Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

“Kimse suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda değil…”

Kim olduğuna bakılmaksızın, suçluysa bedelini ödemeli! Eğer haktan/ hukuktan/ adaletten söz ediliyorsa; gereği de budur! Kim olduğuyla hiç de ilgilenmiyorum! Ahmet olur, Mehmet olur, Fatma olur… Hak etmediğini almış, hak etmediği biçimde yaşam sürmek için “onuru/ erdemi” bir yana atmış, açlıkla sınanan insanların acılarına izleyici kalmış, bir yandan toplumun kirlenmesine neden olurken bir yandan da cüzdanını kabartmış her kimse…

“O bunu yapmaz/ bunu ancak o yapar” demiyorum! Nasıl bilirlerse bilinsinler onların “inancı da, partisi de, kutsalı da” ekonomik güçleridir; paralarıdır, banka hesap cüzdanlarıdır, “kullanamadıkları/ doyamadıkları” değerlerdir! Kişisel hırsları söz konusu olduğunda gözleri bir şey görmez; bu yurdun en önemli değerlerini de satarlar, halkın temel gereksinmelerini sağlayan toprağı da satarlar, mutsuz/ doymayan çoğunluk oluşmasından da kaçınmazlar!

***

Son zamanlarda sokak toplaşmalarına neden olduğu belirtilen, aslında yurttaşların içindeki “birikmişlikleri” göz ardı edenlerin Ekrem İmamoğlu için “suçlu değil mi” sorusunu çok duyuyorum! Bunu eldeki kanıtlar, “adil” biçimde yapılacak yargı karar verecek! Belirtildiği gibi yolsuzluğa adı karışmışsa, ya da birilerinin mal varlığını artırmasına payanda olmuşsa, kamu mallarına/ değerlerine zarar vermişse “elbette” bedelini ödemeli!

“Ama” sözcüğünü hiç sevmiyorum da, ancak sormadan edemiyorum; İmamoğlu, “gizli tanıkların” ileri sürdüğü suçlamalarla, üstelik denilenler doğruysa “dayanaksız” gerekçelerle yargılanmadan içeri atılırken; Melik Gökçek için “Ankara’yı parsel parsel sattı” diyenin bilinmesine, “Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile eşi Hasan Pekcan’ın kendi firmalarından bakanlığa dezenfektan sattı” diyen basının önümüzde durmasına, bir çok “iktidara” yakın isimler aylarca Zarraf’la anılmasına karşın susulması/ eyleme geçilmemesi/ umursanmaması hak mıydı? Son günlerde duyduğum bir tümceyi aktarayım; kimse suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda değil, ancak “iddia makamı” suçu kanıtlamak zorunda!

***

“Gençler, emekliler, dargelirliler, yurdun dört bir yanında yurttaşlar İmamoğlu için mi sokaklarda birikti” diye soruluyor bir de! Binlerce yurttaşın bulunduğu kalabalığın arasında Ekrem İmamoğlu için da orada olanların olacağını unutmayalım! Ancak, dünyanın sayılı metropollerinden biri olan İstanbul’un Anakent Belediye Başkanı’nın önce otuz yılı aşkın süre önce aldığı diplomasının iptal edilmesi, ardından bir sabaha karşı “evinde” apar/ topar gözaltına alınması; o güne değin dinginliğini koruyan/ gelecek hayalı kuramayan/ yurtdışına çıkmanın yollarını arayan gençliği, ondörtbin lira aylıkla doymayan emekliyi, yirmikibin lirayla geçinemeyen asgari ücretliyi, haklarını aradı diye işlerinden uzaklaştırılan emekçiyi kamçılayan etmen oldu!

Belli ki “iktidar” bunca tepkiyi öngörememiş, olumsuz karabasanların üstünden ayrılmadığı ekonominin daha da zora sürükleneceğini bilememişti! Yabancı yatırımcıya nedenli brifingler verseniz de, gelecek için “buluttan” tablolar düzenleseniz de inandırıcılığı olmadı! Dışarıdan yalvar/ yakar getirilebilen “yabancı anapara” iki gecede eridi gitti; insanların alım gücü biraz daha zorlaştı! Sonucun “böyle” olacağını “iktidarın” öngörebildiğini sanmıyorum!

***

Yer bilimci/ akademisyen Ali Mehmet Celâl Şengör’ün “haksız kazanç sağlayandan hak etmediği alınırsa, ekonomide sorunlar çözülür” sözüne daha önce de yer vermiştim! Kim olduğuna bakılmaksızın, denetim mekanizması çalıştırılarak, hukuk kurallarına uyularak sorunu çözmek olası! Ancak akıllara takılan “soru”, sorun İmamoğlu’nun diploması ile yaptığı “ileri sürülen” yolsuzluk mu, yoksa üzeri kamufle edilen/ medya gücüyle halı altına süpürülen başka bir neden mi? Bunu sorgulamak gerek! 120425

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER