verdiği kurumun faaliyet gösterdiği sektöre bağlı olarak görev tanımı farklılıklar arz eden Expatın genel görevleri şunlardır;

Şirket tarafından kendisine tayin edilen görevleri yerine getirmek,
Üniversitenin belirlediği araştırma faaliyetlerini gerçekleştirmek,
Sivil toplum kuruluşları adına hareket etmek ve sosyal projeler tasarlamak,
Ülke yasal düzenlemelerine uygun çalışmalar gerçekleştirmek,
Çalışmalarını periyodik raporlar halinde ilgili birimlere iletmek,
Mesleki gelişimi sürdürmek.”

Afbeelding met tekst, grafische vormgeving, tekenfilm, panorama Automatisch gegenereerde beschrijving

Expat deyiminin, sadece yurt dışına giden nitelikli olan kişiye değil, yurt dışına çalışmaya giden herkes için kullanıldığını belirten iddialar da var. O iddiayı, şu satırlar arasında bulabiliriz:

“Expat, İngilizce “expatriate” kelimesinin kısaltılmış haline denilen bir kelime. Aslında, Latince “ex” ve “patria” kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkmış bir kavram. Ex = dışarıdan, patria = ülke anlamına geliyor. Genelde çalıştıkları firma tarafından başka ülkelere gönderilen insanlar expat olarak adlandırılıyor, aynı zamanda bu kelime günümüzde yurtdışında çalışmaya giden herkesi kapsıyor da diyebiliriz.”

Yukarıdaki anlatılanlara baktığım zaman, ben şahsen ‘expat’ deyimini, yurdunu terketmiş her insan için kullanmamız gerektiğine inanıyorum. İnsanları ‘elit meslekli’ ve ‘amele’ diye ayırmanın yersiz olduğunu düşünüyorum.
Doktor, avukat, mühendis, araştırmacı, tesviyeci, montör, marangoz gibi meslek sahipleri için expat, amele için sadece gurbetçi demek, ayrımcılıktan başka bir şey değildir.
Bu nedenle, ben şahsen, expat deyimini, yurdunu terketmiş olan herkes için kullanmayı tercih edeceğim.

BOUNTY

Afbeelding met voedsel, snoep, banketbakkerij, Snack Automatisch gegenereerde beschrijving
Bu sözcüğü hepimiz, özellikle Türkiye’dekiler, bir çikolata markası olarak biliriz.

Bounty, Mars, Incorporated tarafından üretilen ve uluslararası pazarda satılan bir çikolatadır. 1951 yılında Birleşik Krallık ve Kanada’da tanıtıldı. Başlangıçta sadece sütlü çikolata ile kaplıydı.

Bounty Türkiye’ye Hollanda’dan ithal ediliyor. Ürünün tek adedi 28,5 gr. olup ikili ambalajlarda satılıyor.

Bounty sözcüğünün tabii ki başka yerlerde kullanıldığı da biliniyor.

Örneğin, Türkçe’de, İngilizce’den tercüme, cömertlik anlamında kullanıldığı oluyor.

Bounty sözcüğü aşağıdaki hallerde de kullanılıyor:

– İngilizcede, ödül, lütuf: bir kuruluş tarafından sunulan bir miktar para veya başka bir   ödül.
– HMAV Bounty, 1789 yılında Bounty İsyanı’nın patlak verdiği gemi,
– Bounty Adaları, Yeni Zelanda’nın güneydoğusunda bir grup ada,
– Bountytrog, Yeni Zelanda’nın güneybatısında okyanus tabanında bir çöküntü,
– Mel Gibson ve Anthony Hopkins’in başrollerini paylaştığı, Bounty’deki isyan hakkında
bir film,
– Bounty (albüm), Norveçli şarkıcı-söz yazarı Haakon Ellingsen’in albümü,
– Bounty (çikolata), hindistan cevizi ile doldurulmuş bir çikolata,
– Bounty (Star Trek), Amerikan televizyon dizisi Star Trek: Enterprise’ın bir bölümü,
– Bounty (atraksiyon), Wavre’deki Walibi Belçika eğlence parkında artık kaldırılmış bir
atraksiyon,
– Bounty (takma ad), beyaz gibi davranan siyah bir kişi için takma ad.

Afbeelding met strip, tekst, Menselijk gezicht, schets Automatisch gegenereerde beschrijving

Şimdi bu bounty sözcüğünün de Türkçeye bir başka anlamla girmesi ihtimal dahilinde.
Bu sözcük Hollanda’da, içi başka-dışı başka insanlar için de kullanılıyor. Değerli dostum Mustafa Özcan, geçenlerde bu konuya değinmiş ve bounty sözcüğünün içi ile dışı aynı olmayan, işgüzar veya istismarcı kişiler için kullanıldığını yazmış.

Şimdi, “bounty” sözcüğü Türkçe’de yaygın olarak kullanılmak istenirse, bu kelimenin Türkçe’ye girmesi ve belirli bir anlamı ifade etmesi gerekecektir. Örneğin, Hollanda’da olduğu gibi “dışı kara ama içi beyaz” anlamına gelmesi için belirli bir bağlamda kullanılabilir. Türkçe’nin dinamik doğası ve kültürel etkileşimler göz önüne alındığında, yeni kelimelerin ve deyimlerin dilimize girmesi mümkündür. Ancak, bu kelimenin yaygın kullanımı ve kabulü için belirli bir süre kullanılması gerekebilir.

TÜRKÇE’DEKİ YABANCI KELİMELER

Bu konuyu Google’de araştırırken karşıma pek çok iddialı yazılar çıktı.
Özellikle, Meftun.Art ve BillDill sayfalarında bulduğum tanımlar ve iddialar şöyle:

Dil; yaşamın yapı taşı, iletişimin kaynağıdır. İnsanlar arası bilgi aktarımını ve anlaşmayı sağlayan bu yapı her gün gelişir, değişim gösterir. Canlı bir yapıya sahip olan dil, onu konuşan milletin en önemli hazinesi ve geleceğe bırakacağı mirasıdır. Kendi içinde geçirdiği evrime ek olarak diğer diller ile kurduğu ilişkiler sonucunda da belirli değişimlere uğrayabilir. Farklı dönemlerde toplu olarak da dile girebilen bu kelimeler, gerektiği anda müdahale edilmezse diller arası etkileşimin verdiği olumlu sonuçlar, yerini yabancı kelimelerin istilasının yaratacağı olumsuzluklara bırakabilir.Bunun sonucunda ise dilin ve doğal olarak milletin kimliğine, benliğine zarar gelir. Her dilin yaşayabileceği bu durumu, Türkçenin de bazı dönemlerde yaşadığını söyleyebiliriz.

Yüzyıllardan beri konuştuğumuz dil, zaman içerisinde pek çok farklı milletin diliyle karışmıştır. Küreselleşen dünya ve hızla gelişen teknoloji, bilgi ve dünyadaki farklı milletlerle kurulan ekonomik, siyasal ilişkiler, dilimize yabancı kelimeler girmesine sebep olmuştur. Bunun yanında sosyal hayatta yabancı kelimeler hemen her gün karşımıza çıkar: Yabancı diziler, yabancı müzikler, yabancı kitaplar, yabancı kafe ve restoran isimleri vb. Dünyada bir olayı veya nesneyi karşılayan kelimenin Türkçede bir karşılığının bulunamaması da bu yabancı kelimelerin dilimize girmesine sebep olmuştur. Bu sebeple bugün konuştuğumuz dil içerisinde pek çok farklı milletin dil değerlerini taşır.

Günlük hayat, yabancı kelimeleri en sık kullandığımız yerlerden birisidir. Farkında olmadan izlediğimiz dizilerden, filmlerden ve dinlediğimiz müziklerden kulak aşinası olduğumuz yabancı kelimeleri bir süre sonra günlük yaşamda da kullanmaya başlarız. Bunlardan ilk ve en basit örnek “merhaba, selam” anlamına gelen “hello, hi” kelimeleridir. Bu kelime karşılığını hemen herkesin bildiği ve her 10 insandan 9’unun kullandığı bir yabancı kelimedir. Bunların dışında, “yes, no, thanks vb.” temel olarak kullandığımız sözcükler en çok kullandığımız yabancı kelimeler olarak karşımıza çıkar.

Dil, bir milletin en önemli değerlerindendir. İçerisinde ait olduğu milletin kültürünü, din değerlerini, toplum değerlerini, hikayelerini, zaferlerini ve kayıplarını gelecekteki nesillerine taşır. Dil korunduğu sürece milletin geçmişi ve geleceği de korunur demektir. Bir millet için bu kadar önemli olan bir noktanın zaman içerisinde farklı dillerin boyunduruğuna girmesi pek çok insan fark etmese de aslında üzücüdür. Dilimizde yabancı kelime kullanımı her geçen gün artarken milli değerlerimizi korumak için bunun önüne geçmek gerekmektedir. Bu durumun en kolay yolu da Türkçede karşılığı bulunan yabancı kelimeleri tercih etmek yerine Türkçe karşılıklarını tercih etmektir. Kullandığımız dile sahip çıkmak da ülkemizi, milletimizi kalkındırmanın bir yoludur aslında. Onu ileriye taşımak gelecek için en önemli şeydir. Her açıdan bizim için bu kadar önemli olan bir noktayı atlamamak ve var olduğumuz kültürü ve milleti en iyi şekilde yarınlara taşımak için dilimizde yabancı kelime kullanmamalıyız.

Dilde yapılan denetimler ve erken müdahaleler dilin, diğer diller ile etkileşimi sonucunda bünyesine alabileceği yabancı kelimelerin olabildiğince az miktara indirilmesini sağlar. Canlı yapıda olan bu iletişim aracı, bünyesine aldığı her yeni kelimede biraz daha yozlaşacak ve kendi benliğinden uzaklaşacaktır. Şimdilerde ne kadar farklı dillere ait, kulağa hoş kelimelerin kullanılması bir sorun teşkil etmiyor gibi gözükse de bu durum her geçen gün dilin daha da tahrip olmasına sebebiyet vermektedir. Dilin biricik ve bir şeyleri çocuklar kadar hızlı öğrenip karmaşık yapısına katabileceğini unutmamak gerekirken olabildiğince kendi işleyişine uygun kelimeler türetmek önemlidir. İstenmeyen sonuçlardan biri olan dilin bozulması durumunu yaşamamak amacıyla alınan her önlem, geleceğe daha zengin bir lisan bırakmak anlamına gelmektedir.

Halkın ekseriyetinin, milletin diline girmiş kelimeler, menşeleri ne olursa olsun, artık o dilden, o milletin dilinden sayılır. Bugün modern Avrupa ilim ve san’at dillerinde kullanılan kelime ve tâbirlerin çoğu, dünyada birçok milletler tarafından kullanılmakta bulunduğu için, milletlerarası bir hüviyet kazanmışdır. Mahallî bâzı ufak telâffuz farkları ile bunlar hemen hemen aynı sayılır ve aynı mânada kullanılır: telefon, asansör, otopsi, vantilatör, reform, biyografi gibi…

Böyle bu şekilde binlerce fennî ve sınaî kelime, yabancı oldukları halde, dilimize girmiş ve yerleşmiştir. Şimdi bizim malûm Dil Kurumu ne yapıyor? Garip ve acayip bir ırkçı hamaratlığı ile, bu kelimelere mutlaka ve muhakkak Türkçe karşılıklar bularak dilimize sokmak hevesine düşüyor.. Lisanımıza uzun müddetten beridir girmiş bulunan ecnebi ıstılah ve tâbirlere el atmak ve onları sözde Türkçeleştirmeğe kalkmak ne derece doğru ve mantıkîdir? İşte uydurulan bâzıları:

Emeç, yelleç, dengelem, düzeltim, arıtımevi, inerçıkar, yıldırı, düşlem, tartaç…
Evet, baskül bir “tartaç” tır ama, her tartaç baskül değildir! Sonra, “reform” başka şeydir, “düzeltme”  başka… üstelik “düzeltim” buluşu da uydurmadır.

Rafineri’ye biz Türkler “tasfiyehane” deriz, artık bunu “arıtımevi” yapmanın mânası yoktur! Nasıl ki posta-hâne, pasta-hâne gibi kelimelerimiz de vardır ve tamamen Türkçe sayılmalıdır.

Dil Kurumu böyle ciddî olmayan buluşlar ortaya atarken, TRT denen Kurum da, bu zihniyetin tam zıddı olarak, haber bültenlerini baştanbaşa firenkçe kelime ile doldurmakta ve buna kimse ses çıkarmamaktadır.

Dil Kurumunun uydurduğu karşılıklar da, güzel Türkçenin edebî telâffuz ve şivesine hiç uymayan bozuk ve eksik kelimelerdir: dolaşı, tartışı, yıldırı, düzelti, eleştiri… Bunlar ne biçim Türkçe kelimelerdir? Berbat şeyler!

Lisanımız, sâdece dış tesirlerle değil, içimizdeki devrimci ilericilerin ilim ve zevk dışı yanlış faaliyetleri yüzünden de bugünkü acınacak duruma getirilmiştir. Dilimizi ancak biz Türkler tekrar ıslâh edebilir ve eski edebî ve şairane, güzel ve zarif seviyesine getirebiliriz. Bunun için, sonradan dilimize kasden sokuşturulmuş olan ve hâlen de sokuşturulan molozları ve ısırgan otlarını söküp atmalıyız; uydurma kelimelerden temizlemeliyiz. Uydurukça kelimeler kadar Batı malı lüzumsuz kelimeler de lisanımız için tehlikelidir.

Meselâ “iktisad” yerine “ekonomi”, “iktisadî” dururken “ekonomik” dememeliyiz ve yazıp kullanmamalıyız. Bin senedir kullandığımız kelimeleri atarak yerlerine fransızca ve ingilizce karşılıklarını ahp kullanmağa kalkmak lisanımız için son derecede zararlı olmuştur ve zararlı olmaktadır. Türkçemizde karşılıkları bulunan tâbir ve ıstılahların firenkçelerini asla ve hiç bir zaman kullanmıyacağız; ancak fennî ve ilmî olanlarını bundan istisna edeceğiz.

Batı musikisi san’atına dâir kelimeler lisanımıza girmiştir.
Bunlar arasında “konser” ve “varyasyon” da vardır. İlericiler, bütün ıstılahlarla başa çıkamıyacaklarını bildikleri için ancak bu iki kelimeye Türkçe karşılık uydurmuşlar: Konser yerine “dinleti” varyasyon yerine de “çeşitleme”! Hiç biri, karşılıkları değildir, tamamen uydurmadır. Konser kelimesi çok daha yaygındır. Onu değiştirip bozmağa lüzum ve ihtiyaç var mı ki?

Türkçe’ye adapte edilmiş yabancı sözcüklerin listesi:

A

Abes : Anlamsız, saçma
Abluka : Kuşatma, çevirge
Abone : Sürdürümcü
Absürt : Saçma, usdışı
Adapte : Uyum
Adi : Bayağı, sıradan
Adisyon : Hesap
Agresif : Saldırgan
Ahize : Almaç
Aidat : Ödenti
Air bag : Hava yastığı
Air-conditioner: Havalandırma
Ajanda : Andaç
Aksiyon : Eylem, edim
Aktif : Etkin
Aktivite : Etkinlik
Aktüel : Güncel
Aleyhtar : Karşıtçı, karşı görüşlü
Alfabe : Abece
Alternatif : Seçenek
Amatör : Deneyimsiz
Ambiyans : Hava
Amblem : Belirtke
Ambulans : Cankurtaran
Ampermetre : Akımölçer
Analitik : Çözümleyici
Analiz : Çözümleme
Anarşi : Başsızlık, kargaşa
Anatomi : Gövdebilim
Anekdot : Öykü
Angarya : Yüklenti
Animasyon : Canlandırma
Anons : Duyuru
Anket : Sormaca
Anons : Sesli duyuru
Ansiklopedi : Bilgilik
Antetli : Başlıklı
Antipatik : Sevimsiz
Antifiriz : Donma önleyici
Antreman : Alıştırma, çalışım
Antrenör : Çalıştırıcı
Aranje etmek : Düzenlemek
Argüman : Donatı, kanıt, dayanak
Arkeoloji : Kazıbilim
Aroma : Hoş koku
Arşiv : Belgelik
Artist : Sanatçı, oyuncu
Asayiş : Düzenlilik, güvenlik
Asistan : Yardımcı
Asparagas : Uydurma
Astronomi : Gökbilim
Ateizm : Tanrıtanımazlık
Atıf : Yöneltme, ilişkili bulma, gönderme
Atmosfer : Havayuvarı
Atom : Ögecik
Atölye : İşlik
Avans: Öndelik

B

Bahir : Deniz
Baht : Yazgı, kader
Bakiye : Kalan
Bandaj : Sargı
Bandrol : Denetim pulu
Banliyo : Çevre, yörekent
Banner : Reklam bandı, reklamlık
Bariyer : Engel
Bariz : Belirgin, açık
Bariyer : Engebe
Barkot : Çizgi im
Beraat : Aklanma
Best-seller : Çok satan
Bilboard : Duyuru tahtası
Bilhassa : Özellikle
Biyografi : Öz geçmiş
Bizzat : Kendisi
Blender : Karıştırıcı
Blöf : Kandırmaca
Bodyguard : Koruma
Bone : Başlık
Bonkör : Eliaçık
Botanik : Bitkibilim
Boykot : Direniş
Branş : Dal, kol
Brifing : Bilgilendirme, sunu
Brunch : Kuşluk yemeği
Brüt : Kesintisiz
Buldozer : Yoldüzler
Burjuva : Kentsoylu
Burjuvazi : Kentsoyluluk
Buton : Düğme
By-pass : Damar aktarma

C

Call center: Çağrı merkezi
Camia : Topluluk
Cari : Yürürlükte olan
Catering : Yemek hizmeti
Celse : Oturum
Cengaver : Savaşçı
Center : Merkez
Cenup : Güney
Cereyan : Akım
Cetvel : Çizelge, düzçizer
Cevap : Yanıt, karşılık
Change : Para değişimi
Chat : Sohbet
Check-in : Giriş işlemi
Check-out : Çıkış işlemi
Check-list: Denetim çizelgesi
Check-point: Denetim noktası
Check up : Tümtanı, tam bakım
Cheese cake: Peynirli kek
Corner : Köşe
Cihaz : Aygıt
Cracker: Çökertici

Ç

Çek etmek : Yoklamak, denetimlemek
Çip: Yonga

D

Dahil : İç, içsel
Darbımesel : Atasözü
Darphane : Para basımevi
Data : Veri
Debriyaj : Kavrama
Defans : Savunma
Defansif : Savunmaya dayalı
Deforme : Şekli bozulmuş
Defroster : Buz çözer
Deklarasyon : Bildiri, açıklama
Demo : Tanıtım
Demonstrayon : Gösteri
Deep-freeze: Derin dondurucu
Dejenerasyon: Yozlaşma
Dejenere : Yozlaşmış
Dekont : Hesap belgesi
Departman : Bölüm
Deplasman : Yabancı saha
Depresyon : Ruh çöküntüsü
Despot : Buyurgan
Dijital : Sayısal
Direktör : Yönetmen
Distribütör: Dağıtıcı
Dizayn : Tasarım
Done : Veri
Doping : Uyarıcı
Download : İndirmek, yüklemek
Driver : Sürücü
Dublaj : Seslendirme
Dubleks : İki katlı

E

Ebedi : Sonsuz
Ebeveyn : Ana baba
Ecnebi : Yabancı
Edat : İlgeç
Edip : Yazar
Editör : Yayımcı
Efor: Çaba, gayret, güç
Egale etmek : Eşitlemek
Egoist : Bencil
Egzersiz : Alıştırma
Ego : Ben
Ekarte etmek : Elemek
Ekoloji : ÇEvre bilimi
Eksper : Uzman
Ekstra : Fazla, fazladan
Ekstre : Hesap özeti
Elastik : Esnek
Elimine etmek: Elemek
Elimine olmak: Elenmek
E-mail: E-posta
Empati : Duygudaşlık
Empoze etmek : Dayatmak
Enformasyon : Danışma
Entegre : Bütünleşik
Entern : Yetişici
Enstrümantal: Sözsüz.
Entegre : Bütünleşmiş
Envanter : Döküm
Eskiz : Taslak
Eskort : Koruma aracı
Euro: Avro
Exit : Çıkış
Eyeliner: Göz kalemi

F

Faal : Çalışkan, etkin
Factoring : Aracı, aracılık
Fahri : Onursal
Fail : Yapan, eden
Faiz : Getiri
Faktör : Etken
Faks: Belgegeçer, belgeç
Final : Son
Fanatizm : Bağnazlık
Fasıl : Bölüm
Federal : Birleşik
Fermantasyon : Mayalanma
Finish : Bitiş, varış
Firmware: Bellenim
First lady: Başhanımefendi
Fitness center: Sağlıklı yaşam merkezi
Fotokopi : Tıpkıçekim
Frame : Çerçeve
Franchising: İsim hakkı
Full : Tam
Full Time : Tam gün, tam zamanlı
Fullemek : Doldurmak

G

Gala: Ön gösterim
Garp : Batı
Gıyabi : Yokken
Global : Küresel
Grafik : Çizge, çizenek
Gramer : Dilbilgisi
Grev : İşbırakımı
Gurme : Tatbilir
Gurup : Gün batımı
Güruh : Toplaşım, kalabalık
Güya : Sanki, sözde

H

Hacker : Kırıcı
Hakiki : Gerçek
Handikap : Engel
Happy-hour : İndirim saatleri
Harcırah : Yolluk
Hard Disc : Ana Bellek
Harfiyen : Değiştirmeksizin
Hasıl : Ürün, verim
Hat-trick : Üçleme
Hayalperest : Düşkurucu
Haysiyet : Onur, saygınlık
Hazar : Barış
Hinterland : Art bölge
Hit : Gözde
Hosting : Ana sistem

İ

İce tea : Soğuk çay, buzlu çay
İdefiks : Saplantı, sabit fikir
İmtiyaz : Ayrıcalık
İnstant coffee: Hazır kahve
İnternet : Genel ağ
İrrite etmek : Kızdırmak
İskonto : İndirim
İzolasyon : Yalıtım

J

Jakuzi : Sağlık havuzu
Jaluzi : Şerit perde
Jenerasyon : Kuşak , nesil
Jeneratör : Üreteç
Jenerik : Tanıtımık
Jenosit : Soy kırım
Jeofizik : Yer fiziği
Jeolog : Yerbilimci
Jeoloji : Yerbilim
Joystik : Yönetme kolu

K

Kabine : Bakanlar kurulu
Kabotaj: Gemi işletimi
Kadastro : Yeryazım
Kadir: Değer
Kadük : Düşmüş
Kaide: Değer
Kainat: Evren
Kalibraj: Ayarlama
Kalite : Nitelik
Kamer: Ay
Kamera: Alıcı
Kampüs : Yerleşke
Karambol : Karışıklık
Kartel : Tekel
Kartvizit : Tanıtma kartı
Kombinasyon : Birleşim
Komite : Kurul
Kompetan : Uzman
Komplike : Karışık, dolaşık
Komplo : Tuzak
Komünikasyon : İletişim
Konfeksiyon : Hazır giyim
Konferans : Konuşma, toplantı
Konfigürasyon : Yapılandırma
Kongre : Kurultay
Konsantre : Yoğunlaştırılmış
Konsept : Kavram
Konsültasyon : Danışım
Kontrast : Zıtlık, karşıtlık
Kozmik : Evrensel

L

Labirent : Dolambaç
Laboratuvar: Beklemelik
Lağvetmek: Kaldırmak
Lansman: Tanıtım
Laptop: Dizüstü bilgisayar
Leasing : Kiralama
Libero : Son adam
Limit: Sınır, uç
Link : İlişim, bağlantı
Liposuction : Yağ aldırma
Literatür: Yazın
Loder: Yükler
Lojman: Kurum konutu
Lokal : Yerel, mahalli
Lümpen : Sefil, seviyesiz

M

Makro : Geniş, büyük
Mamafi : Bununla birlikte
Maraton : Uzun koşu
Marj : Pay
Marjinal : Sıra dışı
Market : Satış merkezi
Marketing: Pazarlama
Mecmua : Dergi
Mega : Çok büyük
Mega store: Büyük mağaza
Menajer : Yürütücü
Mesaj : Bildiri, ileti
Metamorfoz : Başkalaşma, değişme
Metot : Yöntem
Metropol : Ana kent
Mikro : Dar, küçük
Minimum : En az
Misyon : Özel görev
Modern : Çağdaş
Modernize etmek : Yenilemek
Modül : Parça
Modüler sistem: Parçalı sistem
Montaj : Kurgu
Motive etmek : İsteklendirmek
Mouse : Fare
Mönü : Yemek listesi
Multimedia : Çoklu Ortam

N

Naçizane : Önemsiz, değersiz
Nadide : Görülmemiş, az görülen
Nafaka : Geçimlilik
Nafile : Boşuna
Nağme : Ezgi
Nahiye : Bölge, bucak
Nahoş : Tatsız, kötü, yakışıksız
Nakden : Para olarak
Nasihat : Öğüt
Network : Bilişim ağı
Nezaket : İncelik
Nickname : Takma ad
No-frost : Karlanmaz
Non-stop : Duraksız, molasız
Nötr : Yansız, tarafsız
Nüans : İnce ayrım, küçük fark

O

Obje: Nesne
Ofansif : Atak
Offline : Çevrim dışı
Off the record : Yayın dışı
Ofis : İşyeri
Ofsayt : Açığa düşme
Ofset : Düzbaskı
Okey(lemek) : Onay, onaylamak
Oley : Yaşa!
Ombudsman : Kamu denetçisi
Online : Çevrim içi
Optima : En uygun
Optimist : İyimser
Optimizasyon: En iyi duruma getirmek
Ordövr : Ön yemek
Organizasyon : Düzenleme
Orijinal : Özgün
Oryantasyon : Alıştırma, uyum
Otistik : İçe kapanık
Otokritik : Öz eleştiri
Overclock :  Hız aşırtma

P

Panoramik : Genel görünümlü
Paradigma : Değerler dizisi
Paradoks : Aykılırılık, çelişki
Paraf : İmce
Parafe etmek : İmcelemek
Parametre : Değişken
Part time : Yarım gün, yarı zamanlı
Partikül : Parçacık
Patchwork : Kırkyama, yama işi
Patent : Buluş
Patent hakkı : Buluş hakkı
Patentine almak : Tekeline almak
Patentli : Buluşlu
Peeling : Soyum, deri soyma
Penaltı : Ceza vuruşu
Periyot : Devir, devre
Perspektif : Bakış açısı
Plaza : İş merkezi
Polemik : Söz dalaşı, dalaşma
Poşet : Torba
Pozisyon : Durum
Prime-time : Altın saat
Profil : Görünüş, görüntü
Prosedür : İzlek
Provokasyon : Kışkırtmak
Provokatör : Kışkırtıcı
Prömiyer : İlk oyun, açılış

R

Radyasyon : Işıma, ışınım
Rakım : Yükseklik, yükselti
Rakip : Yarışmacı
Rampa : Yokuş
Randevu : Buluşma
Randıman : Verim
Rant : Getirim
Rapor: Yazanak
Rasat : Gözlem
Rastgele : Gelişigüzel
Realite : Gerçek, gerçeklik
Reflektör : Yansıtıcı
Restorasyon: Onarım, yenileme
Revize edilmek : Düzeltilmek, yenilenmek.
Revize etmek : Düzeltmek, yenilemek.
Revizyon : Düzeltme, yenileme, yenilenme
Reyting : İzlenme oranı
Rezervasyon : Yer ayırtma
Rezidans : Konut
Roof : Çatı
Rövanş : İkinci karşılaşma

S

Sabotaj : Kundaklama
Sansür : Sıkıdenetim
Sauna : Buhar banyosu
Seans : Oturum, kez, süre
Sekreter : Yazman
Selfie : Özçekim
Self-servis : Seçal
Sembol : Simge
Sembolik : Simgesel
Seminer : Topluçalışım
Sempati : Cana yakınlık
Sempatik : Sevimli, cana yakın
Sempatizan : Duygudaş
Senkron : Eşzaman
Sentez : Bireşim
Server : Sunucu
Sezon : Sürem
Show-Şov : Gösteri
Showman : Gösteri adamı
Simülatör : Öğrencelik
Simültane : Eşzamanlı
Sirkülasyon : Dolaşım
Sistem : Dizge
Skandal : Utanca
Skor : Sonuç
Skor board : Sonuç tahtası
Slayt : Saydam, yansı
Slogan : Savsöz
Software : Yazılım
Solaryum : Güneşletici
Sorti : Çıkış
Sosyal : Toplumsal
Sosyalist : Toplumcu
Sosyolog : Toplum bilimci
Sömestr : Yarıyıl, dönem
Spesifik : Özgül
Spesiyal : Özel
Spiker : Sunucu
Sponsor : Destekleyici
Stabil : Oturmuş, istikrarlı, sabit
Staj : Uygulamalı öğrenim, yetişim
Star : Yıldız
Start : Başlangıç
Start Almak : Başlamak
Stil : Biçem
Stok : Yığım
Stres : Gerilim
Süper : Üstün, en büyük
Sürpriz : Şaşırtı

Ş

Şantaj : Göz korkurtma
Sark : Doğu
Şekil : Biçim, tutum
Şerh : Açma, ayırma
Şofben : Su ısıtıcısı
Şoför : Sürücü
Şok olmak : Çok şaşırmak
Şov : Gösteri
Şovrum : Sergi evi
Şube : Dal, kol

T

Taahhüt : Üstlenme
Tahkim : Pekiştirme
Tahlil : Çözümleme
Tahliye : Salıverme
Taklit : Öykünme
Tali : İkincil
Talk şov : Söz gösterisi
Tansiyon : Kan basıncı, gerilim
Tasarruf : Biriktirme, artırım
Tatil : Dinlence
Taviz : Ödün
Tazminat : Ödence
Tebliğ : Bildiri
Tedavül : Geçerlik, sürüm
Tekabül etmek : Karşılamak
Teknik : Yol, yöntem
Tekzip : Yalanlama
Temyiz : Ayırt etme
Teorem : Önerme
Teori : Kuram
Teorik : Kuramsal
Terapi : İyileştirme
Tercüme : Çevirme, çeviri
Termometre : Sıcaklık ölçer
Terör : Yıldırı
Tesir : Etki
Tesisat : Kurum, kuruluş
Test : Sınama
Tezat : Çelişki, karşıtlık
Tiraj : Baskı sayısı
Torpil : Kayırma
Totaliter : Baskıcı, bütüncül
Trafik : Gidiş-geliş
Trajedi : Ağlatı
Transparan : Saydam
Trend : Yönelme, eğilim
Turizm : Gezim
Tümör : Ur
Türbülans : Ters akıntı

U

Ufuk : Çevren
Uhde : Görev, sorumluluk
Ultrasonik : Sesüstü
Undercover : Örtülü
Underground : Yer altı
Uzuv : Örgen
Ultraviyole : Morötesi

Ü

Ümitvar : Umutlu
Ümmi : Okur yazar olmayan
Ünite : Birim
Üniversel : Evrensel
Üniversite : Evrenkent, bilimtay
Üstüvane : Silindir
Üryan : Çıplak, yalın
Ütopik : Hayali, düşsel
Ütopya : Hayal, hayal ülke

V

Vazo : Çiçeklik
Vantilatör : Yelveren, estireç
VCD : Görüntülü yoğun disk (GYD)
Versiyon : Sürüm
Vesaire : Ve benzeri
Vesait : Araçlar
Vestiyer : Askıyeri, askılık
Video : İzlemece
Vitrin : Sergen, sergilik
Viraj : Dönemeç
Virman : Aktarım
Viyadük : Aşıt, kuruköprü
Vize : Görüldü
Vizyon : Ufuk, ileri görüş
Vuslat : Kavuşma
Vuzuh : Açıklık, aydınlık

W

Walkman : Gezerçalar, yürürçalar
Web : Ağ
Webmaster : Site yöneticisi, ağ yöneticisi
Web sayfası : ağ sayfası.
Web sitesi : ağ sitesi.
Workout : Alıştırma, idman, antrenman
Workshop : Fikir üretme, fikir üretme toplantısı

Y

Yakamoz : Parıltı
Yeknesak : Tekdüze
Yekûn : Toplam
Yevmiye : Gündelik

Z

Zaaf :Güçsüzlük, düşkünlük
Zabıt : Tutanak
Zamir : Adıl
Zaping : Geçgeç
Zevat : Kişiler
Ziraat : Tarım
Zirve : Doruk

Devamını Oku