24 Kasım 2024 Pazar
İbrahim ORTAŞ
YÖK tarafından hazırlanan, 2018-2020 yılları arasında hizmet veren 193 üniversitenin yer aldığı, “Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu”, (https://www.yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/2022/universite-izleme-ve-degerlendirme-genel-raporu-2021.pdf) üniversiteleri ‘Eğitim ve Öğretim’, ‘Araştırma-Geliştirme, Proje ve Yayın’, ‘Uluslararasılaşma’ ve ‘Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk’ ana kategorileri altında yer alan toplamda 45 gösterge üzerinden değerlendirmiştir (YÖK ÜİDGR, 2022). Çalışma 2018-2020 yılları arasındaki üniversitelerin değerlendirme raporları bir araya getirilmiştir. Bütün göstergeler çoğunlukla grafik özet şeklinde sunulmuş.
Raporun Öne Çıkan Göstergeleri
YÖK’ün “Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu 2021” verilerine göre, Türkiye’deki 203 üniversiteden, uluslararası sıralama kuruluşlarında değerlendirmeye alınanların ilk 34 üniversite içinde yer aldığı görülmektedir. Raporda, üniversitelerde en fazla istihdam edilen öğretim elemanı grubunun 60.667 ile Ar-Gör’ler olduğu, en az istihdam edilenlerin ise 16.664 ile doçent unvanlı öğretim elemanları olduğu belirtilmiştir. Devlet üniversitelerinde 23.960 Prof., 14.638 Doçent ve 32.664 Dr. Öğretim üyesi görev yapmaktadır. Bu kadar çok profesör ve az sayıda doçent ve öğretim üyelerinden az sayıda Ar-görevlisi yapılanması beklenin aşağıdan yukarıya dikey akademik yapılanma tersine sorunlu olduğunu göstermektedir.
Üniversitelerin 2020 yılında ÖSYM yerleştirme kontenjanlarının doluluk oranı %89.76 olarak saptanmıştır. Doluluk oranı %100 olan üniversite sayısı 15 iken genel doluluk oranı %50’nin altında olan sadece bir üniversite belirlenmiştir. En çok kontenjan açığı vakıf üniversitelerinde gerçekleşmiştir. Son olarak en alt baraj puanının da kaldırılması ile kontenjanların doldurulması beklenebilir. Ancak akademik yetersizliği olan yüzbinlerin dolduğu üniversitelerde yetersiz kalite iyice düşmüş olacaktır. Üniversitelerin konuyu ciddiyetle ele alması gereken bir varlık sorunu haline gelmiştir.
Üniversitelerin yayın ve kütüphanedeki öğrenci başına basılı kitap alma durumunun bu çağda kabul edilemez düzeyde düşük olduğu görülmektedir. Üniversitelerde öğrenci başına düşen ortalama basılı kitap sayısı yalnızca 8 iken Ç.Ü. öğrenci başına düşen basılı kitap sayısı 4.03 (ÇÜ UİDR, 2020). Öğrenci başına 10 ve üzeri basılı kitap düşen 10 üniversite bulunduğu belirlenmiştir. Dört üniversitede ise öğrenci başına bir kitap dahi düşmemektedir. Kütüphanelerinde en çok kitap bulunduran üniversite, vakıf üniversitelerinden Bilkent Üniversitesi olmakla birlikte İstanbul ve Boğaziçi üniversitelerinin bu alanda güçlü oldukları gözlemlenmiştir.
Öğrenci başına düşen ortalama elektronik yayın sayısı 55 olarak tespit edilirken, birin altında e-yayın düşen üniversite sayısı 15 olarak belirtilmiştir. Çukurova Üniversitesinde öğrenci başına düşen e-yayın sayısı 7.97.
Üniversitelerin ulusal hakemli dergilerdeki yayın sayısı ortalaması 198’dir. Ancak öğretim elemanı başına düşen ulusal yayın sayısı ortalaması yalnızca 0.20’dir. Çukurova Üniversitesinde bu oran 0.26 olarak belirlenmiştir. Uluslararası hakemli dergilerdeki yayın sayısı ortalaması 401, öğretim elemanı başına düşen uluslararası yayın sayısı ortalama olarak 0.40, Çukurova Üniversitesinde ise 0.53’tür.
2016-2020 döneminde yayımlanmış yayınlardan en yüksek yüzde 10’luk dilimde atıf almış yayın sayısı 500 ve üzeri olan üniversite sayısı ancak 10 kadardır. ÇÜ akademisyenleri tarafından yayınlanan makalelere yapılan ortalama atıf sayısı 439’dur. Diğer taraftan, atıf almamış veya bu kapsamda yayını bulunmayan 8 üniversitenin olduğu rapor edilmiştir.
Türkiye’deki 203 aktif üniversitenin 2020 yılı “Times Higher Education (THE)”, “QS World University Rankings” ve “Academic Ranking of World Universities (ARWU)” sıralamalarına göre ancak 34 üniversite akademik başarı sıralamasında değerlendirilmektedir. Bu sıralamalarda yer almayı başaran 17 üniversitenin ilk binde, sadece altı tanesinin ilk 500’de yer alabildiği belirlenmiştir. Bazı sıralama kuruluşlarına göre ilk 500 içinde 6 üniversite yer almakta, kaliteli araştırma, yayın, atıf ve patent sayıları yönünden mevcut bilinen ilk 10 üniversite hemen her alanda yerlerini korumaktadır. Ulusal sıralamada 12-13 bandında yer alan ÇÜ, THE sıralamasında 2020 yılında ilk 1000 üniversite arasına girememiştir.
2020 yılında Türkiye’deki 186 üniversite toplam bütçelerinin ortalama yüzde 3.36’sını Ar-Ge kapsamında harcamıştır. ÇÜ BAP bütçesi içinde bu oran %3.5 civarında iken, Ar-Ge’ye harcanan bütçe oranı %4.83 olarak belirlenmiştir. Bütçesinin %15 ve üzerini Ar-Ge için harcayan üniversite sayısı ancak beş olup bunlardan 4 tanesi vakıf üniversitesidir. Ar-Ge’ye harcanan bütçe oranı en yüksek olan üniversitelerin başında ODTÜ, Sabancı, Boğaziçi, Ege ve Yıldız Teknik üniversiteleri gelmektedir. Bu üniversiteler, aynı zamanda Türkiye’nin birçok göstergede önde olan üniversiteleridir.
Türkiye’de ortalama öğrenci başına harcama tutarı 15 bin 825 lira (yaklaşık 1000 dolar) olarak belirlenmiştir. Öğrenci başına 25 bin TL ve üzeri harcama yapan 20 üniversite bulunmaktadır. 190 üniversitenin yayın satın almak için ayırdıkları bütçe, genel bütçenin %0.60’ını oluştururken ve %1’in üzerinde bütçe ayıran üniversite sayısı 30’dur. Ne yazık ki 3 üniversitemiz yayın satın almamıştır. Boğaziçi ve Bilkent üniversiteleri bütçelerinin %3’ünü yayına ayırmaktadır.
KPSS’de ilk %5’lik dilime giren program sayısı en yüksek olan Hacettepe, İstanbul, OTÜ, Boğaziçi üniversiteleri gibi hep önde olan üniversiteler olması dikkat çekicidir.
Çevreci, yeşil kampus alanı ödül sayısında, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi 16 ödül ile önde yer alırken Türkiye’de hem kampüs yapısı hem de bitki tür zenginliği yönü ile örnek gösterilen Çukurova Üniversitesi kampüsünün herhangi bir ödülü bulunmamaktadır. (GELİŞTİRLEBİLİR)
Mezun takip sistemine kayıtlı mezun oranı değerlendirilmesinde Vakıf Üniversitelerinin devlet üniversitelerinden daha yüksek orana sahip olukları görülmektedir. Sürekli öğrenme ve geri bildirimler açısından mezun takip sistemi önemli.
Bütün uluslararası değerlendirme kuruluşları tarafından önemsenen doktora mezun sayıları yönünden Türkiye üniversitelerinin yeterli olmadığı görülmektedir. 151 üniversitede toplamda 7.525 öğrenci doktora derecesi almış ve Doktora programlarından 100 ve üzeri mezun veren üniversite sayısı, tamamı devlet olmak üzere 22’dir. Çukurova Üniversitesi 2020 yılında 140 doktora mezunu vermiştir. 2020 yılında 94 devlet üniversitesinden toplamda 4.567 öğrenci YÖK 100/2000 programı kapsamında doktora eğitimi bursu almıştır. 100 ve üzerinde burslu öğrencisi olan üniversite sayısı 12 iken ÇÜ’nün toplamda 80 YÖK bursiyeri bulunmaktadır. YÖK göstergelerine göre öğretim üyesi potansiyelini ağırlıklı olarak ilk 15 sıradaki devlet üniversiteleri sağlamaktadır. Bütün göstergeler bu hızla doktora mezunu verildiği takdirde önümüzdeki yıllarda akademik kadro sorunu yaşanacağını işaret etmektedir.
Lisansüstü ALES sınavı başarı sıralamasında benzer şekilde devlet üniversiteleri içinden yüksek puanla öğrenci alan üniversiteler öne çıkmaktadır.
2020 yılında 173 üniversitede ulusal ve uluslararası özel veya resmi kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenen toplam 9.015 Ar-Ge projesi yürütülmüş. Desteklenen Ar-Ge projesi sayısı 100 ve üzeri olan üniversite sayısını 23 olduğu görülmüştür. Maalesef herhangi bir proje yürütülmeyen 20 üniversitemizin olduğu YÖK tarafından belirlenmiştir.
Sonuç olarak Türkiye Üniversiteleri Sorunu Beklenenden Çok Ötedir?
YÖK tarafından yayınlanan genel üniversite ortalamaları ve belirli alanlardaki sıralama göstergelerinde bilinenin ötesinde çok yeni bir bilgi bulunmamaktadır.
45 alanda sunulan veriler genel olarak değerlendirildiğinde, 203 üniversitenin ancak %10 kadarı dünyadaki ilk iki bin sıralamasında yer bulmakta. Nitelikli araştırma, bilimsel bilgi üretme ve dünya çapında etki yaratamamaktadır. Türkiye bilimi ve üniversiteleri dünya biliminin çok gerisinde yer almaktadır. Akademik bilgi yeterliliği olan 21 yy. yetkinliklerine sahip çok az sayıdaki öğrenci ve diplomalı mezunlarının önemli bir kısmı ise geleceğini batı ülkelerinde aramaktadır. Bilgi üretecek doktora eğitiminin nitelik ve nicelik açısından yetersiz olduğu görülüyor. İleride akademik kadro bulmada ciddi sorun yaşanabilir. Türkiye’de yapılan yayınların öğretim üyesi başına düşen oranı 0.2 iken kaliteli ve etki faktörü yüksek dergilerde yayınlanan sayılar ise çok daha düşük. Yayınlara yapılan atıf almada dünyada 43. sırada yer alarak bu alanda da sorunlu olduğumuz görülüyor.
Üniversitelerin araştırma bütçeleri çok yetersiz. 2020 yılında 111 üniversite tarafından, Ar-Ge, verimlilik artırma, ürün geliştirme, inovasyon vb. kapsamda endüstri ile ortak yürütülen 6.218 projenin toplam bütçesinin 1.84 milyar TL olduğu belirlendi. Bu toplam bütçenin sadece Harvard Üniversitenin bütçesine bile eşdeğer olmadığı görülmektedir. Hepsinden önce kütüphanesi olmayan kitap alamayan üniversitelerin var olduğunu öğreniyoruz.
YÖK’ün önemsediği QS sıralamasında 2021 listesinde 465. sırada yer alan Koç Üniversitesi 2022 yılında 511. sıraya gerileyerek ilk 500 sıralamasında hiçbir üniversitemiz sıralamada yer alamamıştır. Ortalama kaliteli yayın sıralamasında ve akademisyenler başına bilimsel üretimde gerilerde olduğumuz görülüyor.
203 üniversitenin çoğunluğunda kontenjanlar dolmaz iken YÖK ve ÖSYM daha çok öğrenciyi üniversitelere almak için minimum baraj puanlarını kaldırmaktadır. Her yıl üniversite sınavına giren 2 milyonu aşkın öğrencinin çoğunluğunun artık nitelikli üniversitelerdeki nitelikli program arayışına karşın çoğunluğu üniversite alt yapısı ve öğretim üyesi yapısı oluşmamış üniversiteye de kayıt yaptırmak istememektedir. Öğrencilerin bazen işsizlik bazen de sınırlı kontenjandaki programlara girememenin çaresizliğinden istemese de üniversiteye kayıt yaptırdığı görülüyor. Basına çok yansıyan yarım matematik ve yarım fen sorusu çözen ve dört işlemi yapamayan, okuduğunu tam anlayamayan öğrencilerin üniversiteye alınması ile ne tür bir başarı bekleniyor? Üniversitelerin ise bu şekilde kayıt yaptıran yetersiz akademik bilgi sahibi öğrencileri eğitmek için ne misyonu var ne de planı. Türkiye’nin mevcut bilim-teknolojik birikimi ve ülkenin kalkınma için istihdam edeceği insan gücü de sınırlıdır. Üniversitelerde iyi eğitim almadan ve yöntem öğrenmeden diploma verilen mezunların büyük çoğunluğunun alanlarında istihdam edilemeyeceği gibi kendilerine yeni bir ortam hazırlayacak şekilde donanımlı olmadığı da aşikârdır. Ne yazık ki akademik hayattaki kalitede günden güne düşmekte ve Türkiye üniversiteleri yıldan yıla gerilemektedir. Asgari ücretle bile iş bulamayan diploma sahibi olmak, gençlerin yükseköğretime olan güvenini azaltmaktadır.
20 Şubat 2022, Adana