Habip Hamza ERDEM
Sweezy, malların fiyatlarından hareketle yeniden-üretim şemalarını yorumlayarak Marx’ın para kuramı ve yeniden-üretimin finansal koşullarından uzaklaşmaktadır.
Yani, paranın değeri ile malların değerini veri olarak alarak, yeniden-üretim şemasında malların fiyat sorununu varsayımsal olarak dışarıda bırakan Marx’ın akılyürütme düzenininden ayrılmaktadır.
Eğer para, fiyatı olan bir hesap birimi olarak ele alınırsa, özgüllüğünü kaybedecek ve eğer emek-değere eşit bir fiyatı varsayılacaksa o zaman da ‘nötr’ olacaktır.
Demek ki, fiyat sorunu ile yeniden-üretim koşulları sorunu biribirlerinden ayrı tutulmak durumundadır, yok eğer meta-para bir hesap birimi olarak alınacak olursa, paranın marksist kuramı temelden yıkılmış olacaktır.
Oysa Brunhoff’un ele aldığı biçimiyle finansman çözümlemesi, paranın finansman aracı olarak metanın özgül karakterleri dışında tutulduğu ve sonuçta finansmanın kuramsal olarak bir ‘parasal sorun’ yaratmadığına dayanmaktadır.
Yani, sosyal parasal ilişkiyle sanayi kapitalistlerinin bilançolarının finansal dengesini kuran oranlara uyumlu sosyal kapitalist ilişkinin biribirlerine eklemlenmesi, parasal ilişkinin kapitalist yeniden-üretime ‘içkin’ olma etkinliğini zayıflatmamaktadır.
Basit dolanımda, genel eşdeğer para, özel üretciler tarafından tüm diğer mallarla değişimde farklı bir yere konulmamaktadır.
Sermaye dolanımında ise, “para-sermaye, avanse edilen değişken-sermaye biçimine dönüşmüş olduğu oranda temel rolünü” (1), yani “ücretli emekçiyi yönetme” (2) rolünü oynayacaktır.
Böylece para kullanımı, özel ekonomik ajanlar arasındaki sosyal ilişkiler tarafından ‘çifte belirlenmiş’ (double détermination) olacaktır (3).
Bununla birlikte, para kendi konseptine uygun kalarak, tutumda (thésaurisation) oynadığı finansal rolünü de oynayabilecektir.
Kapitalist yeniden-üretimin finansmanı konusunda, Marx’ın, para ile sermayenin birlikte oynadıkları rolü nasıl ele aldığı, sermaye dolanımında [A-M … P … M1-A1] formülü ve sosyal ürünün yeniden-üretiminde [M’ … M’] formülüyle ortaya konulmaktadır.
Ne var ki, bu yaklaşım, aynı yönlü de olsa farklı eleştirilerin odağını oluşturmaktan kurtulamamıştır.
Örneğin R.Luxembourg, Marx’ın, kapitalistlerin yatırım güdülerinin reel koşullarına oranla, onların finansman kapasitelerini fazla öne çıkardığı savındadır.
Kaldı ki, burada yapılan finansman çözümlemesi, paranın ‘işlevsel rolü’ne ilişkin olup, tutumun (thésaurisation) kapitalistlerin yatırım istençlerine bağımlı olduğu zaten reddedilmiş değildir.
Öte yandan, birikim kuramı, yatırımın gerçekçi (effectives) koşullarını ortaya koymaktan çok, statique bir konum olup parasallığı az ya da çok öne çıkarmasının pek önemi yoktur denilebilir.
Açıktır ki, sermaye birikimi, soyut bir mekanizmaya indirgenerek, reel ve finansal koşulların tümünü birden kapsamakta, burada yatırım uyarısı (incitation), sosyal ürünün belirli bir dağılımına bağlı olarak yatırım kapasitesi biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Yani ne uzun dönem ve ne konjontürel belirlenmeler sözkonusu edilmemiş olmakla birlikte, konjontürel dengesizlikler sözkonusu olursa, yeni çözümlemeler yapmak gerekliliği de ortaya çıkacaktır denilebilir.
Özellikle, Marx’ın birikimin parasal kuramını yapmadığının altı çizilmelidir.
Eğer öyle olsaydı, paranın rolünü abarttığı ya da küçümsediği söylenebilecekti.
Onun yaptığı, parasal bir ekonomide, birikimin finansanının, para dolanımı ve sermaye dolanımı çerçevesinde bütünleştirildiği bir ortamda ele alınmasıdır.
Ne para kuramı üretim kuramıyla karıştırılmakta, ve ne de sermaye birikimi demek olan ‘artı-değerin gerçekleşmesi’nin parasal kuramı kurulmuş olmaktadır (4).
Finansmanın parasallığa özgü çözümlemesi, demek ki, yeni bir öge olarak giren ‘kredi’nin incelenmesinden; (metal para ve otofinansmanın temeli olan) ‘doğal ve ilkel biçimi’ne ve (konjontürel olarak ortaya çıkan biçimlerine bakılmaksızın) genel işleyiş yönüne değin alabildiğine karmaşık olan bilançoların finansal denge sorunlarının ele alınmasına dayanmaktadır.
O halde, buraya kadar ele alına parasal ve finansal terimlerin tütmünün tanım ve kullanım biçimlerini yeniden ele almamız gerekecektir.
(Sürecek)
(1) Le Capital, ouv. cité, livre deuxième, tome Il, p. 125.
(2) Ibid
(3) ‘Paranın çift karakteri’, ‘emeğin çift karakteri’ ve ‘yeniden üretimin çift karakteri’ marksist çözümlemenin temel karakteristikleridirler. Bu konuda, Etienne Balibar’ın “Reproduction: une généalogie”, Actuel Marx, n°70, pp:12-29 başlıklı makalesine bakılabilir. Gerçekten, ekonomik özneler ile toplumsal bağın incelenmesi, Marx tarafından malların üretimi ile onların parasal değişimi bir bütünlük içinde, yani sosyal işbölümü içinde özel ajanlar arasındaki ilişkileri de içerecek biçimde yapılmaktadır. Yani para, aynı zamanda değişime giren üretcilerin eşgüdümünde de bir işlev görmektedir. Yani, genel olarak neo-klasik iktisat kuramlarına dayanan iktisat kitaplarında (ki, tümünün yakılması durumunda insanlık hiçbir şey kaybetmemiş olacaktır) ekonomik özneler atom benzeri bir bağımsızlık (sosyal ilişkisizlik) içinde piyasada ‘şeyler arasında’ geçiyormuş gibi anlatılmaktadır. Marx’ın, çokca yinelediğimiz ‘fetişizm’ tanımlaması tam da bu durum içindir. Tamamen parasal olarak gerçekleşen bu sosyal ilişkiler ‘berrak’ (transparan) değildirler. Oysa onların gerisinde toplumsal işbölümü ve çıplak gözle görülemeyen bir ‘sömürü mekanizması’ işlemektedir. Butün sorun, bu ‘sömürünün miktarı’nı hesaplamaktır ki, Marx’ın eksik bıraktığı bu olup, kendilerini gerçekten ‘ekonomist’ olarak görenlerin yapmaları gereken bundan başkası değildir.
(4) Bu konuda Stavros Tombazos’un (a.g.m) çözümlemesi, burada anılan formüllerin ilerletilmiş konumlarına örnek oluşturmaktadır.
YEREL HABER
Az önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce