Memleket meselesi

Memleket meselesi

ABONE OL
15 Ocak 2024 11:28
Memleket meselesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

Cumhuriyetin ilk yıllarında; nüfusun yüzde 80’i kırsal alanlarda, yüzde 20’si kentlerde yaşardı. Tarıma dayalı ekonomik yapı; Dünya Savaşı’ndan çıkmış, ardından da bir Kurtuluş Savaşı vermiş yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni beslerdi, ayakta tutardı.

1950’lerde; Kore Savaşı’nın ardından NATO’ya giriş, Amerika ile “sözde” el ele veriş, ülkede sanayileşme girişimleri derken…Tarımsal işkolu gerilemeye, “montaj” sanayii gelişmeğe başladı. Tarım alanları, sanayi bölgelerine dönüştürüldü, Türk tarımı gözden düştü.

1980’lerden sonra sanayileşmeye koşut olarak gelişmesi beklenen kentleşme yerine, hızla gelişen ama çarpık gelişen bir kentleşme sonucu; inşaat / yapı işkolu en birinci sektör oldu ekonomimizde… Ve o günlerden bugünlere de neredeyse Türk tarımı öldürüldü, buna karşın şiddetle desteklenen inşaat / yapı işkolu da bu kadar çok yapılaşma gerçekleşince, sonunda can çekişmeğe başladı. Halkın alım gücü ve gereksinimi tam olarak belirlenmeden yapılan konutlar yap-satçıların elinde kaldı ve onlar da iflasın eşiğine geldi.

Geçmişte de bir yıl soğan çok para ederse, ertesi yıl herkes soğan ekerdi; bu kez de soğan üreticinin elinde kalırdı. Gerçi bugün için “soğan fazlası” örneği şaka gibi değil mi?… Neredeyse bir baş soğan bulamaz duruma geldik; yanlış tarım politikaları, yanlış da şöyle dursun bütünüyle göz ardı edilen tarım politikaları sonucunda… İşin gerçeği acınacak durumdayız ne yazık ki… Üstelik yabancı uzmanlara göre de Türkiye ekonomisi çöküş aşamasında… Ama bizim egemenlerimize göre; durum hiç de öyle değil… Çünkü bizde umut bitmez. Umut yoksulun ekmeğidir bu ülkede; ye Memed, ye der bilgeler…

Tarım bitmiş, montaj sanayii çökmüş, yapı işkolu iflasın eşiğine gelmiş; olsun, çözüm mü yok?…

Bundan böyle en birinci sektör; futbol / ayak-topçuluk…

Fabrika kapılarına asıldı kilit; futbola bağlandı umut…

Daha önceleri ziraat / tarım mühendisi olmak muteberdi. Sonraları Makina Mühendisi olmak ve daha sonrasında da İnşaat Mühendisi… Oysa şimdi; futbolcu / ayak-topçu olmak en önemlisi…

Dolayısıyla ülke ekonomisinin düzelmesi için de futbol işkoluna yatırım yapmak, bu işkolunu kalkındırmak, devletçe desteklemek (sübvanse etmek) çok önemli…

Osmanlı döneminde; o günlerin söylemiyle rençberleri desteklemek için kurulan Ziraat Bankası, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalınca da ziraatçıyı, çiftçiyi destekledi, sübvanse etti, kredi verdi.

Ve daha sonra esnafı, serbest meslek erbabını desteklemek için kurulan Halk Bankası de; hedef kitlesi olan küçük esnafın, serbest meslek erbabının kalkınması için kredi verdi, onları desteklemek için hizmet verdi.

Dünü, dünde bırakalım; bugüne bakalım…

Ne yazık ki tarım bitmiş, sanayi çökmüş, yap-satçılar batmış. Bu ülkede bir tek ne kalmış?… Futbol işkolu… Onun da borçları mı varmış?… Desteğe gereksinimi mi varmış?… Umutlar futbola mı bağlanmış?…

Öyleyse ne yapmalı?… Bu işkolu desteklenmeli, Ziraat Bankası ve Halk Bankası zor durumdaki futbol kulüplerine destek vermeli…

Ne için?… Ülke ekonomisinin kalkınması için…Çünkü umutlar futbol işkoluna bağlanmışsa gereği yapılmalı… Anımsanacağı gibi böyle, böyle Futbol işkolunu kurtarmak için ne önlemler alınmadı ki şu ülkede?…

Take off deyimi; İngilizce’de “uçağın kalkması, havalanması” anlamına gelir. Bununla birlikte “take off” deyimi; bir ekonominin “kalkış” aşamasını anlatmak için de kullanılır.

İşte ülke ekonomisinin “take off” aşamasına geçmesi için; destek verilen, verilmesi gereken işkolu en sonunda bulunmuş oldu. Nedir bu?… Futbol / ayaktopu işkolu…

Bundan böyle gençler üniversite kapılarında; hakim, hekim, mühendis olacağım diye çabalamasın!… Gerçi çabalamıyorlar da…

Doğan bebeler, ayağa dikildiğinde; hemen mahalle maçlarına başlasın. Ardından kulüplerin alt yapısında yetişsin. Büyük takımlara seçilsin.

Nasılsa devlet bankaları da futbol işkolunu kalkındırmak, desteklemek için görevlendirildi. Ve böylece en önemli memleket meselesi olan ekonomik sorunlarımız için çözüm yolu bulundu.

Kuşkusuz…

Futbolun yanı sıra, ülkeye en çok para kazandıran bir başka işkolu daha var; aman onu da atmayalım bir kenara… O da “dizi film” işkolu… Dışarıya en çok satılan üretim malımız; bilindiği gibi dizi filmlerimiz…

Nasılsa yetişiyor yakışıklı erkeklerle, güzel kızlarımız. Üstelik onları daha da güzelleştirmek için hazırda bekliyor; güzellik uzmanlarımız.

Bu durumda…

Ne gerek var ki uluslararası alanda; bilimsel çalışmalarda adımız duyulsun?… Bilimsel çabalar mı?… Boşa çabalama, boşa çekilen kürek… Bizde öncelikle futbol, sonra da “dizi film” işkolu için çarpıyor her bir yürek…

Üstelik yükselen yeni nesil; ayak-topçu ve artiz olunca da… Beyin göçü diye bir sorunumuz olmaz; beyin-siz artizlerimizi ve ayak topçularımızı kimsecikler ülkeleri için çalmaz/çağırmaz.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP