01 Ocak 2024 Pazartesi
Bu yazıda hemen hemen herkesin bildiği basit ve yalın gerçeklerden söz edilecek.
Niçin mi?
Sanıyorum bunun nedenini, okumakta olduğunuz yazının sonunu getirebilen herkes anlayacaktır.
Soru:
– Niçin ulusal devlete karşılar?
– Çünkü, ulusal devlet, ülkesini yabancı sömürüsüne karşı koruyan bir sistemdir.
Soru: Niçin, dinlerin kardeşliği ilkesi vitrine konurken, stratejik tüm bölgelerde mezhep çatışmaları körüklenmektedir?
– Çünkü bölmek, ulusal direnci gevşetir, çözer… Çözülen direnç ise, yabancı sömürüsüne karşı koyamaz, ülke bir yalaka ve yandaş merkezi olur, çıkar…
Bu yazıyı okuyan herkes bu iki gerçeği, en z bu satırları karalayan kişi kadar biliyordur.
Ama bilmek başka…
Uygulamak bambaşka!..
Düşünün bir kere…
Mezhep, ne demektir?
Sözlük şöyle yazıyor: Mezhep, bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her birine verilen isimdir.
Demek ki, öncelikle ortada hep birlikte inanılan bir din olacak.
Ancak, zamanla o dine inanan insanlar arasında bazı görüş ayrılıkları meydana gelecek.
Aslında buradaki görüş ayrılılığının, “inanç” farklılıkları olarak anlaşılması gerekir.
Ve aynı dine inanan insanlar, zaman içinde bu farklılıklar doğrultusunda birbirlerinden ayrılmaktadırlar.
İşte… Ortaya böylece bir farklılık çıkmıştır.
Bu farklılık bir kültürel zenginliğin kaynağını oluşturabilecekken, emperyalizmin stratejik hedefleri açısından kışkırtılmaya yarar ya da uygun bir dayanaktır.
Böylece aynı inancı taşıyan insanlar, aralarındaki inanış farklılıkları nedeniyle birbirlerini boğazlayabilecek zıtlıklara doğru kışkırtılabilecektir…
Emperyalizm, her türlü kültürel farklılığı, düşmanlığa doğru derinleştirecek bir siyaset izlemektedir.
İzlenen bu yöntem, emperyalizmin kültürel saldırısının en önemli [ve maalesef] “çağdaş” silahıdır.
Okumakta olduğunuz yazının bu satırına kadar [herhalde] mutabık kalarak geliyoruz.
Ama mutabık kalmak başka…
Birlikte harekete geçmek bambaşkadır!..
Sanıyoruz mutabık kaldığımız temel kavramlar ve öne çıkan yargılarda birleşmiş olmamız sorunu kendiliğinden çözmüyor; çözemiyor.
Bir başka deyişle, maalesef, bu kavramların savunulması ve varılan yargıların eyleme dönüştürülmesi noktasında omuz omuza olamıyoruz.
Birileri;
– Olanlar oluyor, diyebilir.
Ama yetmez!
Eskiye oranla ve özellikle de gençlik kesiminde bu birliktelik oluşmuştur ya da oluşmaktadır, denebilir.
Ama yetmez!
Sorun düşündüğünüz gibi yaşamaktır.
Düşündüğünüz yönde adım atmaktır.
Ortak düşünce etrafında birleşmek, omuz omuza olmak; eski deyimi ile, “kuvveden fiil çıkartmaktır…”
Çapulcu dili ile; “teori-düşünce – ve eylem birlikteliği”ni yaratmaktır.
Bilinen basit ve yalın gerçeklerin adamı olmak; bu gerçeklerin yaşama geçmesi için yürütülen mücadelenin mevziinde yer almaktır.