Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Tellidere’de 72139.Sokak…

 

Sabah, ekmek sular gibi atan yağmur, bir ay önce asfaltı sıyrılıp götürülen yolun ‘unutulmuş’ olması gerekir ki yine çamurla donandı.

‘Bir koca köy’ denildiğinde kızanlar, burayı gelip görmeliydi!

Bu yolu kullanan yurttaşın ‘yağışlı’ havalarda yaşadıklarını bilmeliydi!

Sabah işine gidişte,

Akşam evine dönüşte,

Ayakkabıları çamura batmış durumunu göz ardı etmemeliydi…

***

Yine birileri vardı Tellidere Mahallesi’nin ‘o’ iç sokağında…

Büyükşehir Belediyesi’nden gelmişlerdi.

‘Ben çağırdım sizi’ dedi, orta yaşlarda biri…

Belediye görevlisi ‘bu sokaklar bizim sorumluluğumuzda değil, Seyhan Belediyesi’nin ilgilenmesi gerekiyor, ancak sizden şikayet gelince görmek istedik’ dedi, okşayan sesiyle.

‘Olabilir, ne yapmam gerekiyor peki?’ dedi adam…

‘Bize söz olarak değil de, yazılı olarak bir dilekçe verin, onu işleme koyalım’ dedi.

Adam ‘olur’ dedi.

Bir yandan olanları anlatıyordu.

Diyordu ki:

Bakın şu ara yüz metre gelir.

Bakın şurası en çok otuz metre.

Otuz metrede dört tane kapak olur mu arkadaş?

Burada yağmur suyunun kanalizasyona bağlanmasının ileride sakatlıklar oluşturacağı neden düşünülmüyor?

Yüz metre ileride yağmur suyunu verecek kanallar dururken…

Yarın havalar ısınınca dört kapaktan etrafa yayılacak canlıları merak ediyorum…

***

Anlatılanlar hiç de iç açıcı değil!

Dinlerken tıkandım!

Belediye görevlisi ‘sokağı’ soruyor.

Adam ‘72139 sokak’ diyor.

Bir başka orada bulunanlardan biri konuşuyor:

‘İki sokak ilerideyim bende. İnanın orası da aynı durumda. Biraz önce arkadaş, buranın sorumlusunun Büyükşehir Belediyesi olmadığını, Seyhan’ın ilgilenmesi gerektiğini söyledi. Doğrudur, Seyhan Belediyesi’ni ilgilendiriyor da, burada yaşananlardan Belediye Başkanının haberi olma olasılığı nedir acaba?’ diye sordu.

‘Buradan haberi ancak muhtarların, ya da burada yaşayanların bildirmesiyle olur. Bir de buraları belediyeler değil, müteahhit firmalar yaptığından…’ anladım dedi, diğer adam. Ardından da ekledi:

‘Burada bir aydır yaşananları bir burada yaşayanlar bilir! Burada yaşanan rezilliği muhtarlar bilir! Şu an görevde olan muhtar yine adaymış! Buraya oy için geldiğinde öncelikle onlardan hesabını sormamız gerekiyor. Kışın çamur, yazın toz-toprak… Koca köy değiliz de, neyiz?’

***

Belediye yetkilileri ‘biz ilgileneceğiz, en kısa sürede dilekçenizi yazın getirin, gereken yapılacaktır’ deyip, aracına binerken, diğerleri de birer birer dağıldılar…

Gerçekten, ‘muhtarlar’ bu sokaklara neden bu denli ilgisizler?

Şimdi, görevde olan muhtarın karşısına çıkılsa, burada yaşananlar anlatılsa, neden ilgilenmediği yüzüne söylense, neden yeniden aday olduğu sorulsa ne acaba?

Sanırım, tüm suçu belediyeye, yetkililerine atar!

‘Gittim, olanları anlattım. Ancak iş yapmıyorlar’ diyeceklerini biliyorum…

***

Yerel seçim öncesi;

Belediye başkan adayları…

Belediye çalışanları…

Muhtar adayları…

Hepsi ‘seçim sonrası’ kazanma modunda…

Adana’nın koca köye dönüşen, dönüşürken yaşayanlarına acı veren mahalleler kime ne ki?

72139 sokakta yaşayan bilir!

 

SEVGİLİLER(İM) GÜNÜ…

 

Dün çiçeklerle, tek taşlarla, parfümlerle kutlanmasına karşın; bilerek bir gün sonra okunması için yazıyorum…

Benim önemsediğim 14 Şubatın, Roma Katolik kilisince Aziz Valentin adına bayram günü sayılması da değil…

Hep bir güne sığdırılan, bir de gün sonra bırakılan Anneler Günü, Babalar Günü gibi sulandırılmış sistemin ‘canlandırılama’ günü diye düşünüyorum.

Ne olacak o gün?

Sevdiğinize aldığınız ‘hediyenin’ ekonomik değeri ne denli büyükse,

Sevdiğinize aldığınız ‘hediyenin’ ekonomik bedeli ne denli küçükse…

Sistemin, televizyon ekranlarında günler öncesinden ‘tükettirmek’ için sunduğu ürünlere baktığınızda başka bir şey görmüyorsunuz!

Yuvarlak bir metalin üzerine sıkıştırılmış cam kırıntısını aldığınızda ‘sisteme’ borcunuzu ödüyorsunuz!

Yoksa…

Sabah televizyon izlencesinde anlatıyordu, o kuşak izleyenlerinin ‘hayranlıkla’ izlediği yüz… ‘Eşimden sıfır araba’ dedi. Yanındakiler de ‘Ya, yo, hı, hi, ho…’larla sevinçlerini gösterdiler!

İçinde ‘sevgiden’ başka ne ararsan var!

Adı ‘sevgililer günü’…

Benim iletim:

‘Yüzünüz hep gülücük dolsun…!

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç