01 Ocak 2024 Pazartesi
Daha uygun koşulların oluşmasını bekliyorlar.
Hazım için en olgun koşulları [sabırla, ellerini ovuştura ovuştura]…
Bir tarafta din kurallarına bağlı devlet biçimine dönüşme; öte yanda ülkenin güneydoğusunda ayrı bir devlet yapılanması; yani bölünme…
Koşullarının iyice olgunlaşması beklenen [şimdilik] iki temel gelişme budur.
Bu iki gelişme çizgisi çoğu yerde birbirleri ile mutabıktır, ortaktır; çünkü her ikisi de aynı “düşman”a sahiptir.
Bu ortak düşman, “ülkenin bölünmez bütünlüğü”ne iman etmiş, laik Cumhuriyeti ve bağımsızlığı savunan gerçek Atatürkçülerdir.
Bunların üzerine adım adım yürümek ise, benimsenen ortaklığın temel stratejisidir.
Yürüyüş zaman zaman ivme kazanarak hızlı ve zaman zaman da duraklayarak çevreyi ve koşulları test ederek… Ama sürekli ve inatçı bir biçimde sürmekte; sürdürülmektedir.
Duraklanan kısa aralıklarda test edilen koşullar eğer daha hızlı yürümeye uygun görülüyorsa, gaza biraz da basılmakta, aheste yürüyüş koşar adımlara dönüşmektedir.
Yürüyüşün teknik direktörü bu durumda yeni bir gündemle ortaya çıkmakta, medyaya emirler, talimatlar yağdırılmakta ve yeni [ve yenilikçi] beyin yıkama kampanyasının yenilenen alt yapısı gündeme sürülmektedir.
Ortak düşman bu süreçte kâh Anıtkabir’de, kâh Cumhuriyet kutlamaları için meydanlarda ne ölçüde yoğun bir kalabalık olduğunu gösterme telaşı içinde didinip durmaktadır.
Geçen yıl Aslanlı Yol’da şu kadar insan vardı, bu yıl bu kadar insan var!
Evet… 10 Kasım 2013’de Anıtkabir’i ziyaret eden insan sayısının 1 milyon kişiyi aşması önemlidir. Hatta oldukça anlamlıdır. Ama, sözünü ettiğimiz yürüyüşü durduracak bir nitelikten oldukça uzaktır.
Vatanın “bahtı kara maderini kurtaracak” olan nitelik ve nicelik birikimine kaynak oluşturabilir; ama, henüz bu çizgiden oldukça uzaktır.
Mustafa Kemal’in askerleri olmak nispeten kolaydır.
Ama gerekli olan, Mustafa Kemal’in kurmayları olmaktır.
O askerleri yönetip yönlendirecek yetenek ve demokratik olgunluktaki teşkilatlanma bilincinin hayata geçirilmesidir gerekli olan.
Evet, doğru okuyorsunuz: Gelip dayandığımız nokta, Anıtkabir’e yürüyen kalabalığın Cumhuriyet değerleri, hukuk devleti ve gerçek demokrasi çerçevesinde bir araya gelmesi ve var olan siyasi örgütlenmelerin içinde yerini alması aşamasıdır.
Mevcut siyasal yapılanmaların lider kadrolarını mı yeterli bulmuyorsunuz?
– Değiştirirsiniz.
Bu siyasi örgütlenmelerin tümünü mü beğenmiyorsunuz?
– Yenisini kurarsınız.
Ama asla yapmayacağınız şey, bir kenarda oturup olanı-biteni seyretmektir.
Katılacaksınız!..
Çünkü bütün eksikliklerine rağmen içinde debelenmekte olduğumuz rejimin adı, “katılımcı demokrasi”dir…
Eğer katılmazsanız bu rejimin adı, halkın katılmadığı bir demokrasi olur.
Yani, demokrasi olmaz.
Demokratik olanaklar size, düşüncenizi ileri sürme ve onu savunma hak ve imkânını tanıyor.
O hak ve imkânı eğer kullanmıyorsanız, söyleyecek bir sözünüz de yoktur.
O zaman ya devletin temellerine doğru sürdürülen “yürüyüş”ü sadece seyreder, oflayıp, puflarsınız… Ya da bu karanlık yürüyüş mangasının peşine takılıp, önünüze atılacak sosyal-ekonomik-siyasal lokmaları bekler, yürüyüp gidersiniz.