01 Ocak 2024 Pazartesi
Bundan daha açık bir itiraf olmaz:
Yani istediğim gibi hareket edemiyorum.
Yani, yetkiler TBMM’dedir…
Parlamenter Demokrasi çoğulcu olmak zorunda…
Bu açık itirafa her gün yenileri ekleniyor:
Niçin itiraftır bu ifadeler?
Çünkü gensoru, başbakandan ya da bir bakandan, bir sorunla ilgili olarak sözlü açıklama istemesi anlamına gelen TBMM’ne ait bir denetim yetkisidir…
Cumhurbaşkanımız bu yetkiden rahatsız…
Açık açık dile getiriyor rahatsızlığını.
Çünkü dileği denetimsiz bir yönetim biçimidir.
Yargı elemanlarını kendisinin belirlediği, TBMM’nin yasa çıkartma yetkisini kararnameler yolu ile iğdiş ettiği, yapıp ettiklerinden sorumlu tutulmayacağı dikensiz bir gül bahçesidir muradı…
Yönetecektir… Denetlenmeyecektir… Sorumlu tutulamayacaktır!..
Bu sistemden güçlü Türkiye’nin doğacağını ileri sürmektedir.
Cumhurbaşkanı ayağındaki pranga olarak gördüğü demokratik denetleme sisteminden kendisini sıyırdığında terörün biteceğini, ekonominin düzlüğe çıkacağını, işsizliğin sona ereceğini vaat etmektedir.
AKP 14 yıldır ülkeyi yönetmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı ayağındaki prangayı yeni mi fark etmiştir ki?..
Uzun yıllar bu ülkede başbakanlık yaparken bu prangalar yoktu da… Şimdi mi kilitlendi ayaklarına?
Hayır… Şimdi de hayır; yarın da hayır!
Başbakanken yetkiler ondaydı.
Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı tarafsız olmak zorunda.
Görevi sembolik…
İşlevi yetkisiz.
Yetkili kim?
Başbakan, TBMM…
O zaman ne yapmak lazım?
Anayasa’yı değiştirip, başbakanlığı ortadan kaldırıp, TBMM’nin temel yetkilerini Cumhurbaşkanı’na eklemek lazım…
İşte 16 Nisan’da “hayır” denmesi gereken bu garabet durumdur.
16 Nisan; demokrasinin, hukuk devletinin ve özgürlüklerin savunulacağı Cumhuriyet tarihimizin –tereddütsüz- en önemli kilometre taşıdır.
Neden önce değil…
Güçlü Türkiye meselesi Tayyip cumhurbaşkanı olunca mı ihtiyaç haline geldi.
www.haksal.av.tr
@farukhaksal42
www.soruyusormak.com