Ücretliye, emekliye, öğrenciye sormadan…

Ücretliye, emekliye, öğrenciye sormadan…

ABONE OL
10 Aralık 2023 17:47
Ücretliye, emekliye, öğrenciye sormadan…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

İşin içinde olana, yaşayana sorulması gereken “sorular” neden yalnız uygulayıcılara sorulur? Bunun başında “asgari ücret saptama komisyonu” geliyor! “İşçi, işveren, hükümetten beşer temsilci olmak üzere onbeş kişiden oluşan” komisyonda, son yıllarda “ek olarak” birkaç asgari ücretliye de yer verilmiş olsa bile, kimse anlattıklarını duymaz/ dediklerini umursamaz! Komisyonda “asgari ücretli var mı; var” dedirtmek/ algı oluşturulmak için yaşama geçirilir!

Biri çıksın “yok” desin! Geçtiğimiz yıl katılan bir asgari ücretli yaşadığı tüm kaygıları dile getirmiş, içinden çıkılmaz biçimde yaşadığını anlatmış, çocuklarının beslenmesini sağlayamadığını dile getirmişti! Anımsıyorum, o günlerde Çalışma/ sosyal Güvenlik Bakanı olan Vedat Bilgin, tüm çalışanların aklından çıkmayacak bir tümce söylemiş “işletmeleri ayakta tutacak, işçimize nefes aldıracak bir asgari ücret” demişti! Önce işletmeler ayakta kalacak, sonra da çalışanlara soluk aldıracak bir asgari ücretten söz etmişti! Aralık ayında verilen zammı şubat ayını ortasında alacak olanların yeni yılla birlikte gelen “zam yağmurunun” altında ezildiğini duymayan kalmadı sanırım!

***

Çalışmış, belli bir yaşa gelmiş, yeni kuşağa çalışma alanı oluşması için “emekli” olmuş, bu arasa SSK ya da Bağ-Kur primlerinden birini ödemiş olanlar “maaş” alma hakkı kazanırlar! Emeklinin alacağı maaş, başta  insanca yaşamalarını sağlayacak, hiçbir yere/ kimseye el açar durumda olmayacak biçimde gerçekleşmeli! Bugün birçok ülkeden, yaz aylarında ülkemize turist olarak gelen “emekli yabancıları” gördüğünde bunun ne demek olduğunu çok iyi anlıyor! Ülkemizin an güzel denize kıyılı kentlerinde, en güzel olanaklarla dinlencelerini tamamlayıp yurtlarına dönüyorlar!

Emekli maaşları belirlenirken, inandırıcılığı olmayan Tüik verileri dikkate alınıyor bizde! Emekliye “nasıl geçiniyorsun, doyuyor musun, yaşayabiliyor musun, temel gereksinmelerini karşılayabiliyor musun” diye soran yok! Karar verecek olanların önünde Tüik’ten gelen sonuçlar, yaşanan kiraların bile ne olduğundan habersiz, ekmeğin/ etin/ sütün ederini bilmeden milyonların yaşamına hançeri düşünmeden saplarlar! “Al bununla doy, enflasyon altında ezilmezsin, şükret” der!

***

Bir de şu “yaz saati” uygulamasının kalıcılığı nedeniyle yaşananlar var! Bundan yedi yıl önce yürürlüğe girmişti! “Enerji tasarrufu” nedeniyle “yaz/ kış saati” uygulaması yerini “yaz saatine” bırakmıştı! Bu şu an ortaokul sona giden öğrencilerin, “yaz/ kış saati” uygulaması diye bir yaşam biçiminin olduğunu bilmiyorlar demektir! Tam yedi yıl önce bir ekmeğin ederini söylesem, bugünün kuşağı parmaklarını ısırır! Peki, “yaz saati” uygulaması denilen “karanlıkçılık” neye yaramıştır, çocukların uykularını almadan okul yoluna düşmelerinden başka?

Son yedi yılda “enerji” ederinde düşme mi olmuştur, öğrenciler “bilgi/ birikim” bakımından bir basamak öne mi çıkmıştır, karanlıklar mı aydınlanmıştır, insanlar temel gereksinmelerini sağlarken yaşadıkları sorunlar mı azalmıştır, toplum gülümsemeye mi başlamıştır? Soruların hepsine birden “hayır” yanıtı verenlerin, ülke nüfusunun çoğunluğu olduğuna inanıyorum! “Evet” diyenler, çocukların “karanlıkta/ uykularını almadan/ beslenmeden” okul yoluna çıkmalarından yarar sağlayanlardır!

O milyonlarca öğrenciye/ velisine “bir kez” bile sormadan, tıpkı asgari ücretliye, emekliye yaptıkları gibi “ben istedim/ oldu” dedirten uygulamadan başka bir şey değil bu! Bu uygulamaların verdiği acıyı anlayacaklar mı; sanmıyorum! O “acıyı” yaşam biçimi yapmış öyle bir topluluk var ki! 091223

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP