Ülkede dünden, bugüne yaşanan değişimleri, “varsa” gelişmeleri ölçüp, biçip, tartmak, ne var(lık), ne yok(luk) yaşanıyor diye anlamak ve araştırmak için, sıkça geçmişin belgelerine bakarım; gazeteleri gibi, dergileri gibi…
Yine onlardan biri geçiyor elime, EP dergisinin 17-24 Ocak 1993 tarihli 8. sayısı… Ve o dergide yer alana TUSİAD’ın 21. YÜZYILA DOĞRU TÜRKİYE başlıklı raporu… O günlerde çokça tartışılan bu rapora ilişkin TÜSİAD’ın aşağıdaki yorumu yer almış adı geçen dergide…
“Günümüzde artık, eğitimdeki yetersizliklerin; kalkınmayı hızlandırıcı değer ve becerilerin geliştirilememesinde belirleyici rol oynadığı kesin kabul gören bir yaklaşımdır.”
TÜSİAD’ın bu yorumundan anlıyoruz ki kalkınmak için eğitime önem verilmeli…
Yine aynı günlerde 18 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesinde şöyle bir yazı yer almış:
“Bir yoksul öğrenci okumak istemiş.”
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin, geliri sıfır lira olan 4.sınıf öğrencilerinden biri sorununu gazeteye yazmış. Yazısında da yardım için çaldığı kapıların listesini sıralamış.
Öğrenci 4. sınıfa gelene kadar; hamallık, pazarlamacılık anketörlük, geceleri bir konfeksiyon atölyesinde paketlemecilik, bir yıl kantinde garsonluk, otelde temizlik işçiliği yapmış. Bu koşullarda tıp fakültesinde 4. sınıfa kadar gelebilmek, her babayiğidin harcı değildir.
Bir de ekonomi biliminde “sosyo-ekonomik düzeyleri yüksek bireyler, eğitim ve gelir düzeyleri yüksek bireylerdir” biçiminde öngörüler yer alır. Ama bireylerin sosyo-ekonomik düzeylerinin yükselmesinde etkili olan eğitim düzeylerini yükseltmek için nasıl özveride bulunduklarına ilişkin öngörülere değinilmez bile…
O yılların tartışma gündeminde yer alan TÜSİAD’ın ÖNCE İNSAN başlıklı çalışmasıyla bu öğrencilerin durumu tam bir çelişki içermektedir. Çünkü raporda ekonomik kalkınma için, insan kaynaklarına yatırım yapılmasının önemi vurgulanmıştır. Bununla birlikte o günlerde yaşanan gerçekler; bu önemin yalnızca sözde ya da raporun (ki Türkçesi ile YAZANAK) sayfalarında kalmıştır.
Çünkü öğrencimizin çalmadığı kapı kalmamış yardım istemek için… Ve kendisinin kapı, kapı dolaşıp yardım isterken aldığı yanıtlara gelince…
Öğrenci önce Bakırköy Sosyal Yardım Vakfı’na gidiyor. Kendisine yöneltilen soru:
– Hangi mezheptensin?
Ardından öğrenci ilaç firmalarına başvuruyor. Bana şimdi yardım edin, sonra sizde çalışıp öderim diyor. Önerisine karşı sorulan soru:
– Hangi derneklere üyesin?
Öğrenci sonunda okuldaki hocalarına gidiyor. Onlar da Türkiye’de en bol ve en ucuz olan şeyi veriyorlar ona; AKIL!
– Senin işin çok zor. Her saniyeni değerlendirmelisin. Sen şimdi kaydını dondur. Çalış para biriktir. Okumaya sonra devam edersin.
Hele hocalarından birisi, herkese el açan dilenciye “Allah versin” der gibi, şu sözleri söylüyor:
– Allah yardımcın olsun evladım.
Ve o günlerden, günümüze geldiğimizde değişen ne?
Yaklaşık 20 yıllık AKP’li tek parti döneminde; insana verilen değer, özellikle de eğitime yapılan yatırımlar artmış mıdır?
Elbette ki HAYIR…
En ilginç olanı da o günlerde vara, yoğa raporlar hazırlayıp, kamuoyu ile paylaşan TÜSİAD; insana verilen değer anlamında neler yapmaktadır?
Ki geçmişte TÜSİAD’ın gazete sayfalarında yer alan tam boy duyurularıyla ECEVİT iktidarı bile çökertilmiştir.
TUSİAD’a boş verelim, yeniden dönelim üniversite öğrencilerine…
Dönem, dönem “öğrencilik yıllarında aldıkları bursları” iş bulup da ödeyemedikleri için haklarında icra takipleri yapılması da bir yana… Halihazırda üniversitede öğrenim gören gençlerimizin durumlarına baktığımızda; henüz bir kaç yıl öncesinde kazanlarını devirdiler, aşlarını kestiler. Kamusal alandan gelen tepkiler karşısında iyileşme gerçekleştirildi diye tam soluk alacaklardı ki… Ve yine o günlerde bu kez de Ankara-Eskişehir-Konya hattında çalışan hızlı trene yapılan “fahiş” zamla, öğrencilerin ulaşım giderlerini sorunlu duruma getirdiler.
Dönersek bu günümüze…
Kuşkusuz doğal gaza, elektriğe ve genel anlamda pazara yapılan her türlü fiyat artışı, öğrencilerin de yaşamını olumsuz etkilemektedir. Ekonomik zorluklar karşısında pek çok öğrenci, üniversite eğitimini yarım bırakmaktadır. Ne yazık ki tarikatlara paralar akarken bu ülkede, eğitime sıra gelince para muslukları kısılmak şöyle dursun, kesilmektedir. Anımsanacağı gibi bu ülkede “çağdaş düşünceli olarak” tanıtılan dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bile HERKES ÜNİVERSİTE OKUMAK ZORUNDA DEĞİL biçiminde “çağdışı” bir açıklama yapabilmiştir.
Ne yazık ki bu ülkede; dünden, günümüze değişen bir şey yoktur. İktidara gelenlerin geleceğe yatırım yapmak gibi bir niyetleri de yoktur. Özellikle de dün olduğu gibi, bugün de ülkemizde insanın değeri hiç yoktur.
Üstelik bir fincan kahve içmek için oturduğumuz yerlerde; üniversite öğrencilerini garson olarak gördükçe, geleceğe yönelik kaygılarımız daha da artmaktadır.
YAZARLAR
1 gün önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce