Habip Hamza Erdem

Habip Hamza Erdem

14 Kasım 2024 Perşembe

Biyolojik savaş

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Habip Hamza ERDEM

Günümüzde ‘Savaş’ların askerî boyut kazanmadan önce en az dört ‘düzey’de sürdürüldüğüne tanıklık ediyoruz.

            Bununla birlikte, Ukrayna örneğinde olduğu gibi, askerî boyut dahil, aynı zamanda beş düzeyde sürdürüldüğü de söyleniyor, ki buna  karma (hybride) savaş deniyor.

            Sıralanacak olursa; 1° parasal ve finansal, 2° ticarî ve ekonomik, 3° iletişim/bilişimsel (informationnel et cognitif), 4° Biyolojik ve 5° askerî savaş…

            Yine Sergey Glaziyev’in anlatımına bakılacak olursa; “Anımsadığım kadar, 1996 yılıydı diyor Glaziyev, ben o günlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsey’inde çalışıyordum ve ulusal çapta bir ‘biyo-güvenlik’ kavramı önermiştim.  Çünkü, tam otuz yıl önce genetik bilimi (génétique), bir ırk, bir cinsiyet ve hatta belli bir yaş grubuna yönelik bir ‘virüs’ geliştirebilecek bir aşamaya gelmişti”.

            Şimdi, konuyu, Ukrayna Sorunu dolayısıyla Putin’in ekonomi danışmanın Ukrayna’da ABD Başkanının oğlunun ‘biyolojik laboratuvar’ kurdurmuş olmasına getirecek değilim.

            Oraya kadar olanını okuyucu düşünsün derim.

            Ancak Glaziyev, 2014 yılında ABD’nin, yine Ukrayna dolayısıyla Rusya’ya yönelik düşmanca tutumu dolayısıyla Çinli meslektaşlarına dönerek “yarın ABD’nin Çin’e karşı aynı tutumu gösterebileceğini düşünüp düşünmediklerini” sorar.

            Çinliler ABD ile ‘karşılıklı çıkarlar’ bağlamında böyle bir şeyi beklemediklerini söylerler.

            Çok geçmez, Trump’ın Çin’e yönelik ‘ticaret savaşı’ başlar ve Çinliler, ABD’nin her zaman ve her yolu deneyerek Çin’e saldırabileceği kanısına ancak öylece varırlar.

            Tam da bu nedenle, 2019 yılında, tüm dünyayı kasıp kavuran Korona Virüs salgınının Çin’de başlamış olmasına, ister istemez kuşkuyla bakmak gerekmektedir.

            Acaba ABD, Çin’e ‘askerî’ bir yola başvurmadan onunla ‘rekabet’ yerine başka tip bir ‘savaş’la mı karşı koymak istemektedir?

            Bu konuya döneceğiz.

            Ancak Fransa’da onbeş yıl boyunca değişik hükûmetlere danışmanlık yapan ve hâlâ Paris yakınlarında (Garches) bir hastahanede çalışıp virüs konusunda tanınmış bir profesör olan Christian Perrone’a sorulacak olursa; “Koronovirüs laboratuvarda üretilmiş bir virüstür”.

            « Başlangıçta, diyor profesör Perrone, (bu pandeminin) tasarlanmış olabileceğini kabul etmiyordum, ancak gelişmeleri izledikçe, böyle bir seneryonun en ince ayrıntısına değin yazılıp uygulamaya konulmuş olabileceğini ve öngörülen bir biçimde yürütüldüğünü bizzat keşfettim”.

« Dans les premiers temps, je refusais d’admettre que tout cela puisse être prémédité, mais petit à petit, j’ai découvert, tout d’abord sans y croire, que le scénario était écrit depuis des années, qu’il s’applique jour après jour à la lettre et se déroule comme prévu ou presque. »

Bugün, diye devam ediyor Christian Perrone “Adına layık ve Nobel ödüllü bir tek virolog veya seçkin bilimadamı Koronavirüsün laboratuvarda üretilmediğini ileri süremez”.

« Mais aujourd’hui, plus un seul virologue digne de ce nom, y compris des prix Nobel et d’éminents scientifiques ne soutiennent une thèse contraire. »

Şimdi, yine Çin’in bir ‘sorunlu bölgesi’nde, virüsün yeniden ‘hortlatılmış’ olmasına kuşkuyla bakmayıp da, yarasa çorbası yerine bu kez başka bir nedenle doğmuş olmasına bizi kim ve nasıl inandırabilecektir?

Öte yandan Wuhan’da ‘ilk vak’a’nın ortaya çıkmasından önce, nasıl oluyor da Bill Gates ve bir kısım ünlü amerikalı oyuncuların gelmekte olan pandemiye karşı önlem almak için neler yapılması gerektiği üzerine vaveyla koparmışlardı?

Dünya çapında bir ‘salgın’ın geleceğini önceden biliyorlardı zahir.

Bu ve benzeri kuşkuları, gelecek yazıda biraz daha ayrıntılandırmaya çalışalım o zaman.

(Sürecek)