Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selma Erdal

Dijital çağda manipülasyon ve yurttaşlık

Dijital çağın “sanal kamusal alan katılımcıları” olan bizler, sıradan söyleyişle internet kullanıcıları; özgür bireyler miyiz, yoksa algoritmaların oyuncağı mıyız?

Dijital çağ bizlere; ifade özgürlüğü, katılım ve sınırsız bilgiye ulaşım sözü verdi. Bu sözler bağlamında bir düşünelim ve sorgulayalım. Acaba bugün içinde yaşadığımız dijital kamusal alan; gerçekten demokratik bir alan mı, yoksa algılarımızın manipüle edildiği / yönlendirildiği /bizlere tahakküm edildiği görünmez bir hapishane mi?

Dijital çağın başlangıcında bize bir masal anlatıldı. Teknoloji bizi özgürleştirecek, sınırlar kalkacak, herkes eşit söz hakkına sahip olacaktı. Sosyal medya platformları, “herkesin yurttaş, herkesin katılımcı” olduğu yeni bir dijital kamusal alan vaadiyle ortaya çıktı. Ama bugün dönüp baktığımızda bu masalın ne kadarı gerçek ne kadarı algı mühendisliği?

Bu yazımızdan önceki üç yazımızda şu soruları sorduk:

* Dijital yurttaşlık gerçekten var mı, yoksa gönüllü dijital köleler miyiz?

*Tıklama çağında gerçek bizim mi, yoksa gerçekleri algoritmaların diktatörlüğüne mi teslim ettik?

* Sosyal medyada “biz” duygusu gerçek mi, yoksa hepimiz birer veri setine mi dönüştürüldük?

Sorularımız rahatsız edici çünkü yanıtları da rahatsız edici…

Bugün sosyal medyada “özgürce” yazdığımızı sanıyoruz ama algoritmalar ne görüp ne göremeyeceğimize karar veriyor. Topluluklar oluşturduğumuzu düşünüyoruz ama çoğunlukla yapay kalabalıklar arasında kendi verilerimizin peşinde koşan yalnız figüranlara dönüşüyoruz.

Ve en önemlisi de manipülasyonun görünmez dört atlısı…

İlk üç yazımızda; dijital manipülasyonun görünmez dört atlısına, bir başka deyişle şu dört temel manipülasyon aracına odaklandık:

Hashtag mühendisliği: Gündemi yapay biçimde şekillendirmek için tasarlanmış semantik mühendislik.

Bot hesaplar: Yapay kalabalıklar yaratarak sahte toplumsal refleksler üretme mekanizması.

Troll orduları: Dijital kamusal alanı çamura bulamak için örgütlenmiş dijital paralı askerler

Algoritmik yönlendirme: Gerçeğin görünürlüğünü tıklama ekonomisine göre biçimlendiren dijital diktatörlük.

Ne yazık ki bu dört manipülasyon aracıyla dijital yurttaşlık; görünüşte katılım, gerçekteyse yönlendirilmiş bir itaat alanına dönüşüyor.

Bizler yurttaş mıyız, yoksa ürün mü?

Tıklama ekonomisi çağında, bizler hem içerik üreticisiyiz, hem içerik tüketicisi; ama en çok da ürünüz.
Duygularımız, öfkelerimiz, korkularımız, kimliklerimiz veri olarak işleniyor, pazarlanıyor, manipüle ediliyor.

En tehlikelisi de kimseler bizi katılım için zorlamıyor, bizler bu sistemin gönüllü katılımcılarıyız. Algoritmalar bizi kandırmıyor; biz onlara kendiliğimizden, gönüllü teslim oluyoruz. Tepkilerimiz, gündemlerimiz, kamusal alanımız; algoritmalar tarafından biçimlendiriliyor ama biz bunu çoğunlukla bir “özgürlük” uygulaması olarak yaşıyoruz.

Dijital çağda yurttaş olmak; yalnızca tweet atmak, video paylaşmak, linç kampanyasına katılmak değildir.
Gerçek yurttaşlık, bu manipülasyon ağının ayırdına varmakla, bu yönlendirmeleri sorgulamakla, görmekle, algılamakla başlar.

Sorgulamadığımız her hashtag, düşünmeden paylaştığımız her içerik, algoritmaların kurduğu bu dijital hapishanenin duvarlarını biraz daha yükseltiyor.

Bu nedenle bu yazı dizisini şu sözlerle sonlandırmak istiyorum:

Dijital çağda özgürlük; manipülasyon tekniklerini tanımaktan, yurttaşlık da bu tekniklere direnmekten geçiyor.

Bizler sorularımızı sormayı sürdüreceğiz, sürdürmeliyiz de…

Çünkü gerçek özgürlük, algılarımıza kimlerin egemen olmaya kalkıştığını, bizlere kimlerin hükmetmek istediğini sormakla, sorgulamakla başlar.

Gerçek dünyanın düşünen, soran, sorgulayan yurttaşı mı yoksa dijital dünyanın oyuncağı mı olmak istiyorsunuz?

Karar, seçim; sizin, yalnızca sizin…

 

Didim, 4 Nisan 2025

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER