14 Kasım 2024 Perşembe
Öngürülenin tersine kapitalizmin ‘demokrasi düşmanı’ olduğu ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Kapitalizmin demokrasinin gelişmesinin de önünü açacağı savının bugün ‘yanlışlanlandığı’ noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Amerikalı ekonomist Jonathan Tepper’in sözleriyle ; « rekabet, kapitalizmin özü olmasına karşın, bugün tümden değerini yitirmiş bulunmaktadır ».
Burada, kapitalizmin ekonomik rekabet kavramıyla politik bir kavram olan ‘demokrasi’ arasında ne gibi doğrudan bir ilişki kurulabilir sorusu sorulabilir.
Böylece, ortalıkta, yani sözde üniversitelerin ‘ekonomi bölümlerinde’ okutulan ‘iktisat’ ya da ‘ekonomi’ ile, bu bilimsel disiplinin kurulduğu günlerde kullanılagelen ‘ekonomi politik’ arasındaki ayrıma gelmiş oluruz.
Ekonomi politik’in ‘ekonomi politikası’ (LA politique) anlamına gelmediğinin altını çizelim.
Klasik ekonomi politiğin ‘eleştirisi’ (LE politique) temelinde kurulacak bir ‘bilimsel disiplin’ pencerisinden bakıldığında ; ‘ekonomi’ ile ‘politika’ ve aynı bağlamda ‘demokrasi’ arasında kolaylıkla ilişki kurulabilir.
Dahası bu ilişki, bilimsel bütünsellik bakımdan bir zorunluluktur.
Nitekim Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın (1859) yazarı, çalışmasının önsözünde « ben burjuva ekonomik sistemini şu düzende ele almaktayım, diye yazıyordu : Sermaye, toprak mülkiyeti, ücretli emek, Devlet, dış ticaret, dünya piyasası ».
Yani günümüzde kısaca ekonomi diye anılan disiplin (economic), kurucu İngiliz ekonomistlerince Principles of Political Economiy diye adlandırılıyor ve Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın yazarı da, onlar gibi, sadece ‘sermayenin rekabeti’ ve ‘kredileri’ değil, ama ekonomik yaşamı bütünselliği içinde ele alıyordu.
Ne var ki, günümüzde ‘sermayenin rekabeti’ neredeyse tümden ortadan kalktığı için, krediler (borçlanma) de dahil olmak üzere, toprak mülkiyeti, emeğin ücretlenmesi, Devlet, dış ticaret ve dünya piyasası’ ‘Tek-El’den yönetilir olmuştur.
Günümüzde bir ürün ya da teknik’in yararlı olup olmadığı, onların kullanıcı sayısına bağlı olmuş (effet de réseau– örütbağ etkisi diyelim), sözgelimi facebook ya da twitter benzeri ağlar üzerinden, ekonomi de, siyaset de (politika değil !), Devlet de devletler arası ilişkiler de ‘yönetilir’ olmuştur.
Oysa Joseph Shumpeter (1883-1950) gibi ekonomistler ‘buluş’lardan doğan ‘tekelleşmeyi’ kapitalizmin sağlıklı yürüyebilmesi için gerekli görüyorlardı.
Ne ki, bu yolla gelen ayrıcalıklar kapitalizmin gelişmesinden çok ona ayakbağı olmaya başlamıştır.
Bugün Google-Apple-Facebook-Amazon gibi örütbağ devleri ‘Dünya piyasası’na egemen olmuş ve uluslararası sermayenin de başbelası konumuna yükselmişlerdir.
Marc Chevailler gibi Alternatives Economiques yazarları ise, günümüzde ABD ve Avrupa’nın, İkinci Dünya Savaşın’dan çıkıp ‘demokrasi’yi geliştirmede nasıl keskin önlemler aldı iseler, bu tekellere karşı 1980’lerde gösterdikleri hoşgörüyü artık kesmelidirler diye düşünmektedirler.
Neresinden bakılırsa bakılsın, kapitalizm ya yeni bir yol bulacak ya da yeni bir yol açmak durumunda kalacaktır.
Ya da…
(Sürecek)