Oktay EROL
Odaların, kurumların, politik isimlerin medyaya gönderdiği bültenler “suya yazılan” cinsten değildir! Burada, üç/ beş yıl önce yazılanlara bile aradığınızda kolayca ulaşabilirsiniz! Unutulduğunu sandığınız birçok konuşmanız/ açıklamanız mutlaka bir “internet” ortamında karşınıza çıkar! “Bugün ne dedi, o gün ne demişti” sorusunun yanıtını bulmak da o nedenle pek zor değil! Şimdi gözünüzün içine baka baka, birkaç yıl önceki uyarılarınızı “dinleme gereği” duymayanlar, bugün sanki geçmişte umursamaz takınan tavrının unutulduğunu sanabilir! Bu olguyu “aldatıldık” diyerek aşamazsınız!
“İklim değişikliği, küresel ısınma” denilen konu, uzun yıllardan bu yana konuşulur; bilmeyen yoktur! Bunun için tarımda “bilimsel sulama” yöntemine geçilmesinin zorunluluğunu birçok katıldığım platformda duydum! Barajlar yapılır, sulanacak arazilerin kıyısına dek kanaletler döşenir, verilen suyun yarısından çoğu yitip gider, bu sulama yöntemiyle alanda bozulmalar yaşanır, ancak üzerinde bilimsel araştırmalar yapan akademisyenlerin “suyu savurganca harcamayın, toprağı da çoraklaşatırıyorsunuz” önerisi benimsenmez!
***
Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Şahin Bilgiç, iklim değişikliği ile küresel ısınmanın olumsuzluklarına değinerek “İklim değişikliği ve küresel ısınmanın olumsuzluklarını her geçen gün artarak yaşıyoruz. Bundan kaçmak mümkün değil. O zaman ne yapılması lazımsa onu yapmak için gayret edecek, çözüm yollarını birlikte arayıp bulacağız. Tarımsal üretimde bilhassa bu yıl yaşanan sıkıntılar bu şekilde devam ederse; üretimden vazgeçen çok fazla üretici görürüz” diyor.
Bilgiç’in sözünü ettiği “iklim değişikliği/ küresel ısınma” gerekçesi üç günlük ya da üç aylık bir konu değil; yıllardır, “sulama yetersizliğiyle karşı karşıya kalınabilir” denildiğini duymamış olamaz! Bu konuda “iktidarın” almış olduğu önlemler ya da çalışmalardan hangisine tanık olmuştur, ya da hangi eksikliğe tepki göstermiştir? Benim için önemli olan bu!
***
“İklim değişikliği ile küresel ısınmanın” yaşattığı olumsuzlukları ATB Başkanı Bilgiç sayıyor! Sonra da, “tarımsal üretimde bilhassa bu yıl yaşanan sıkıntılar bu şekilde devam ederse; üretimden vazgeçen çok fazla üretici görürüz” sözlerini rahatlık söyleyebiliyor! Tarımla uğraşan üreticinin gerek narenciyede gerek hububatta gerekse kavun da/ karpuz da/ domates de “beklediğini” alamadığını bildiği kanısındayım! Bu yıl narenciye ile uğraşanların birçoğu ürününü başında çürüttü, hububat eken yaptığı masrafları bile çıkaramadı/ tüccara kazandırdı. Bunun sonucu olarak bazı üreticiler, yeni ekim döneminde “masrafları” karşılayamayacaklarını/ ekemeyeceklerini dillendirmeye başlandılar! Bakanlık “tetikte” bekliyor olmalı ki, “ekmeyecekseniz, ekene kiraya vereceksiniz” uyarısında bulundu!
ATB Başkanı Bilgiç, üreticiyi o denli düşünüyorsa, bakanlığın “uyarısına” karşı üreticiyi savunarak neden “üreticilerimizin yeniden tarlalarını ekmeleri için destekleri artıralım, üreticimizi topraktan uzaklaştırmayalım, hasatta üreticimizin ürününü alım güvencesi verelim” demedi/ demiyor?
***
Nasrettin Hoca’nın bindiği dalı kesmesini düşünün! Adana’da pamuğun “beyaz altın” sayıldığı, birçok sektörün oluşmasına neden olduğu, yüzlerce işçisinin bulunduğu yılları anımsayın; bugün o bolluğun üzerinde “kavak yelleri” esiyor! Adana’da tarımın gelişmesini sağlayacak etmenlerin önünü açmaz, kırsaldaki yaşamı albenili olmaktan uzaklaştırır, insanların kent içine yerleşmesini özendirirseniz/ sorunlara tepki göstermekte geç kalırsanız; pamuğu da geçtim, iki yıl önce yaşatılan “şeker” konusuna benzememek için hiçbir neden yok! “İktidarın” kapısında bekleyen, dışalımla hububatı “sözde” daha ucuz” aldıklarını belirten yüklenici firmalar üreticiye tarlasını ektirmemenin “fırsatını” kolluyor! Şeker üçten/ otuza çıkmıştı! Buradan hububatın da sonunu öngörün isterim; bindiğiniz dalı kesmeyin! 280824
YAZARLAR
16 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce