Faruk Haksal

Faruk Haksal

01 Ocak 2024 Pazartesi

ADALET Mi TAVUKTAN ÇIKAR; TAVUK MU ADALETTEN?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Acaba hangisi daha önemli:

Önemli sorular sorabilmek mi? Yoksa vaktiyle sorulmuş olan soruların, cevaplarını bulabilmek mi?

Belki de, sorulan her yeni sorunun temelinde, cevaplanmış olan bir önceki sorunun birikimi ya da çözüme açılan yeni yeni kapılar vardır…

Belki de insanların bir bölümü, düşünme olgusunu, cevap aramak olarak değil de, soru üretmek biçiminde ele alıyorlar…

Acaba hangisi daha doğru?

Örneğin, “gayeye varmak için her yolun meşru olduğu” yönündeki düşünce biçimi, gayenize ulaştığınızda, ayağınıza dolaşacak bir engel mi oluşturur yoksa?

Tuttuğumuz takımın ofsayttan attığı gol onu şampiyon yapıyorsa, bu maçın iptali yönünde toplanan imza kampanyasına katılabilir misiniz?

Peki, bu nokta(lar)daki, ahlaki doğrultunuz, başınızın sıkıştığını kabul ettiğimiz bir süreçte, kaç okka çeker acaba?

Ya da bütünüyle yandaşı olduğunuz bir düşüncenin gerçekleşmesi uğruna, hukukun ve insan haklarının çiğnenmesine seyirci kalabilir misiniz?

Hukuku, temelindeki adalet ideali için mi; yoksa haklarınızın korunması yönünde kullanacağınız bir araç ya da bir silah olduğu için mi savunuyorsunuz?

Öteki dünyaya hicret etmiş ünlü bir “Aziz” yazarımız tarafından, halkın enayilik katsayısı üzerine söylenmiş bir söz üzerine, adli mercilerimizin hep birlikte ayağa kalkması… Ve bu “sağlığında iyi bildiğimiz” ünlü ve saygın memleket evladımızın, alelacele yargılanarak,  BİR LİRALIK manevi tazminata mahkum edilmesi karşısındaki düşünceniz, tavrınız ve duruşunuz ne oldu ki?..

Peki aynı halka, adına “Rep” denen ultra modern bir şarkı türünü kullanarak, alenen, topluca ve açıkça;

–          “AYYYYI.

…diyebilen bir diğer müteveffa “panço-manço”nun “yasal” olarak aktifine kattığı “getiri”lerin, sizde yarattığı herhangi bir “götürü” mevcut mudur? İyi düşünün!

Peki ama, nerede şimdi bizim adliyemizin “şahsiyet-i maneviye”si?

Nerede, “Barış“tan yana kikirik aydınlarımız?

Hani kültürümüzün, adliye koridorları boyunca yayılan magazinsel hap(!)şuruğu?

Hani bir lira ile onarılabilen maneviyatların sahipleri, neredesiniz?

Hukukun ”özelleştirilebilmesi” mi?

O da ne?

Siz başınıza iş arıyorsunuz!

Özel hukukun gelişmesi, kamu hukuku alanının daralması ile mi sağlanabilir?

Yoksa, kamu hukuku içinde kişinin özel hukukunun korunması, bu gelişmenin zıttında mı yer alır?

Gelin cevap verin… Ve çıkın bakalım, bu işin de içinden! Hayır, hayır kaçmak yok! Cevap vereceksiniz:

–          Hukukun egemen olduğu bir Devlet ile Devlet’in egemen olduğu bir hukuk arasındaki farkın tespiti hangi dava ile istenebilir? Böyle bir dava, görev açısından adli yargının mı; yoksa idari yargının mı konusu içine girer?

–          Hukuk ile insan arasındaki ilişkide önde gelen insan mıdır; yoksa insan hakları mı?

–          Mahkeme harçlarının nispi olmasını kim savunur; maktu olmasını kimler?

–          Böyle bir ayrımda cüzdanları şişkin olanlar ne yanda yer alır; gönülleri pişkin olanlar ne yönde? Davacılar hangi safta, davalılar hangi yönde? Davayı kazananlar ne düşüncede; “Temyiz hakkı kazananlar” ne türden bir üzüntüde?

Buyurun, cevap verin…

Adalet mülkün temeli olmasaydı; sahiplenmenin menşeinde kim bilir başka hangi idealler sallandırılacaktı?.. Hiç düşündünüz mü?

Peki, ya “felek” kambur olmasaydı, “Çark-ı Felek” bu ölçüde heyecanlı, bu kadar acıklı, bu denli mahzun ve böyle sürekli dönebilir miydi, başımızın kavak yelleri üzerinde?

Hiç sanmıyorum