01 Ocak 2024 Pazartesi
Atatürk’te birleşmek yetmez.
Aslanlı Yol’da “Mustafa Kemal’in askeri” olduğunu haykırmak da yetmez.
Atatürk’te birleşme iradesinde “askere yazılanları” kurmaylık beceri ve yeteneği ile yönetip yönlendirecek nitelikli bir kurmay kadro gerekir.
Şikâyetler yoğundur.
Şu anda ihtiyaç duyulan şey, saman alevi misali belli günlerde parlayıp sönen kısa süreli bir heyecan seli değildir. Çünkü o bol miktarda ve fazlasıyla vardır.
Şiddetle ihtiyaç duyulan güç, bu şikâyetlerden kalkıp, ortak akıl paydasında yürüyen, somut ve özellikle de gerçekçi stratejileri olan ve adımlarını o stratejilerin yörüngesinde oluşturduğu taktik uygulamalar doğrultusunda atan bir kurmay kadronun varlığıdır.
“Çizgi halindeki bir ince hattı savunan değil… Tüm vatan sathı için mücadeleye eden” kurmay bir kadro… İşte gerçek ve somut ihtiyaç budur.
Mücadeleyi, mücadele edilmesi gerekenlere yanaşarak yürütmeye çalışan değil… Dünyanın güç dengelerini doğru hesaplayarak, adımlarını gerçekçi bir soğukkanlılıkla atabilen kurmay bir kadro… Gereksinim budur!
Bir milyonu aşkın nitelikli bir kalabalık Anıt Kabir’in Aslanlı Yolu’nda “Ata”sına doğru yürümektedir.
Bu yürüyüşün anlamı yeni bir “ata” arayışıdır.
Atatürk gibi birisine olan ihtiyacı hep birlikte dile getirme iradesidir.
Cumhuriyet ilan edileli neredeyse bir asra yaklaşmaktadır.
Cumhuriyet ilan edildiğinde doğan çocuk şu anda 89 yaşındadır. Dolu dolu tam üç kuşağı eskitmiştir Cumhuriyet’in meşalesi… Ancak, halen ortada özenle soğutulmuş küller vardır.
Cumhuriyetin kuşakları, 2013 yılına varıncaya dek yeni bir Mustafa Kemal yaratamamıştır.
Belki de en önemli nokta bunca yıl sonra yeni bir Atatürk arayışına olan ihtiyaçtır.
Bugünün somut gerçeği, 2013 yılında milyonların Aslanlı Yol koridorunda mevzi tutmuş olmalarıdır.
Bugün altı çizilmesi gereken nokta bu arayışa duyulan ihtiyaçtır.
Vahim olan budur.
Daha da vahim olanı ülkenin 1919 yılı koşullarına benzer bir duruma gerilemiş olmasıdır…
Osmanlının çöküş sürecinin dibindeki koşulların Cumhuriyet Türkiye’sinde yeniden hortlamasıdır.
Bu hortlağın varlığından her birimiz sorumluyuz.
Ve bu sorumluluğun altından ancak, içinden yaşanılan ağır koşulları tümüyle yok ettiğimiz zaman kalkabiliriz.